Doğan Hızlan: Eser kulağı geçince

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Son aylarda Güven romanıyla edebiyatın gündemine gelen Vedat Türkali, Ahmat Hakan'ın konuğuydu.

Kanal 7'deki, İskele Sancak programında bir edebiyatçının bütün içtenliğiyle konuştu.

Sanırım romanı şimdiye kadar okumayanlar, yorum konusunda zengin bir malzemeye sahip olmuşlardır.

Konuşmada benim dikkatimi çeken Vedat Türkali'nin bir saptaması; yazarların, şairlerin ününü aşan, onları popülerlik ülkesine sokan nedeni açıklamasıydı.

Türkali'nin İstanbul şiirini Erkan Oğur bestelemiş, Grup Baran seslendirmişti ama o şiire, besteye yaygınlık kazandıran Edip Ambayram'dır.

Romancı, besteyi benimsemediğini, itirazları olduğunu söyledi.

İşin gerçeği, bir çok kişi onun şiirini bu beste aracığıyla tanıyor. Kendisi şiiri bırakmakla akıllılık ettiğini söylese de, İstanbul'dan çok daha iyi şiirlerini okuduk.

Bazı eserler var ki, ünü yazarın ününü geçiyor. Bana kalırsa nice edebiyat okuru Bir Gün Tek Başına adı anılınca yazarının Vedat Türkali olduğunu biliyor. Ters bir çağrışım da gerçek.

Ahmet Muhip Dranas bir gün bana çok ilgimi çeken bir düşüncesini söyledi:

‘‘Fahriye Abla şiirini kıskanıyorum. Çünkü ünü benim ünümü geçti, nerdeyse ben onun gölgesinde kaldım. Oysa, o şiir benim en iyi şiirim değil.’’

Reşat Nuri Güntekin'in bence en iyi romanı Çalıkuşu değil ama ikisi özdeşleşmiş, çoğu okur yazarın adını Çalıkuşu'ndan sonra anımsıyor.

Otuz Beş Yaş şiiri edebiyat matinelerinde, şiir antolojilerinde Cahit Sıtkı Tarancı'yı temsil ediyor.

Gizli Sevda'sız Behçet Necatigil olmaz. Geçmiş sevgileri/sevgilileri andığınızda bir klasiktir.

Attilá İlhan'ı okuyanların ilk tutkusu Sisler Bulvarı'dır.

Bazan popülerlik edebiyatçının başına beladır. Onunla birlikte anılır, ondan kendini kurtaramaz, sıyıramaz.

Örnekleri çoğaltabiliriz.

***

YAZARIN, şairin, hikayecinin eserinin popülerlik kazanmasında bazı aracıların hizmeti inkar edilemez.

Biri müzik, diğeri de sinema.

Kalamış şarkısı bir çok yerde, bir çok biçimde çalınıyor, söyleniyor. Kim bu şarkının güftesini Behçet Kemal Çağlar'ın yazdığını, bestesini de Münir Nurettin Selçik'un yaptığını bilme gereği duyar.

Dönülmez akşamın ufkundayız diye başlayan Rindlerin Akşamı, aynı zamanda Yahya Kemal'in şiir dünyasına da bir göndermedir.

Nice ustanın şiirleri müziğin yaygın egemenliği altında ezilmiştir.

Nazım Hikmet'in en çok söylenen, dillerde tekrarlanan şiiri Karlı Kayın Ormanı'dır. Çünkü bestelenmiştir.

Çırak Aranıyor'daki şiiri bestelenmeseydi Refik Durbaş geniş kitleye bu kadar yayılır mıydı?

Sinemaya, tiyatroya aktarılan romanlar da aynı tanınma çizgisinde büyük mesafe katederler.

Ne yazık ki okur sayısında artırma sağlayamayan bu tanınma, adın daha çok bilinmesi düzeyinde kalır.

Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu'su ondan önce biliniyor.

Son örnek de Salkım Hanım'ın Taneleri. Yılmaz Karakoyun'lunun romanının buradaki menajerliğini sinema üstlendi. Yerli ve yabancı bir çok eserde olduğu gibi.

***

NE yapalım; çağımızda, yazarlar, şairler bu gerçeğe rıza gösterecekler.

Onları kıskanmayacaklar.

Yazarın Tüm Yazıları