Devlet el koymalı

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Fatma Girik, çok büyük bir gazetecilik olayı gerçekleştirdi. Kendisini kutluyorum. Önceki gece ‘‘Söz Fato'da’’ programını izlerken gözlerime ve kulaklarıma inanamadım. Hele Bay Erbakan'ın sözlerini dinlerken...

Kendine yakın işadamlarını toplamış nutuk atıyor...

Refah'ın sesi olan Kanal 7'ye para vermelerini, hem de acıtıncaya kadar vermelerini emir buyuruyor.

Para vereceklere cennet anahtarı vaat ediyor.

Cihad'dan söz ediyor. Yani din uğruna savaş vermekten!

‘‘Devlet kurmaktan’’ söz ediyor.

Piyade birliği tepeyi işgal etmeden önce orayı hava kuvvetleri bombardıman edip yumuşatırmış, sonra piyade ele geçirirmiş!

Kanal 7, burada herhalde ‘‘hava kuvvetleri’’ oluyor! Onlar yaptıkları şeriatçı yayınlarla tepeyi yumuşatacaklar, düşman mevzilerini yok edecekler, sonra da bizim Hacı'nın piyadeleri oraları ele geçirecek!

Cihad diyor!.. Müslümanı Müslümana karşı kışkırtıyor.

Para istiyor! Acıtıncaya kadar vermelerini buyuruyor.

***

Refah Partisi, bu olayın açığa çıkmasıyla birlikte bir kez daha zora düştü. Kendileri de bunun farkına vardılar. Şimdi Şevket Kazan falan bu yüzden ‘‘Erbakan'ın o lafları partiyi bağlamaz’’ gibi komik gerekçelerin arkasına sığınmaya kalkışıyorlar.

Refah Partisi'ni o bağlamaz, bu bağlamaz! O milletvekilinin söylediği bağlamaz, Genel Başkan'ın bu yaptığı bağlamaz!

Peki, ne bağlar sizin partinizi muhteremler?

Bay Erbakan, gizlice Libya'ya gidip Kaddafi'nin başkomutanı olduğu şeriatçı örgütlerin toplantılarına katılır ve oralarda görev alır!.. Durum ortaya çıkar, Anayasa Mahkemesi'ne Yargıtay Başsavcılığı tarafından sunulan iddianamede belgelenir...

Refah Partisi, bu konuda verdiği yazılı savunmada ‘‘Erbakan'ın bu yaptığı partiyi bağlamaz’’ der!..

Böyle komedi olur mu?

***

Fatma Girik'ten dün elindeki belgeleri istedim. Bir bölümünü faksladı. İnanılması zor olan şeyler bunlar.

İşin içinde yüz milyarlar dönmüş. Pek çok Refah'lı belediye haraca bağlanırken, bir bölümü de Kanal 7'ye şakır şakır reklam verip paraları oluk gibi akıtmışlar.

Şimdi görev devletin ilgili kuruluşlarına düşüyor. El Tayyip, İ. Melih ve diğerleri, bu Kanal 7'ye ne kadar para ödediler? Kendilerine bağlı belediye şirketlerinin reklamlarını burada nasıl ve hangi gerekçelerle yayınlattılar?

Bu soruları burada daha önce de defalarca sorduğumu lütfen hatırlayınız.

O yazılarımdan sonra Kanal 7, El Tayyip ve İ. Melih'ten tık çıkmamıştı.

Ama gerçekler şimdi ortada.

Devlet bu işin üzerine bütün gücüyle gitmelidir.

Şeriat hortumcularının, din tüccarlarının, halkın parasını siyasal yandaşların cebine böyle emme basma tulumba gibi pompalayanların hesabı sorulmazsa, bu memlekette neyin hesabı sorulacaktır?

Sen halkın parasını vantuz gibi emeceksin, Atatürk'e ve ulusumuzun kutsal değerlerine ana avrat söveceksin, şeriat çığlıkları atacaksın ve bunu yaparken Allah'tan korkmayacak, kuldan utanmayacaksın!..

Ve cihad çağrılarıyla toplumu birbirine düşüreceksin.

Anayasa Mahkemesi yakında bütün bunları görüşüp karara bağlayacak.

Du bakaliii, o zaman neler olacak!

ÖZER UÇURAN'DAN AÇIKLAMA

Eski Başbakan kocası Özer Uçuran'ın dün faksladığı açıklamayı özetle yayınlıyorum. Konumuzla ilgili olmayan bölümleri doğal olarak çıkarıyorum:

‘‘Bugünkü (dünkü) Hürriyet Gazetesi'ndeki köşenizde her zamanki gibi yine şahsıma yönelik iddialarınıza yer verilmiştir.

BMT şirketi ile ilgili yazdıklarınız yanlıştır. Çünkü ben yanılmıyorsam, 1983 senesinde bu şirketteki tüm hisselerimi tasfiye etmiştim. Benim dönemimde, bildiğim kadar, BMT şirketi Ziraat Bankası ve Emlakbank'la kredi ilişkisine girmemişti.

Sözünü ettiğiniz diğer konu ise Bizim Vadi Kooperatifi'dir. O konuda iki ayrı dava açılmıştı. Siz bu davalardan birini konu ediyorsunuz. İlkini ben açmıştım. İkincisini ise bazı kooperatif üyeleri şahsıma karşı açmıştı. Yani iki dava söz konusu idi. Benim televizyonda bahsettiğim ise onların şahsıma karşı açtığı dava ile ilgilidir. Ancak daha sonra bu iki dava birleştirilmiş ve bu iki dava konusu da beraat kararı ile sonuçlanmıştır.

Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozulmuştur. Bu yönü ile dava sürmektedir. İşte benim televizyonda söylediğim ‘Yargıtay'ca onanmıştır' beyanımın yanlışlığı, bu iki davanın karıştırılmasından kaynaklanmaktadır.

Tolga Akgün konusuna gelince, ben böyle bir kişiyi tanıdığımı hatırlamıyorum. Güya görevden alınma kararını ben tebliği etmişim. Allah aşkına söyleyin lütfen, bir bürokratı çağırıp görevden alındığını tebliğ etmekle, ben ne kazanmış oluyorum? Olayın bu bölümünü pek anlayamadım...

Şayet kendinizi gazeteci olarak sayıyorsanız, aleyhinde yazdığınız insanların açıklamasına da yazılarınızda yer vermek zorundasınız.’’

***

Dikkat ediniz, BMT şirketi ile ilgili olarak yazdıklarım konusunda ‘‘Yanılmıyorsam... Bildiğim kadar’’ diye konuşuyor. Bu şirketin dosyalarını Ziraat Bankası ve Emlakbank yetkilileri, İflas Masası’ndan çıkarsınlar.

Milyonlarca dolarlık en büyük katakulli, işte o dosyalardan fışkıracak!

Bizim Vadi Kooperatifi konusunda televizyonda ‘‘Yargıtay beraat kararımı onadı’’ diyordu. Oysa bozmuştu. Açıklamasında ‘‘Olayı karıştırmışım’’ diyor.

Tolga Akgün'ü, yani Konut'a çağırıp görevden alınma işlemini tebliğ ettiği devletin genel müdürünü tanımıyormuş! Bir gün tanıştırırım!

Bu ‘‘iftira’’ karşısında, niçin beni mahkemeye vermiyor?

Kendisine son bir hatırlatma daha yapayım. 1981 yılında İstanbul Bankası Genel Müdürü iken kendi imzasıyla verdiği kredilerden yüzde 13 oranında komisyon alıp cebe atıyordu. Bunu belgelemiştim.

Bu konuda yakında çok büyük bir bomba daha patlayacak. Biraz daha beklesin ve ondan sonra yeniden Nazlı Ilıcak'ın karşısına oturup kendini aklamaya çalışsın!

Yazarın Tüm Yazıları