Doğan Uluç anlatıyor

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Eğer demokratik hukuk devletine saygınız varsa, hakkınızdaki iddiaları soruşturan Meclis komisyonuna gidip hesap vermek zorundasınız.

İddia ettiğiniz gibi zirvedeki kar kadar temizseniz bundan kaçmamanız gerekir.

Ama Tansu Hanım gitmedi. Bundan önce yaptığı gibi.

Bu davranışı, türbanlı dev posterlerini miting alanlarına astıran Atatürkçü, demokrasi kahramanı(!) bir insana biz yakıştıramadık.

Mesut Yılmaz'ın gösterdiği duyarlılığı onun daha titizlikle göstermesi gerekirdi.

Demek ki Tansu Hanım ve onun gibiler işlerine geldiği zaman demokrat oluyorlar.

Hukukun üstünlüğü presibine bağlılıkları da öyle...

İşlerine gelmeyen durumlar ortaya çıkınca ne demokratlıkları kalıyor, ne de hukukun üstünlüğüne bağlılıkları.

Böyle durumlarda görevlendirdikleri tetikçiler, önüne gelene ağza alınmayacak küfürler savuruyorlar.

* * *

Geçenlerde İstanbul'a gelen Hürriyet'in New York temsilcisi gazeteci arkadaşım Doğan Uluç'la konuşurken ilginç bir saptamada bulundu:

‘‘Türkiye, senin benim paramla mal mülk edinenlerden hesap sormazsa, hatta onları hapse atmazsa, bu işin altından kalkamaz.’’

Kırk yıldır gazetecilikle boğuşan Doğan Uluç, Türkiye'nin Çiller Ailesi'nden hesap sormamasını aklının almadığını söylüyor ve şöyle diyor:

‘‘Dünyanın hiçbir ülkesi, bu kadar kısa sürede böyle muazzam bir servet edinen aileye hesap sormamazlık edemez. Bunu o toplumun insanları kabul etmez.’’

Doğan Uluç'a Tansu Hanım'ın hesap vermeye hiç yanaşmadığı gibi herkesten hesap sormaya hazırlandığını söyledim.

Meydanlarda nasıl demokrasi nutukları attığını da...

Doğan Uluç güldü ve kısa süre önce yaşadığı bir olayı anlattı:

‘‘Her zamanki gibi Tansu Hanım, Amerika'ya son gelişinde de onu izledim. Harvard Üniversitesi, eski kadın başbakanların katıldığı bir toplantı düzenlemişti.

Toplantıya Thatcher gibi çok önemli isimler katılmadı, ama yine de ilginç bir toplantıydı.

Bu yüzden ben de toplantıyı izlemek için Boston'a gittim.

Doğrusu Tansu Hanım'a karşı pek sempatim yoktur.

Ama mesleğin gereği olarak yine de tam bir tarafsızlıkla toplantıyı izliyor ve haberleri gazeteye ulaştırıyordum.’’

* * *

Bu arada toplantıyı izleyen bazı Türkler de Tansu Hanım'a hoşuna gitmeyecek sorular soruyorlardı.

Örneğin, Refah'la koalisyon yaparak Türkiye'yi ve dünyayı neden kandırdığını öğrenmek istiyorlardı.

Yani toplantı gazetecilik açısından renkli geçiyordu.

Olayın devamını yine Doğan Uluç'tan dinleyelim:

‘‘Son gündü zannediyorum. Bir öğle yemeği veriliyordu. Yemeği düzenleyen görevli, en büyük Türk gazetesinin temsilcisi olduğum için bana Tansu Hanım'ın masasında yer ayırmış.

Yemekten hemen önce kadın gelip özür diledi ve 'Tansu Hanım sizinle aynı masada oturmak istemiyor. Çok üzgünüm. Halbuki ben Tansu Hanım'ın memnun olacağını sanmıştım. Sizi bir başka masaya almak zorundayım' dedi.

Şaşırdım, biraz da utandım.

Başbakanlık yapmış bir insanın böyle bir davranışta bulunmasına yabancıların tanık olması canımı sıktı.

Hanıma, 'Lütfen Tansu Hanım'a onun masasına oturmayı benim istemediğimi, sizin böyle bir düzenleme yaptığınızı söyleyin' dedim.

Görevli son derece mahcup 'İsteğinizi hemen Tansu Hanım'a ileteceğim. Sizi yandaki dekan ve proseförlerin oturduğu masaya alacağım. Tekrar özür dilerim, böyle bir şey olacağı hiç aklıma gelmemişti' dedi.

Gerçekten de Doğan Uluç'un mesajı Tansu Hanım'a iletildi.

Bu olay Çiller'in ne kadar sıkı bir demokrat olduğunu gösteriyor.

Tabii ne kadar nazik olduğunu da..













Yazarın Tüm Yazıları