Bir zamanlar bölgenin en büyüğüydü, bugün haritadan silinmek üzere... Bu haber hepimizi ilgilendiriyor!

Güncelleme Tarihi:

Bir zamanlar bölgenin en büyüğüydü, bugün haritadan silinmek üzere...  Bu haber hepimizi ilgilendiriyor
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2021 09:24

Gittikçe artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve yanlış uygulamalarla birkaç yıl içinde Ortadoğu'nun birçok yeri yaşanamaz hale gelecek. Sınırımızın sadece 50 kilometre uzağındaki bir gölün son 20 yıldaki değişimi bu sorunun en net göstergelerinden biri. Tüm detaylar haberimizde...

Haberin Devamı

Urmiye Gölü bundan sadece 20 yıl önce Ortadoğu'nun en büyük gölüydü. İran'ın en önemli turistik merkezlerinden biri olan gölün kıyıları oteller ve restoranlarla doluydu. Gölün üzerindeki adaların arasında düzenlenen tekne turlarıyla turistler bu güzelliğin keyfini çıkarıyordu. İsteyenler gölün tuzlu sularında yüzüyor, isteyenler de şifalı olduğuna inanılan çamurlarında sağlık arıyordu.

Bugün Urmiye bir göl değil, neredeyse tamamen kurumuş bir tuz çölü. 20 yıl evvel adaların arasında dolanan tekneler de tuza saplanmış halde pas içinde yatıyor.

YAKINDA HARİTADAN TAMAMEN SİLİNEBİLİR

Urmiye Gölü, İran'ın Batı Azerbaycan eyaletinde yer alıyor. Adını Türkiye sınırına sadece 50 kilometre mesafede bulunan Urmiye şehrinden alıyor. Batı Azerbaycan Çevre Koruma Bakanlığı'nın verilerine göre 90'lı yıllarda yüzölçümü 5400 kilometrekare olan göl bugün 2500 kilometrekareye kadar küçülmüş durumda. Böyle giderse tamamen kuruyup haritalardan silinmesinden endişe ediliyor.

Haberin Devamı

Üstelik bu sorun sadece Urmiye Gölü'ne ya da İran'a özgü de değil ne yazık ki… Ortadoğu'nun genelinde su tükeniyor. Yoğun kuraklık ve insanın yaşayamayacağı seviyede yüksek sıcaklıklarla boğuşan bölgeyi, suyun yanlış yönetimi ve aşırı kullanımı da düşünüldüğünde oldukça zor günler bekliyor.

Soldaki 'oynat' tuşuna basarak gölün 1984-2020 arasındaki gidişatını görüntüleyebilirsiniz.

YAĞIŞLAR TÜKETİMİ KARŞILAYAMIYOR

CNN, Urmiye Gölü'nden hareketle Ortadoğu'nun su meselesini masaya yatırdı.

CNN'e konuşan Dünya Kaynaklar Enstitüsü (WRI) Küresel Su Direktörü Charles Iceland, İran, Irak, Ürdün gibi ülkelerin tarımsal ihtiyaçları karşılayabilmek amacıyla yeraltı sularının çok büyük bir kısmını sulamaya yönlendirdiğini belirterek, "Yağışlar sonucu elde edilen sudan daha fazlasını kullanıyorlar. Bunun sonucunda yeraltı su seviyeleri düşüyor çünkü yağmurla telafi edilenden çok daha hızlı su çekiyorsunuz" diye konuştu.

Iceland'in altını çizdiği bu durum İran'da oldukça ileri seviyede Ülkedeki su tüketiminin yüzde 90'ı barajlar yoluyla tarım arazilerinde sulama suyu olarak harcanıyor. Iceland, "Hem yağışların azalması hem de bu ülkelerde talebin artması birçok nehir, göl ve bataklığın kurumasına neden oluyor" diye konuştu.

Haberin Devamı

BİRÇOK YER YAŞANMAZ HALE GELECEK

Suyun gittikçe daha kıt hale gelmesinin sonuçları oldukça ağır. Birçok bölge yaşanmaz hale gelebilir, göller ve akarsular gibi su kaynaklarının nasıl yönetileceği ve paylaşılacağına dair gerginlik artarak çatışmalara ve şiddet olaylarına dönüşebilir.

İran'da Urmiye gölünün bu kadar kısa sürede bu derece küçülmesinin sebebi çok fazla insanın gölü adeta sömürmesi. Elbette buna gölün havzasındaki akarsuların üzerine inşa edilen sulama amaçlı barajların su akışını azaltmasını da ilave etmek gerek.

Üstelik ülkede suyun bölümüyle ilgili anlaşmazlıklar şimdiden can almaya başladı. Temmuz ayında ülkenin güneybatısında düzenlenen su protestolarında güvenlik güçleriyle çatışan üç gösterici yaşamını yitirdi.

Haberin Devamı

Bir zamanlar bölgenin en büyüğüydü, bugün haritadan silinmek üzere...  Bu haber hepimizi ilgilendiriyor

50 YILIN EN BÜYÜK KURAKLIĞI

İran meteoroloji dairesinin verilerine göre ülkede son 50 yılın en büyük kuraklığı yaşanıyor. Üstelik bu ay başında Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin yayımladığı raporda, küresel ısınmanın artışıyla Ortadoğu'da kışların daha kurak, yazların ise daha nemli geçeceği ancak yaz yağışlarının yüksek sıcaklıkların sebep olduğu buharlaşmayı telafi etmeye yetmeyeceği de net bir biçimde ifade ediliyor.

Suudi Arabistan'da bulunan Kral Abdülaziz Üniversitesi İklim Değişikliği Araştırmaları Mükemmellik Merkezi Direktörü Mansour Almazroui, CNN'e yaptığı açıklamada, "Sorun şu ki bu sıcaklık yükselişiyle ne kadar yağmur yağarsa yağsın buharlaşacak çünkü hava çok sıcak olacak" dedi.

Haberin Devamı

Almazroui, şöyle devam etti: "Bir diğer sorun da şu: Bu yağmur alışkın olduğumuz gibi bir yağmur olmak zorunda değil. Çok aşırı yağışlar görebiliriz, bu da bugün Çin'de, Almanya'da, Belçika'da gördüğümüz sellerin Ortadoğu için de büyük bir sorun olacağı anlamına geliyor. Bu çok büyük bir iklim değişikliği meselesi.",

KALAN SUYUN ZARARI FAYDASINDAN FAZLA

İran Enerji Bakanlığı'nın yaptığı bir araştırmaya göre, Urmiye Gölü'ndeki küçülmenin yüzde 30'dan fazlası iklim değişikliği kaynaklı. Üstelik bu değişimler sadece eldeki su miktarını değil, suyun kalitesini de etkiliyor.

Urmiye Gölü, hipersalin göller kategorisinde yer alıyor yani suyu çok tuzlu. Göl küçüldükçe suyundaki tuz oranı da yükseliyor. Şu an tuzluluk o kadar yüksek ki gölün sularının tarımda kullanılması ürünlere faydadan çok zarar veriyor.

Haberin Devamı

CNN'e konuşan çiftçi Kiomars Poujebeli, göl yakınlarında domates, ayçiçeği, şeker pancarı, patlıcan ve ceviz tarımı yaptığını ancak tuzlu suyun etkilerinin felaket olduğunu belirterek, "Toprağın tarım yapılamaz hale geleceği günler çok uzak değil" ifadelerini kullandı.

Bir zamanlar bölgenin en büyüğüydü, bugün haritadan silinmek üzere...  Bu haber hepimizi ilgilendiriyor

ÜRDÜNLÜLER KİŞİ BAŞI 40 LİTRE İLE YETİNMEK ZORUNDA KALACAK

Yukarıda da dediğimiz gibi, mesele sadece İran'la sınırlı değil. Dünyada su stresinin en yoğun olduğu ülkelerden biri olan Ürdün'de insanlar çok uzun zamandır çok az miktarda suyla yaşamaya alışmış durumda.

Sonuçları bilim dergisi Proceedings of the National Academy of Sciences'da yayımlanan bir araştırmada, Ürdünlülerin kişi başı su tüketimini bu yüzyılın sonuna kadar yarıya indirmek zorunda oldukları ortaya çıktı. Düşük gelir seviyesindeki Ürdünlülerin içme, yıkanma, çamaşır, bulaşık gibi tüm ihtiyaçları için kullanabilecekleri su miktarı günde 40 litreyle sınırlı olacak.

Günümüzde en su tasarruflu çamaşır makineleri bile tek seferde 40 litre civarı su harcıyor. Batı'da insanların günlük su kullanımı 400 litreyi bulabiliyor. TÜİK'in 2018 tarihli Belediye Su İstatistikleri'ne göre ise belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesine çekilen kişi başı günlük ortalama su miktarı 224 litre.

BAŞKENT BİLE SUSUZ

Kudüs'te bulunan İbrani Üniversitesi'nin Atmosferik Bilimler Programı'ndan Profesör Daniel Rosenfeld, Ürdün'de birçok evde suların her gün akmadığını hatırlatarak, "Başkent Amman'da bile sular haftada bir ya da iki kez verilebiliyor. Ürdün'de şu an çok kritik bir su kıtlığı yaşanıyor" dedi.

Araştırmalara göre, Ürdün'deki yeraltı suyu seviyeleri ülkenin bazı yerlerinde 1 metrenin altına inmiş durumda. Üstelik birçok ülkeden gelen göçmenler ve mülteciler de zaten kısıtlı olan kaynakların daha da fazla kişiyle paylaşılması anlamına geliyor.

Bir zamanlar bölgenin en büyüğüydü, bugün haritadan silinmek üzere...  Bu haber hepimizi ilgilendiriyor

Ürdün'de bulunan Zaatari Mülteci Kampı'nın 2013'ten bir fotoğrafı

MÜLTECİ KRİZİ VE YAĞIŞ KRİZİ BİR ARADA

Ürdün Su Dairesi Genel Sekreteri Bashar Batayneh, CNN'e yaptığı açıklamada, artan su talebiyle başa çıkabilmek için dünyanın geri kalanının desteğine ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Batayneh, "Ürdün, uluslararası kamuoyu adına Suriye'nin mülteci krizinde ağır bir yük üstlendi ve bunun su bağlamında büyük etkileri oldu. Mülteciler su sektörüne yılda 600 milyon dolardan fazla maliyet yaratıyor ama Ürdün uluslararası kamuoyundan bu miktarın çok küçük bir kısmını alabildi" diye konuştu.

Ürdün'ün 2020 yılında bir önceki seneye kıyasla çok daha az yağış aldığını da sözlerine ekleyen Batayneh, bu durumun su kaynaklarının dörtte birini riske attığını ve içme suyu kaynaklarını yarıya indirdiğini belirtti.

SUYU BİRÇOK ÜLKE PAYLAŞIYOR

Ama mesele sadece iklim değişikliğinden ibaret de değil. Ürdün'ün en temel su kaynağı olan Ürdün Irmağı sistemi aynı zamanda İsrail, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan topraklarından da geçiyor. Tüm bu ülkelerin barajlarına çekilen sular Ürdün'e kadar erişen suyun çok daha az olması anlamına geliyor. Üstelik Ürdün de ırmağın sularını sulamada kullanmak için çeşitli kanallara yönlendiriyor.

Geçmişte dünya bu ırmak sistemiyle ilgili çok sayıda anlaşmazlık yaşandığına şahit oldu. Fırat ve Dicle nehirlerinin havzaları ile Kuzey Afrika'da Nil kıyılarında da benzer durumlar yaşanıyor.

Ürdün, İsrail ve Suriye, bağımlı oldukları nehir sisteminin yönetiminin koordinasyonunda eskiye kıyasla daha iyi bir performans sergiliyor ancak yine de zaman zaman tansiyon yükseliyor. Uzmanlar iklim değişikliği nedeniyle su kıtlığının derinleşmesiyle çatışmaların da artabileceğine dair uyarılarını uzun zamandır yineliyor.

Bir zamanlar bölgenin en büyüğüydü, bugün haritadan silinmek üzere...  Bu haber hepimizi ilgilendiriyor

İsrail'in Hadera şehrinde bulunan tuzlu su arıtma tesisi

DENİZ SUYUNU ARITMAK DA ÇÖZÜM DEĞİL

Ürdün'ün hayatta kalmak için İsrail'den su satın almaktan başka çaresi yok. İsrail'in deniz suyunu içme ve kullanma suyuna çeviren oldukça büyük bir arıtım programı var. Ancak arıtma işlemi çok fazla enerji tüketimine yol açıyor. Bu enerji de çevre dostu ve yenilenebilir olmadığından küresel ısınmaya katkıda bulunuyor ki küresel ısınma da su kıtlığının en temel kaynaklarından biri olarak değerlendiriliyor. Yani bir kısır döngü söz konusu...

Dünya ısınmaya devam ettikçe ve su kıtlığı arttıkça, Ortadoğu tarımda daha az sulama yapma seçeneğine yönelmek zorunda kalacak. Bu da üretilen ve ihraç edilen ürünlerin değişeceği anlamına geliyor. Diğer yandan ürünlerin genetik yapılarının değiştirilerek ısıya ve kuraklığa daha dayanıklı hale getirilmeleri de bir çözüm önerisi olarak masada.

Almazroui, barajların da değişen yağış modelleri doğrultusunda daha iyi organize edilebileceğini belirtti. Dahası birden fazla ülkeden geçen akarsuların yönetimi konusundaki iş birliğinin de daha yakın bir biçimde yürütülmesi gerekiyor.

ÇİFTÇİLER ÇİFTÇİLİĞİ BIRAKMAYI DÜŞÜNÜYOR

Ancak bunların hiçbiri nesillerdir ailesinin toprağını işleyen ve daha nemli iklimlere göçmesi mümkün olmayan ya da komşu ülkenin baraj inşaatları üzerinde söz hakkı bulunmayan çiftçilere faydası olmayan detaylar.

Bu çiftçilerden biri Raad al Tamami. Irak'ın Diyala şehrinin bir köyünde çiftçilik yapan 54 yaşındaki beş çocuk babası Tamami, ürünlerini yetiştirebilmek için Diyal Nehri'ne muhtaç. Dicle'nin bir kolu olan Diyal'ın suları yıllardır azalmakta. Bu da Tamami'yi meyve üretimini yarıya indirmek zorunda bıraktı.

Tamami ve tarla komşuları kendi aralarında bir su paylaşım sistemi geliştirdi. Tamami'nin bazen suyun gelmesi için 1 ay beklemesi gerekiyor.

Gıda güvenliğini sağlama amaçlı su bağımlılığının ironik bir biçimde gıda kıtlığına yol açması da söz konusu. Zira çiftçilerin bu koşullara fazla uzun dayanabilmeleri mümkün olmayacak. Tamami de CNN'e yaptığı açıklamada hep bunu düşündüğünü belirterek,

"Ben dahil birçok çiftçi, babalarından, dedelerinden miras kalan bu mesleği bırakmayı ciddi anlamda düşünüyor. Çocuklarımız için daha iyi bir geleceği garanti edecek daha kârlı işler aramaya başlamayı planlıyoruz" diye konuştu.

CNN'in "The Middle East is running out of water, and parts of it are becoming uninhabitable" başlıklı haberinden derlenmiştir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!