Dini siyasete alet etmek dinsizliktir

PKK ile Mücadele Özel Koordinatörü Emekli Orgeneral Edip Başer, günümüzde dini siyasete alet edenlerin çoğaldığı görüşünde ve bu kişiler, sürekli "Ordu dine karşı" anlayışıyla TSK’yı yıpratmaya çalışıyor. Edip Başer, cumhurbaşkanlığı makamının "cumhuriyetin temellerini savunduğu" görüşünde.

Çankaya ve türban... İşte bütün mesele...

- Türbanın Çankaya’da oturmaması gerektiğini, oturamayacağını o insanların kendilerinin idrak etmesi lazım. Başbakanlık siyasi bir makam, partiyle ilişkili. Haliyle o siyasi partinin programını, düşüncesini savunacak. Bunu doğal karşılamak lazım. Ama Cumhurbaşkanlığı makamı dediğiniz zaman bambaşka bir olaydan bahsediyorsunuz. Orada ne bir ideolojik yapıyla beraber olabilirsiniz, ne bir dini anlayışın, ne de herhangi bir umdenin savunucusu haline gelebilirsiniz. Sizin orada savunacağınız tek değer vardır; Cumhuriyet. Yani tüm kurum ve kurallarıyla beraber, devlet. Devletin kurumlarını savunabilmeniz için, o kurumların üzerinde oturduğu temelleri savunmak zorundasınız.

Din, siyaset ve ordu...

- Dini siyasete alet etmek ahlaksızlıktır, dinsizliktir. Ne yazık ki, Türkiye’de var olan şeriat tehlikesi her geçen gün hızla büyüyor. Başta Milli Eğitim olmak üzere bakanlık ve bürokrasideki kadrolaşmalara bakın. Benim bir amcam camide imamdı. Çocukluğumda Sivas’ta Şeyh İsmail diye biri vardı, ona çok saygı duyarlardı. Bir de Darende’de Hulusi Efendi adlı biri vardı, ona büyük saygı duyarlardı. O zatlar Gürün’e geldiklerinde bir yerde toplanırlar, hem çay içer, hem de sohbet ederlerdi. Ben hiç içeri girmezdim, neler konuştuklarını da bilmem. Kuran’ı Arapça’dan okumasını biraz beceriyorum hálá. O kadar sene, hiçbir amcamdan bir tek gün "namaz kıl, oruç tut, kızlar başını örtsün" sözü duymadım. Utanmadan "Ordu dine karşı" diyorlar. Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Ordu analarımızın, bacılarımızın taktığı başörtüsüne karşı değil. Ordu, başörtüsünün belli bir biçimde siyasi amaçlarla istismar edilmesine karşı. Ordu, dini inançların sömürülmesine karşı.

Kitap İstediğimde fakir amcam dönüp ağladı

Olamazsın 3 beldenin birinden, Gürün’den, Eğin’den, Darende’den...


- Rahmetli babam, İstanbul Polis Mektebi’ni bitirdikten sonra İskenderun’a tayin olmuş, oradan da Nizip’e. Ben 1942’de orada dünyaya gelmişim, 2,5 yaşımdayken de babam vefat etmiş. Ondan 6 ay sonra da annem rahmetli olmuş, Nizip’ten baba ocağımız Gürün’e dönmüşüz. Küçük yaşta para sıkıntısı çektiğimiz için yaz tatillerinde marangoz amcalarımın yanında çalışırdım. Düvenlerin altına çakmak taşı çakardım. Amcalarım kendi çocuklarını bile okutmakta çok zorluk çekerdi. Bir gün öğretmen bir kitap almamızı istedi ama, bende para ne gezer? Çaresiz amcama söyledim, arkasını dönüp ağladı. "Gel bakalım" deyip o önde, ben arkada damadının bakkal dükkanına gittik. Damadından borç aldığı 5 kuruşu koydu avucuma. Çok iyi hatırlıyorum; bir bakır tabağın içine yengem zeytinyağı dökerdi biraz. Akşam yemeği olarak, tandır ekmeğini zeytinyağına banar yerdik. Sabahları çay içerken dut kurusu kullanırdık, şeker alınamadığı için. Ortaokul 1. sınıfa kadar Gürün’de, okudum. Sonra İstanbul Nişanca’da oturan dedemin yanına gelip Gedikpaşa Ortaokulu’na yazıldım. Bu arada sınıfta çocuklara ders verirdim, ayda 40 lira para alırdım. Yazın dedemin Gürün Han’daki küçük çay ocağında çalışırdım, 10 lira haftalık verirdi.

Namık Gedik’in intihar ettiği gün

27 Mayıs 1960... Yaşa, varol Harbiye...

- 27 Mayıs’ta Harp Okulu 1. sınıf öğrencisiydim. Okulda bana üst kattaki revirde nöbet verildi. Koğuşlarda Ethem Menderes, Namık Gedik, Rüştü Erdelhun ve bazı kabine üyeleri yatıyordu. Verilen emre göre koğuşların kapıları açık tutulacak, içerde ve kapıda birer nöbetçi olacaktı. 29 Mayıs 1960 günü, ben Namık Gedik’le Ethem Menderes’in kaldığı odanın kapısında nöbetçiydim. Namık Bey çok kötü durumdaydı, başını ellerinin arasına almıştı, saçları dimdikti. Odaya sırtım dönüktü ki, büyük bir şangırtı koptu. Hemen içeri daldım, baktım arkadaşımın ellerinden kanlar akıyor. Meğer Namık Gedik pencereden atlamış, arkadaşım da onu tutayım derken elini cam kesmiş. Hemen yan odaya geçip pencereyi açtım, aşağıdaki arkadaşlara ambulans çağırmalarını söyleyeceğim. Camı açmamla beraber, bir mermi kafamın üstünden geçip pencerenin pervazına saplandı. Meğer birisi daha atlıyor sanıp ikaz atışı yapmışlar.
Yazarın Tüm Yazıları