Diplomata gözaltı

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Olayları aklın süzgecinden geçirip soğukkanlı durabilmeyi başarmak, tepkinin ağırlığını hafifletmez.

Olayların sıcaklığına kendini kaptırıp, tepki dozunu duygusal çıkışlara ayarlamak da, sert tepki koymak anlamına gelmez.

Ama nedense Türkiye'de, yaygın zihniyete göre, hep ikinci durum geçerli oluyor.

Barış Treni olayı da, bunun son örneği. Almanya ve güzergah üzerindeki Balkan ülkelerinin de desteğini sağlayarak, Barış Treni'nin Türkiye'ye girmesini engelleyen diplomatik maharet, kaba bir vurdumduymazlıkla bir anda berhava edildi.

Yeni hükümetin, Avrupa'ya verdiği,‘‘Siz bizi ön yargılarınız nedeniyle üyeliğe kabul etmiyorsunuz'' mesajı ve bu iddianın karşı tarafı geriletici etkisi, evrensel normların Türk güvenlik güçlerinin zihniyetine sinmemiş olması yüzünden silindi.

Hele bir diplomatın gözaltına alınması, üstüne tuz biber ekti.

* * *

Yasaklanmış bir toplantıyı gerçekleştirmekte ısrar ettikleri için, polisle karşı karşıya geldiklerinde, işaret ve orta parmaklarını açarak ekranlara doğru sallamalarını sinir bozucu bulmadığımı söylersem, yalan olur.

Neyin zaferiydi kutladıkları?

İnsan hakları savunuculuğu zırhını kuşanıp, ‘‘sonuç böyleyse bir de nedenlerini araştıralım'' demeden, sömürge valisi edalarıyla başladıkları yolculuğun sonunda, bu işaretin anlamı çıktı ortaya.

Zafer kazanmışlardı. Türkiye'nin insan haklarına saygısızlığını, düşünce ve ifade özgürlüğüne tahammülsüzlüğünü kanıtlamışlardı.

Ne olurdu basın toplantısını yapsalardı? Kendileri söyleyecek, kendileri dinleyecekti. Suç unsuru varsa, adalet ne güne duruyordu?

Ama tepkinin ağırlığını duygusallıkta gören zihniyet, kendini tutamadı. Ve sadece eylemciler değil, bir İngiliz diplomat da gözaltına alındı.

İngiliz diplomatın orada ne aradığı sorusu akla gelebilir. Ama bunu, sonradan diplomatik kanallar vasıtasıyla sorgulamak ve gerekeni yapmak daha doğru olmaz mıydı?

İngiliz diplomatlar, ‘‘Bizim vatandaşlarımız vardı orada, bizi çağırdılar, gittik'' cevabını veriyorlar bu soruya. Polisin tutumu yüzünden, şimdi onlar cevap bekleyen taraf konumundalar.

* * *

İngiltere Başkonsolosluğu basın ataşesi Neil Frape'i almak için, Şişli Karakolu'na giden Başkonsolos Peter Hunt'ın, kendisine kaba davranılarak 25 dakika bekletilmesinin hesabını soruyor İngiltere.

Bu durumu, Türk Dışişleri nezdinde yazılı ve sözlü olarak protesto ettiler.

Türkiye'nin İngiltere Büyükelçisi Özdem Sanberk, Londra dışında olduğu için Büyükelçilik Maslahatgüzarı, İngiliz Dışişleri'ne çağrıldı. Gelecek hafta da Büyükelçimizi Bakanlığa çağırarak, durumu protesto etmeye hazırlanıyor İngilizler.

Almanya da Ankara'daki Büyükelçiliği aracılığıyla, iki vatandaşının polis tarafından dövülmesini protesto etti.

‘‘Demokratik sabır'' gösterilseydi, sesi bile duyulmayacak olan bir eylem, durduk yerde büyüdü. Diplomatik sıkıntıya yol açtı.

Ve Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilgili kararını kesinleştireceği böyle bir dönemde, siyasilerimiz ve diplomatlarımızın verdikleri mesajları çürütecek bir koz daha yaratıldı.

Şimdi, karanlık köşelerinde provokatörler ellerini ovuşturuyorlardır.

Aslında Avrupa üyeliği de, yabancıların ne düşündüğü de fazla önemli değil.

Beni en çok düşündüren, Avrupa defterini kapatmanın rahatlığıyla yüz bulacak olan. vurdumduymaz kabasabalık içinde sıradan bir vatandaş olarak yaşamanın zorluğu.

Yazarın Tüm Yazıları