Doğum kontrolü İslam'a aykırı mı?

Biz, bu meseleyi bireyler için kullanıma açık bir imkânı dile getirmek anlamında olmak üzere ele alıyor ve diyoruz ki, İslam doğum kontrolüne izin vermektedir. Dahası var: İslam doğum kontrolünü teşvik etmektedir.

Haberin Devamı

Burada öncellikle bir noktanın daha altını çizmek gerekiyor. Bizim sözünü ettiğimiz doğum kontrolü döllenmeden önce ele alınacak tedbirler anlamındadır. Döllenme vuku bulduktan sonra yapılacak müdahaleler, bizim inceleme ve değerlendirme alanımız dışındadır. O alan tıp otoritelerinin alanıdır. Çünkü ortada bir canlı vardır ve bunun hayatına müdahale söz konusudur. O halde, doğum kontrolü ile, bazı hallerde örtülü cinayet manzarası arz edebilen kürtajı birbirinden ayırmak gerekir. Biz, kürtajın, daha geniş bir ifadeyle döllenme sonrası bütün müdahalelerin-hayatî zorunluluklar hariç- insanlık suçu olduğu kanaatindeyiz.

KUR’AN AÇISINDAN DOĞUM KONTROLÜ

Kur’an’da, doğrudan doğruya doğum kontrolü ile ilgili olumlu veya olumsuz hiç bir beyana rastlamıyoruz. Ancak yukarıda ele aldığımız ‘nitelikli nüfus talebi’ dikkate alındığında şunu söyleyebiliriz:

Haberin Devamı

Kur’an, doğum kontrolünü dolaylı bir biçimde istemekte ve özendirmektedir.

“Rızık endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin. Biz, sizi de onları da rızıklandırırız. Onları öldürmeniz büyük bir günahtır.” (İsra, 31) ayetinin doğum kontrolünü yasaklayıcı bir beyan olarak öne sürülmesi katı bir cehalet ve açık bir saptırmadır. Bu ve benzeri ayetlerin konumuzla hiçbir ilgisi yoktur. Bu ayet, İslam öncesi Araplarının çocuklarını öldürme, diri diri gömme vahşet ve zulümlerini dile getirmektedir. Yani burada doğmuş bir varlık söz konusudur. Dolayısıyla, bu ayeti doğum kontrolü ile irtibatlandırmak dine yalan söyletmek ve halkı Allah ile aldatmaktır.

Kur’an’da temas edilmeyen her konuda işleyen temel ilke, serbestliktir. Çünkü “Eşyada esas olan ibahadır” ilkesi İslam’ın temel kabullerinden birini çerçeveler. Yani, bir konuda vahyin getirdiği bir yasak yoksa, o konu doğrudan doğruya serbestlik alanına girer. O konuda serbestliğin olup olmadığını gösteren başka bir kanıt veya işaret aranmaz. Hiç kimse çıkıp “Bunun serbest olduğuna ilişkin hüküm var mı?” diye soramaz. Başka bir ifadeyle, yasaklığına ilişkin hüküm bulunmayan bütün konuların serbestliğine dair hüküm var demektir.  

Haberin Devamı

SÜNNET ZEMİNİNDE DOĞUM KONTROLÜ

Meseleye sünnet (Hz. Muhammed’in söz ve eylemleri) zemininde baktığımızda görülenin kısa ifadesi şudur: 

Peygamberimiz döneminde doğum kontrolü yapılmış ve Hz. Peygamber buna müdahale etmemiştir.

Biraz daha ayrıntılı konuşursak şunları söyleyeceğiz:

Hz.Muhammed döneminde doğum kontrolü ‘azil’ yöntemiyle yapılıyordu. Azil, meninin rahme gidişini bir şekilde önlemek demektir. Bu, dışarı boşalma şeklinde de olabilir, meninin rahme gidip dölleme yapmasını önlemek için başka bir tedbir alma şeklinde de olabilir. Fıkıhçılar bu noktada söz birliği etmişlerdir.

Hadis kaynakları, Hz. Muhammed döneminde azil ile ilgili olarak bize sekiz hadis vermektedir. Bunlar şu hadislerdir: Buharî, (tevhid bahsi 18, ıtk bahsi 13, nikâh bahsi 96); Müslim, (nikâh 125, 130-141); Tirmizî, (nikâh 39, 96); İbn Mâce, (nikâh 30, 61); Ebu Davud, (nikâh 46, 49), İbn Hanbel, Müsned (III, 33, 51, 53; VI, 361, 434); İmam Mâlik, Muvatta’, (talâk, 96)

Haberin Devamı

Bu hadislerin toplamı sekiz olup içlerinden yalnız bir tanesi azli yasaklayıcı bir ifade taşımaktadır.

Bu tabloyu hadis kritiği açısından değerlendirirsek, azil konusunda yediye bir oranla serbestliğin lehine hükmetmemiz gerekir. Mesele bu kadarla da kalmaz. Yasaklayıcı ifade taşıyan hadis (Müslim, nikâh, 141), râvisi Cüdâme’nin kimliği tartışıldığı ve rivayet ettiği hadisi kendinden başka rivayet eden olmadığı için, sıhhati bakımından güvenilir değildir. Cüdâme güvenilir olsa bile onun sözü, diğer yedi sağlam hadis yanında hükme esas teşkil etmekten uzak kalacaktır. Nitekim büyük sahabîlerin meseleyi böyle anladıklarını ve azli uyguladıklarını açık bir şekilde görmekteyiz.

Haberin Devamı

Azli uyguladığını bildiğimiz ünlü sahabîler içinde, Hz. Ali, İbn Abbas da vardır. Hatta İbn Abbas’a azlin hükmü sorulduğunda “Ben şahsen uyguluyorum.” diyerek susturucu bir cevap vermiştir. (Mâlik; Muvatta, talâk, 100)

Buraya Sa’d bin Ebî Vakkas, Ebû Eyyüb el-Ensarî, Zeyd bin Sâbit, Câbir, Hasan bin Ali, Habbâb bin Eret, Ebû Saîd el- Hudrî ve Abdullah bin Mes’ûd gibi fıkıh konusunda seçkin sahabîleri de eklememiz gerekiyor. (Bu konuda bk. İbnül Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, 5/140-146)

Şu noktayı da önemle belirtmeliyiz ki, azli uygulamayan sınırlı sayıda sahabe gerekçe olarak bunun haramlığını değil, mekruhluğunu öne sürmüşlerdir. Başka bir ifadeyle, sahabîler arasında, azlin haramlığına ilişkin hiçbir söz ve tavra rastlanmıyor.  

Haberin Devamı

‘Evlenip Çoğalın’ Sözünün Anlamı Ne?

Doğum kontrolünden söz edildiğinde ‘hadis’ adı altında hemen gündeme getirilen: “Evleniniz, çoğalınız” sözüne de değinmeliyiz.

Bir kere, hadis olarak öne çıkarılan bu söz, eğer uydurma değilse, her şeyden önce, İslam’da ruhbaniyetin ve kendini iğdiş ettirmenin yasaklığını ortaya koymaktadır. İkincisi, Hz. Peygamber, az önce de gördüğümüz gibi, doğum kontrolünü serbest bırakmıştır. O halde, herhangi bir çelişmeden söz etmek her şeyden önce Peygambere saygısızlık olur.

Sürekli evlenmeme veya iğdişleştirme kurumu ile evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş insanların çeşitli zorunluluklarla bir aile planlamasına gitmelerini birbirine katamayız. Nüfusun niceliğini düzenleyen ilkeleri, nüfusun niteliğini düzenleyen ilkelerle birbirine katmamak gerekir.  

Biliyoruz ki, dinin korumayı amaçladığı şeylerden biri nesil, biri de nefstir. Nesli koruma, “Evleniniz, çoğalınız” hadisiyle dile getiriliyor. Bu, nüfusun nicelik açısındankorunmasıdır. Ama bu yeterli değildir. Dahası, bu, izafîdir. Nüfus sayısı zamana ve zemine göre belirlenir. Yani, nüfusun sayısında değişkenlik esastır.

Nüfusun nitelik açısından korunması yani nefsin muhafazası ise mutlak emir ve zaman-mekân üstü bir değerdir. İslam’ın genel ilkelerine göre, değişken ve mutlak emir olmayan ‘nüfusta sayıyı artırma’ uğruna, mutlak emir ve zaman-mekân üstü ilke olan ‘niteliğin korunması’nı tehlikeye atamayız.

Yazarın Tüm Yazıları