Din ve devlet

DİN; akıl sahiplerini, kendi tercihleriyle mutlak hayra ve nimete sevk eden, Allah tarafından konulan ilahi prensipler bütünüdür.

Buna göre din, akıl sahibi gerçek kişileri muhatap almakta ve onların bilerek, isteyerek özgür iradeleriyle yaptıkları eylemlerine değer vermektedir. Baskı ve cebir yoluyla yapılan bir eylemin dini açıdan bir değeri yoktur.

Dinin amacı, insanları iyi ve hayırda yarışa sevk ederek dünyada, ahirette mutlu olmalarını sağlamaktır. Din, insanları varoluş sorunu üzerine düşünmeye davet etmekte ve yaratılıştaki sebep ve amaçtan haberdar etmektedir. İnsana kendisi ve evren hakkında bir bakış açısı sunmaktadır.

Bu yönüyle din, insanın manevi hayatının bütün yönlerini kucaklayan bir fonksiyon görmekte ve insanın nihai ilgi ve endişelerine, hayatın anlamı ve bununla ilgili temel sorulara hitap etmektedir. İnsan dinde kendi mahiyeti ve evrendeki yeri hakkında bir bilgi şeması bulmaktadır. Dinin özünü iman, ibadet, bilgi ve ahlaki davranış teşkil etmektedir.

* * *

Devlet ise belirli bir ülkede yaşayan insan topluluğunun, egemenlik ve bağımsızlık temelinde oluşturduğu siyasal örgütlenme olarak tarif edilmektedir. Bu tarif, devletin metafizik veya siyasi anlamda bir kutsallığının olmadığına işaret etmektedir. Devlet, bireylerin doğal, insani ilgi ve ihtiyaçlarını karşılamak için vardır. Yaşama, güvenlik, adalet, özgürlük, bu ilgi ve ihtiyaçların en temel ve tabii olanlarıdır.

Kur’an’da ve sünnette devlet örgütlenmesi ve devletin yönetim şekliyle ilgili özel ve ayrıntılı hükümlere yer verilmemektedir. Kur’an ve sünnetin en belirgin vasıflarından birisi, fert ve toplum bazında, insan hayatının bütün alanlarını norm, ilke, prensip ve değer yargılarıyla kuşatmasıdır. Kur’an ve sünnet, devletin yöneticileri ile yönetilenleri de kapsayacak tarzda insan ilişkilerinin genel çerçevesine temas etmekte, ancak idare şeklini belirlemeyi insanın kendisine bırakmaktadır.

Bunun hikmeti, Müslümanlara siyasi düzenlemelerde, zaman ve mekánın şartlarına göre hareket etme genişliği tanımasıdır. Zira, siyasi yapı dinamiktir, değişkendir. Zamana, mekána ve milletlere göre farklılık gösterir. Onu belirli bir şekille sınırlamak ise mümkün değildir.

Kur’an’ın ihtiva ettiği hayatın tümüyle ilgili prensiplerden, siyasi alanla ilgili olarak bazı esasları çıkarmak mümkündür. İstişare etmek, haksızlık yapmamak, emaneti ehline vermek, her halükárda adaleti gerçekleştirmek, ahlakı ve kamu düzenini muhafaza etmek, bu ilkelerden sadece birkaçıdır.

Hz. Peygamber’in hem dini lider hem de devlet başkanı olmasına bakarak İslam’ın teokratik bir siyasi düzeni öngördüğünü söylemek mümkün değildir. Peygamberler müstesna kişiliklerdir. Hz. Peygamberimiz Medine’de peygamberlik misyonunun yanı sıra, devlet başkanlığı görevini de üstlenmiş, ancak siyasi icraatında sürekli olarak halkla istişare yoluna gitmiştir. Onun, önemli, önemsiz, dünyevi işlerde ve alacağı siyasi kararlarda arkadaşlarına danıştığı, zaman zaman verdiği karardan vazgeçtiği, ikna olmasa da çoğunluğun kararına uyduğuna dair örnekler pek çoktur.

Türkiye’de İslami nizam, İslami devlet vs. gibi konulardaki neşriyat fevkalade kalitesizdir ve çoğunluğu itibarıyla Ortadoğu, Arap ve Pakistan kaynaklı tercümelerdir. Bu arada, İran ve Müslüman Kardeşler teşkilatının özellikle yayın yoluyla Türkiye’deki gelişmeleri etkiledikleri görülmektedir. Kur’an’da birçok yerde geçen "Hüküm ancak Allah’a aittir" ayetiyle "Hákimiyet kayıtsız şartsız milletindir" ilkesini birbirine karıştırmamak gerekir.

* * *

Kur’an’da yer alan ayetlerde mutlak hákimiyetin yüce Allah’a, yeryüzündeki siyasi egemenliğin de halka ait olduğu anlaşılmaktadır. Bugün yönetimde halkın iradesini esas alan Cumhuriyet sisteminin İslam’a karşıt olduğunu söylemek mümkün değildir.

Aksine İslam’ın öngördüğü temel maslahatları gerçekleştirmesi açısından, Cumhuriyet ve demokrasinin geçmişte İslam tarihindeki tatbik sahasına konan siyasal rejim ve sistemlerden İslam’ın ruhuna daha uygun düştüğü dahi söylenebilir. Halk iradesini hiçe sayan devlet anlayışını İslam’la telif etmek mümkün değildir.

Şunu da ifade edelim ki, İslamiyet’te din hizmeti veren kişiler gibi devlet hizmetlerini yürüten kişilerin de kutsallıkları ve dokunulmazlıkları yoktur. Devleti yönetenlerin vazifesi; bir emaneti yüklenmek, önemli bir hizmeti yerine getirmek, tam bir eşitlik içerisinde insanlar arasında ırk, sınıf, din ayrımı yapmadan toplumun huzurunu sağlamaktır.

SORALIM ÖĞRENELİM

Kocam benim mal varlığımı elimden almak istiyor. Buna hakkı var mı?

Zeliha/DENİZLİ

Evlenmeden önceki mal varlığı herkesin özel malıdır. Erkeğin, eşinin malını zorla alıp harcamaya hakkı yoktur. Kur’an’da şöyle buyurulur: "Kadınlara zorla váris olmanız size helal olmaz." Bir başka ayette de, "Ey Allah’a inananlar! Karşılıklı rıza hariç mallarınızı aranızda haksız olarak yemeyin" denilmektedir.

Gizli nikáh yaptırma konusunda ne derseniz.

Hasan TERZİ/İZMİR

Gizli nikáh olmaz. Nikáhın aleni olması, yani herkes tarafından duyulması gerekmektedir. Resmi nikáh yapılmadan imam nikáhı yapılmamalıdır.

"Bir kavme benzeyen kişi o kavimdendir" hadisini izah eder misiniz?

İbrahim İŞLER/ANKARA

Bu hadiste kendi değerlerini bırakıp, yaşantıda, ruhta ve düşüncede yabancıları taklit ederek onlara benzeyenler kastedilmektedir. Buna günümüzde asimilasyon denilmektedir. Nitekim Avrupa’daki vatandaşlarımıza asimile olmamaları hususunda öğütler verilmektedir.

Hocanın biri dini, "Allah’ın emirlerini tamamıyla tutup yasakladıkları şeylerden de tamamıyla kaçınmaktır" diye tarif etti. Dinin bu şekilde tarif edilmesi ne kadar doğrudur.

Cengiz TOK/TEKİRDAĞ

Din böyle tarif edilirse, onun bir emrini yerine getirmeyen veya yasakladığı şeyi yapan dinden çıkmış olur. Dolayısıyla böyle bir tarif yerinde değildir. Dinin en meşhur tanımı; akıl sahiplerini kendi hür iradeleriyle dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıran ilahi sistem bütünü şeklindedir.

Sakal uzattım. Eşim bundan hoşlanmıyor. Aramızda soğukluk oldu. Boşanmaya kadar iş uzadı. Ne yapmalıyım?

Tahsin/SİVAS

Hanımınız sakaldan hoşlanmıyorsa illa bir sünneti yerine getireceğim diye sakal bırakmada ısrar etmeyiniz. Bu yüzden bir aile yuvasının dağılmasını hoş karşılamak mümkün değildir. Eşler arasında esas olan sevgi ve muhabbettir.
Yazarın Tüm Yazıları