Dünya nasıl hâlâ dönebiliyor?

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Fikret Bila'yı kardeşim gibi severim. Bizden sonra gelen kuşakta, alın teriyle yükselmiş, meslek ahlakını özümsemiş üç-beş gazeteciden biridir.

Her zaman kendisine, ‘‘Laf olsun diye değil, kıdemli bir ağabeyin olarak seninle gurur duyuyorum. Sakın değişme ve hep böyle kal’’ derdim. Fikret de her seferinde mütevazı davranıp, ‘‘Teşekkür ederim İsmet Abi, inan ki bana büyük güç veriyorsun’’ karşılığını verirdi. Şimdi elimde tılsım olsa, hemen Fikret'e bir büyük güç verirdim. Olsaydı, Fikret'i hemen ayağa kaldırırdım. Ama yok. Şimdi temiz dileklerimi kuş kanatlarına yükleyip gönderiyorum:

DAYAN KARDEŞİM

‘‘Gayret et Fikret... Dayan kardeşim... Hayatta kalmak, ayağa kalkmak için n'olur diren. 85 yaşındaki anneciğim, yüzünü bile görmeden gece gündüz hep senin için dua ediyor... Elleri havada, 'Erenler, evliyalar yardımcısı olsun, Allah onu çocuklarına, sevdiklerine bağışlasın' diye yakarıyor...’’

Fikret'in seveni çoktur. Gazeteciliğine ve kişiliğine eskiden beri çok güvenen biri de Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'tir. Kaza haberi gelince kahroldu... Bitti, tükendi. Konuşurken sesi titredi:

‘‘Acaba yeni bir haber var mı? Bir gözünü yitirdi, hiç olmazsa bununla kalsa... Vah, vah... Ne talihsiz bir durum... Çok yazık.’’

Kazadan hemen sonra yaptığımız görüşmede, halimiz berbattı. İkimiz de zor konuşuyorduk. Boğazıma bir düğüm oturmuştu. Ağzım kurumuştu. Bülent Bey benden de kötüydü. Bunu hissetmekten öte, gördüm. Dokunsanız ağlayacaktı, ‘‘Allah şifa versin. Bir an önce iyileşmesi, esenlikle Milliyet'te sütununa dönmesi için dua ediyorum’’ diyordu. Sesi zar zor duyuluyordu. Bir küçük iyi söz, yüzündeki buruk acıyı umuda çeviriyordu. Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan, başındaki profesörü yakından tanıyor ve sık sık bilgi alıyordu.

Fikret yalnız değil; eşi başucunda, ağabeyleri Dursun ile Hikmet, dost ve arkadaşları, meslektaşları, okuyucuları, herkes; Yunus Emre'nin yüreğine düşen sevda korundan şifa buketleri yapıp, demet demet Fikret'e taşıyorlar... Dayan Fikret, sen bu dünyanın en iyilerindensin. Diren kardeşim...

Acı ama gerçek. Fikret uyuyor... Peki dünya nasıl hâlâ dönebiliyor? Dünya dönüyor ve hayat sürüyor. Böyle zamanlarda yüreğim mağma kazanına dönüyor. İçim kanıyor. İsyanım artıyor.

Ecevit'le aynı frekansta kederi paylaştık. Ecevit bir siyaset adamıydı, ben de gazeteci... Söz dönüp dolaşıp güncel sorunlara takıldı. Tüm olumsuz koşullarda hükümetin neler yaptığını anlattı. Üç partili azınlık hükümeti olmalarına rağmen, tek parti hükümetlerinin el atamadığı reformları Meclis'e sunduklarını söyledi. Bol not aldım, bir dahaki yazımda aktaracağım...

Kuliste eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la karşılaştım. Fikret'in kazası onu da üzmüştü, ‘‘Gençti ama olgundu. Saygın bir gazeteciydi. Fikret Bey'i severim’’ dedi. Elindeki mektubu bana uzattı:

‘‘Bir tehdit daha... Sağ olsun, sol olsun rejim düşmanlarının boy hedefi olduğum için sürekli tehdit alıyorum. Zaten özel koruma altındayım.’’

GARİP BİR TEHDİT

İç içe iki zarf; biri gri, ötekinin dışı sarı, içi yeşil. ‘Kişiye özel’ damgasıyla 29/07/1998 tarihinde postaya verilmiş: ‘‘Askeri ve sivil grupta çalışarak, Alevi vatandaşlara verdiğiniz şımartma haddini aşmıştır. Çalışmalarınızda başarılı olsanız da, başarılı olmasanız da Hafız Esad sizden hesap soracaktır. Eğer Allah varsa bu dünyada ve ahrette hesabını vermen çok zor olacaktır. Ummadığın yerden şamar gelmek üzeredir. Kendinize çeki düzen verip ileri gitmeyin. Askeri erkandan...’’ Buyrun bakalım!

Bize bir hal oldu; deprem, kaza, sel baskını, adam kaçırma, tehdit...

Ve dünya hâlâ dönebiliyor!













Yazarın Tüm Yazıları