Dış politikada ezber bozmak Ermenistan kapısını açmak

Morton Abramowitz, bitmez tükenmez bir enerjiyle uluslararası sahnede didinmeye devam ediyor. 74 yaşına girmiş olmaktan morali bozulacak derecede şikâyetçi ama moral bozucu olan, işin aritmetik kısmı. Yoksa, uluslararası siyasete yönelik enerjisinde bir değişiklik yok.

Haberin Devamı

Kosova’daki gelişmelerle birebir ilgili. Zaten, önce Belgrad’a, ardından Priştina’ya uğradıktan sonra “Kosova Planı”nı açıklayan eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Marti Ahtisaari ile görüşmek için Viyana’ya gidip, Viyana üzerinden İstanbul’a geldi. Ahtisaari, nüfuzlu “Uluslararası Kriz Grubu”nun başkanı; Morton Abramowitz ise kurucusu.

Dostlarının kısaca “Mort” diye hitap ettiği, Amerikalı düşünce ve eylem adamı, geçen gün buluştuğumuzda ilk iş olarak Bush yönetiminin Ortadoğu politikasını eleştirdiği, Wall Street Journal’da yayımlanmış, Leslie Gelb ile birlikte kaleme aldığı makaleyi elime tutuşturdu ve “Şunu oku ve görüşlerini bildir” dedi.

Abramowitz, Bush’un Irak politikasının amansız bir karşıtı. Bu kez, eleştirisini dayandırdığı husus, “siyasetsiz diplomasi” olamayacağı. “Diplomasiyi öne çıkarmak işe yaramaz” diyor. “Önce siyasetiniz olacak. Diplomasi, o siyasetin diplomasisi olacak. Bizim siyasetimiz yok...”

Haberin Devamı

Ayağının tozuyla geldiği Balkanlar üzerine konuşuyoruz. Ardınden seyahat planlarından söz ediyor. Çok yakında Kore’ye gidecekmiş. Uzakdoğu ve Kuzey Kore nükleer programı ile de yakından ilgili. Zaten, ilgisiz olduğu ne var ki? Bunca faaliyetinin arasında, Türkiye ve Türkiye-ABD ilişkileri konusunda yeni bir kitap hazırlanması projesi de var.

Morton Abramowitz, Türkiye ile ilgisini hiçbir vakit kaybetmedi. Yılda en az iki-üç kez Türkiye’ye gelir. Washington’da Türkiye konusunda kulak verilen isimlerden biri olarak hep kaldı.

İlişkilerin son durumunu, bu arada Ermeni soykırım tasarısının Kongre’den geçme ihtimalini de konuştuk. Abramowitz, Kaliforniya’daki Ermeni seçmenlerine yükümlülük içine girmiş olan Temsilciler Meclisi’nin yeni başkanı Nancy Pelosi’nin tasarıyı getireceğinden emin. Büyük ihtimalle Temsilciler Meclisi’nden geçeceği kanısında. Senato'da ne olacağını kestiremiyor. Senato'da takılma ihtimali mevcut.

Bu arada, yönetimin tasarıyı engelleme gücü kadar, bunu engellemek amacıyla olanca gücünü kullanacağı konusunda da kuşkulu. 1990’da Senato’dan geçmesine ramak kalmış tasarıya karşı verilen mücadeleyi hatırlatıyor, “Laf aramızda, o dönemde Türkiye ile bugünkünden çok daha yakın ilişkilere sahip olan baba Bush yönetimi bile parmağını kıpırdatmamıştı aslına bakarsan” diyor; “sadece büyükelçi olarak ben ve Senatör Robert Byrd didinmişti. Nitekim, geçmesini de Byrd engelledi.”

Haberin Devamı

Dolayısıyla bu kez, yönetimin etkisi ve gücü Nancy Pelosi karşısında pek sınırlı olabileceği bir yana, bunu kullanma isteğini canlı bir biçimde ortaya koyacağı da soru işareti.

 

***        ***      ***

 

Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler arefesinde, soykırım tasarısının Amerikan yasama organı platformuna gelmesinin, zaten kronik hastalıktan mustarip görüntüsü veren Türk-Amerikan ilişkilerini daha da ve tehlikeli biçimde zehirleyeceğine kuşku yok. Ancak ABD nezdindeki tüm gayretlerine rağmen Türkiye’nin bir “Ermeni sorunu politikası”nın olmadığını da görmeliyiz.

“Sözde soykırım”, “tarihçiler tartışsın” söylemi ile ve ağzını açanın kafasını 301 testeresinin altına sokarak ABD’ye yarı şikâyet yarı babalanarak ve Ermenistan'la kapıları kapatarak “negatif tepkisellik”ten öteye bir şey üretmemek, siyaset de sayılmaz, diplomasi de. Zaten, bu tür bir yaklaşım sonuç verseydi, 2007 yılında hâlâ bu konunun Türk-Amerikan ilişkilerini (bu arada Türk-Fransız ve daha niceleri) zehirlemesi durumunu konuşur olmazdık.

Haberin Devamı

Türkiye’nin üç konuyu;

1. Türkiye’deki Ermeni vatandaşlarına yaklaşım;

2. Ermenistan'la ilişkiler;

3. Diyasporaya yönelik tavrı birbirinden ayırarak yürümesi gerekiyor.

Elbette ki, bu üçü birbiriyle bağlantılı ama siyaset demek, bunları ayırabilme becerisi gösterebilmek demek. Özellikle ilk ikisinin birbiri ile “doğrudan manevi bağlantısı” söz konusu.

Ermenistan'la diplomatik ilişki kurmak ve sınır kapısını açmak, hem içerdeki Ermeni vatandaşlarımıza bir “manevi jest” niteliği taşıyacak hem Avrupa’nın kapalı tek sınırını açık hale sokarak, Türkiye’ye Kafkasya’da jeopolitik manevra alanı sağlayacak, hem AB rotasında bir engeli kendiliğinden kaldırmış olacak hem Türk-Amerikan ilişkilerinde bir rahatlama imkânı yaratacak ve hem de Ermeni diyasporasının en azından bir bölümünü kendisine karşı bir ölçüde “silahsızlandıracak.”

Haberin Devamı

Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan’ın Abdullah Gül’ün Washington’da bulunduğu sırada Los Angeles Times’ta Türkiye’nin bir tarihi fırsatı heba ettiğine dair çok önemli bir makalesi yayımlandı. Oskanyan, “Ankara çok nadir gelen bir anı kaçırıyor. Türk-Ermeni gazeteci Hrant Dink’in suikastından üç hafta sonra Türk yetkililer ne Hrant’ın hayatının ne de ölümünün öneminin verdiği mesajı kavramış gözüküyorlar” diye başladığı yazısında, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Ermenilerle bir yakınlaşma olamayacağı çünkü Ermenilerin soykırım konusunda ısrarlı olduklarını söylediğine değiniyor. Ve “Biz de yakınlaşmadan yanayız. Soykırım konusu ilişki kurmamız için bir ön şart değil” diyor.

Haberin Devamı

Yazısının bir yerinde ise “Eğer Türkiye zamanı yakalamayazsa, başkalarına şaşırmamalı” diyerek ABD Kongresi’ne sunulacak tasarıya gönderme yapıyor. Ermenistan'la ilişkilerin normalleştirilmesinin, Kongre sürecini etkileyebileceği imasıyla.

Dış politikada sıra “ezber bozmaya” gelmedi mi?

 

***    ***     ***

 

Ermenistan'la diplomatik ilişkiler kurmak ve sınır kapılarını açmak, Erivan'la her konuda anlaşmak anlamına gelir mi? Fransa ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerimiz yok mu? Var.Aynı zamanda, bir sürü siyasi ihtilafımız da var. Biri diğerini engellemiyor. Ermenistan'la ilişki kurulmasını da engellememesi gerekir.

Ermenistan’ın Karabağ’daki işgali onaylanamaz. Doğru ama bu mantıkla Irak’ta işgali süren ABD ile de ilişkileri kesmemiz gerekmez mi? Diplomatik, ticari ve ekonomik ilişkiler, Karabağ’ın mevcut statüsünü tanımayı öngörmüyor ki. Bunu bir kural gibi algılarsak, KKTC’yi tanımayan tüm ülkelerin Türkiye ile ya ilişki kurmamasını veya ilişkilerini kesmesini kabul etmemiz gerekir.

Muhalefet lideri Mehmet Ağar, Ermenistan’ı da dahil ederek, Türkiye’nin güneydoğu ve kuzeydoğu komşularıyla bir “Benelüks modeli”ni savunuyor. Ermenistan'la ilişkilerin kurulması işine girişen MHP’nin kurucu lideri Alparslan Türkeş'ti. Erdoğan hükümetinin seçim yılında, bu örneklerden yola çıkarak, oy kaygısıyla hareket etmemesi umulur.

Dış politikada “ezber bozma” zamanı. Ermenistan’la kapıları açma ve diplomatik ilişki kurma zamanı.

Hrant Dink boşuna mı yaşadı? Boşuna mı öldü?

Yazarın Tüm Yazıları