Devalüasyon oldu daha ne istiyorsunuz?

ABD Doları'nın Türk Lirası karşısında 22 Şubat 2001'den buyana yüzde 100'den fazla değer kazanması acaba en çok kime yaradı?

İlk akla gelen ihracatçı ve turizm sektörü olur değil mi? Ancak, ihracatçılar pek de öyle düşünmüyor. Bunu, yaşanan iki örnekten anlıyoruz.

Bunlardan biri Uluslararası Para Fonu (IMF) Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer. Fischer'in hükümeti, iş dünyasını, bankacıları ve uzmanları dalgalı kura ikna etmek için yaptığı Türkiye turu sırasındaki toplantılardan birine İHKİB Başkanı Nuri Artok da katıldı. Artok, Fischer'le ilk diyalogunu şöyle aktardı:

‘‘Sayın Fischer benim ihracatçıların başkanı olduğumu öğrendiğinde, ‘Siz çok mutlu olmalısınız. Devalüasyon oldu, sizin rekabet şansınız arttı' dedi. Ben de kendisine hiçbir ihracatçının Türk Lirası'nın değerinin böylesine erimesinden mutlu olamayacağını söyledim.’’

İkinci olay da geçen hafta Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Oğuz Satıcı başkanlığındaki yeni yönetiminin Ankara turunda yaşandı.

TİM Heyeti, bu tur sırasında Devlet Bakanı Kemal Derviş'i de ziyaret etti. Heyeti Derviş'in danışmanı Oya Ünlü karşıladı. Onlara bakanın kendilerine ‘‘15 dakikadan fazla zaman ayıramayacağını’’ bildirdi.

Ünlü, bir de ‘‘Nasılsa TOBB'un sektörler kurulu toplantısında da Sayın Bakan'la biraraya geleceksiniz’’ deyince, TİM ekibi, kimi temsil ettiklerinin iyi anlaşılamadığı izlenimi edinip, bozuldu.

Daha sonra odaya giren Derviş'in ilk sözü, ‘‘Türkiye'de ciddi devalüasyon oldu, bu da size yaradı. Başka ne istiyorsunuz?’’ oldu.

TİM Heyeti, dilleri döndüğünce ihracat artışının sadece devalüasyona bağlı olmadığını anlatmaya çalıştı:

‘‘Üretimde kullandığımız ithal ara mallar var. Bunlar için döviz ödüyoruz. Elektrik, akaryakıt hep döviz artışına paralel zam görüyor. Maliyetimiz artıyor. Biz devalüasyonu avantaj olarak görmüyoruz. Siz bizim önümüzü açın, aksayan KDV ödemelerindeki engelleri kaldırın. Eximbank'ı kaynakla besleyip, kredi sisteminin iyi çalışmasını sağlayın. ABD'yle kota sorunumuzun çözülmesi için devreye girin, gerisini bize bırakın.’’

Devalüasyondan ihracatçı da dertliyse, vay vatandaşın haline...

Bankalar da vergi numarası versin

TÜRKİYE'de vergi numarası sahibi mükellef sayısı 16 milyonu aştı. Yani, Türkiye nüfusunun dörtte biri artık vergi numarasıyla izlenebiliyor.

Ancak, bu konuda asıl gürültü 1 Eylül 2001'de kopacağa benziyor. Çünkü, vergi numarası olmayan bankada işlem yapamayacak.

Koçbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Karaçam arayıp, bu konudaki endişesini şöyle aktardı:

‘‘Banka şubesinde Mustafa Amca da, Ayşe Teyze de, kapıcı da yani herkes işlem yapıyor. Gerçi Maliye Bakanlığı işi çok kolaylaştırdı. Vergi numaraları çok hızlı veriliyor. İnternetten de vergi numarası için başvurmak mümkün. Ama herkes bu işlemi yapamaz ki. O zaman banka şubelerinde sorun çıkacak.’’

Peki bunu önlemenin bir yolu var mı?

Karaçam, ilk anda aklına gelen bir pratik çözüm öneriyor:

‘‘Maliye, vergi numarasında bankaları da devreye sokabilir. Her banka şubesine Maliye'den bir eleman oturamayacağına göre, bankalara görev verilebilir. Yani, müşteri bankaya herhangi bir işlem için geldi. Vergi numarası yok. O zaman bankadan vergi numarasını alabilmeli.’’

Karaçam
, ‘‘Madem Maliye insanları kayda geçirmek istiyor. O halde işin en pratik ve hızlı yolunu bulmak gerekiyor’’ diyor.

Mevzuat açısından bir sorun yoksa, Burhan Karaçam'ın önerisi vergi numarası sayısında patlamaya yol açar.

Bulalım kolay yolu, patlatalım vergi numarasını.
Yazarın Tüm Yazıları