Dünya kapitalizminin sonu

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Sermayenin sınır tanımadan yaygınlaşacağının ilk teorik işareti aslında Marx'ın Kapital'inde vardı.

‘‘Sermayenin Yeniden Üretimi’’ adlı bölüm ilk bakışta karmaşık görünse de, dinamik bir matematiksel analiz çerçevesinde sermayenin hiç durmadan genişleme sürecini anlatır.

Karl Marx aslında bu bölümde matematik çözümlemenin sınırları içinde, ama sadece onun kurallarına bağlı olarak sermayenin yeniden üretim süreci içinde kriz olmasının kaçınılmazlığını da göstermiştir.

Bunun aslında bir zihin cimnastiği olduğunu, sosyal faktörleri içermediğini fark edemeyen bazı teorisyenler, kitabın bu bölümünden yola çıkarak kapitalizmim kendi başına bile bırakıldığında kendi kendine çökeceğini düşündüler.

Bu konuda yüzlerce matematiksel ispat yayınlandı. Birçok iyi çalışan beyin kapitalizmim kendiliğinden çökebileceğine inandı.

***

Lenin sermayenin sınır tanımadan yayılacağı teorisini bir aşama ileriye götürerek sosyal içerik kazandırdı.

Aslında Lenin de gayet tabii ‘Emperyalizm’ teorisini Marx'ın ‘sermayenin yeniden üretim şemalarına’ dayandırıyordu. Ancak bunun saf matematik yorumu yerine olayın sosyal boyutuna ağırlık vermişti.

Bunu iyi yapacağının ilk işaretini emperyalizm kitabından çok önce ‘‘Rusya'da Köylülük’’ üzerine yazdığı ve toplu eserlerinin galiba üçüncü cildinde yer alan makalesinde vermişti. Bu makale uzun yıllardır gözden kaçıyor ama bence mükemmel bir bilim eseridir.

Yeniden üretim şemalarına sosyal hayat aşılayan Lenin, sermayenin emperyalist dinamiğini de böylece kurdu.

***

1929 ekonomik krizi kapitalizmin kendi başına çökeceğine inananların gözlerini parlattı.

Ancak John Maynard Keynes bu beklentilerin hiçbir zaman gerçekleşmemesi için gereken teorik yapıyı tam da bu dönemde kurdu.

Kapitalizmin sosyal devleti, ‘talep ayarlayıcı’ politikalarla kapitalizmi hem krizden çıkaracak, hem de bir daha böylesine kriz yaşanmaması için gereken tedbirleri alacaktı.

Keynes düşüncesi bir ara Milton Friedman'‘para’ teorisyenlerinin ve ‘arz teorisyenlerinin’ çıkışıyla geri adım attı. Ancak bugün yine gündemde, çünkü kriz zorluyor dünya ekonomisini ve Keynesgil teoriler de bu konuda güçlü.

***

Marksist teorisyenler, Keynesgil karşı atağın ‘restini’ tabii ki gördüler.

Kapitalizm artık bir dünya sistemiydi. Sosyalist ülkelerin idari açıdan en güçlü oldukları dönemde bile bu böyleydi.

Marksistler artık kendi kendisini tahrip etmesi mümkün olmayan bu ekonomik sistemin teorisini yapmak zorundaydılar.

Immanuel Wallerstein ‘Kapitalist Dünya Sistemi’ teorisi ile sistemin ekonomik, sosyal ve kültürel bütünselliğinin teorisini yaptı.

Samir Amin, artık değer aktarımı süreçlerini, kapitaldeki yeniden üretim şemaları mantığı içinde dünya ölçeğine taşıdı.

Marksistler ekonomik bağlamda Keynes'in entelektüel atağına fazlasıyla karşılık verdiler. İki tarafın da ortak kanısı kapitalizmin sadece ekonomik süreçlere bağlı olarak kendiliğinden yıkılmasının imkânsız olduğuydu.

***

Rus tanklarının Prag'a girmesi ile birlikte uluslararası sosyalist sistem kimlik krizini yaşadı.

Bu iyi de oldu. Bir anlamda Prag olmasaydı 1968 kuşağı da olmayabilirdi.

Amerika, işçi sınıfının refaha ulaşmasıyla kapitalizmi yıkma görevini omuzlardan atabileceğinin işaretini gayet net verdi.

İşçi sınıfı adına hareket ettiğini söyleyen reel sosyalist ülkeler, iç işlerinde faşistleştiler.

Sosyalizmin böylece kaybettirilen ütopik özgürlükçü boyutunu 1968 hareketi ile canlanan farklı sosyal gruplar da üstlendiler.

Feminizm, ekolojik hareket, pasifizm hep o dönemde güçlendi.

Sosyalist fikir bu hareketlerle eklemlenerek yeniden dinamizm kazandı.

***

Hiç kimse reel sosyalist ülkelerin içinde bulundukları biçimde uzun süre ayakta kalacağını düşünmüyordu.

Ancak yine hiç kimse onların böyle bir anda, hızla çökeceğini de tahmin edememişti.

Sosyalist düşünce bu çöküşe hem teorik düzeyde, hem de somut siyasette hazırlıksız yakalandı.

Reel sosyalizm bitince kısa süreli moral bozukluğu oldu sosyalist teoride.

Gerçi şimdi yine teorik düzeyde eski dinamizme ulaşma işaretleri var. Ancak kapitalizm şu anda gerçek bir dünya sistemi oldu. Görünen oydu ki bu sistem artık katiyen yıkılamaz.

***

Ancak her zaman olduğu gibi görüntüler yanıltıcı oluyor.

Çünkü o kadar yıkılmazmış gibi duran, karşısında alternatif bulunmayan sistem bir gün içinde fiilen çöktü.

Kral Hüseyin'in cenaze töreninde Ertuğrul Özkök'ün -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekleri listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir- dünyadaki bütün liderlerle tokalaşması dünya kapitalist sisteminin manen çöktüğünün işaretidir.

Kapitalist dünya sistemi çok net hiyerarşilere, kurallara dayanır. Bu sistemde öyle büyük sürprizlere fırsat tanınmaz.

Genel Yayın Yönetmeni'nin -hem de gülümseyerek- o saraya girmesi, her odanın kapısını açarak içeriye bakması, başta Clinton olmak üzere bütün dünya liderleriyle şakalaşması bu sistemin aslında gerçekten bir kâğıttan kaplan olduğunu bana gösterdi.

Kapitalizmi işçi sınıfı değil, 1968 radikalizmi değil, Ertuğrul Özkök -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekleri listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir- manen yıktı.

Kendisine müteşekkirim.



Yazarın Tüm Yazıları