Deprem devam etmeli

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Başlık garip görünse de sonuna kadar savunacağım bir doğruyu dile getiriyor.

Allahın hikmeti denen deprem yeryüzünü sarstı. Buna karşı yapılacak bir şey yok. Deprem önceden bilinemediğine göre kaderden kaçmak imkansız.

Ama deprem sonrasının kaderinden bir ölçüde -bence büyük kısmı bize ait olmak üzere- insanlar sorumlu. Kurtarılamayan canlar, kaldırılamayan enkazlar, geç gelen tedbirler hep insan kusuru.

Bunun sonuçları karşısında iyi niyetli insanlarımızın yüreklerinde ayrıca bir deprem oldu. Görülen sefalet ve acz manzarası karşısında yürekler titredi. Yani deprem devam etti.

Ama devam eden deprem bununla kalmamalı.

Önce siyaset dünyasında 7.4 şiddetini de aşan bir deprem olmalı. Yalancılar, beceriksizler, kifayetsiz muhterisler temizlenmeli.

Ardından, hatta eşzamanlı olarak, müteahhitlik dünyasında deprem olmalı. Sahtekár müteahhitlerin tümü enkaz altında kalmalı ve asla kurtarılmamalı, kurtarılmalarına zinhar izin verilmemeli.

Belediyelerde deprem olmalı. Siyasi sorumluluk taşıyıp çürük çarık binalara izin veren başkanlar, bunların projelerini onaylayan fen işleri müdürleri ve mühendisleri bir daha hiç unutamayacakları bir ders almalı.

Kızılay’da deprem olmalı. Lüks ve sefahat içinde yaşayan ve her ne hikmetse hiç değişmeyen ebedi genel başkanı başta olmak üzere bütün sorumluları hesap vermeli. Sorumluların tümü sıfatlarına bakılmaksızın cezalandırılmalı. Halkın bu kuruma inancı sağlanmalı.

Tüpraş üst yönetiminde müthiş bir deprem olmalı. Bu kuruluşun çapını kaldırmaya müsait olmadığı görülen yönetim kurulu üyelerinden ve genel müdüründen hesap sorulmalı. Zarar ziyanda suçlu görülürlerse, ibreti alem için bu zararın tamamı çatır çatır tahsil edilmeli.

***

Tümünü yazmaya yerim yok, ama ne demek istediğim açık. Türkiye’de Kuzey Anadolu fay hattı üzerindeki deprem çok daha büyük bir şiddetle çeşitli ortamlarda devam etmeli. Yer ve gök birbirine karışmalı. Sorumlular, beşeri adalet sonucu birdaha yeryüzüne çıkamayacak biçimde toplumsal bir enkaz altında bırakılmalı. Vicdanlar ancak o zaman müsterih olacak, insanlar ancak o zaman gerçek bir teselli bulacaklar.

***

Üzülerek söylemeliyim ki, bunu dilemekle birlikte, böyle bir şeyin olacağından derin şüphelerim var.

İlk sinyali politikacılar verdi. Hepsi birbirinin ayıbını örtme telaşı içine düştü. Yoksa Sağlık Bakanı olacak adama siyaset dünyasında böyle dört bir yandan destek yağar mıydı?

Müteahhitlere de bir şey olmaz. Çünkü onlar, parti ayrımı gözetmeksizin, siyaset dünyamızı yıllardır finanse ediyor. Hatta bazen aracıyı kaldırıp doğrudan siyasete giriyorlar. Tekellerine aldıkları partiler bile var.

Kızılay’dı, Tüpraş’tı gibi devlet kuruluşları ise zaten birer arpalık. Siyasetçi siyasetçiyi ısırmayacağına göre. Oradaki sırtı peklere de bir şey olmaz.

'Bunları bilmene rağmen niye yazınla yer işgal ediyorsun?' diyenlere makul bir cevabım yok.

Ben, içim rahatlasın diye yazıyorum.

Siz de okurken içinizi rahatlatıyorsanız, maksat hasıl olmuş sayılır.

'Bu kadar beton, bu kadar demir fazla kardeşim!'

Ege Cansen’in Hürriyet’teki 'Kaynak İsrafı' başlıklı yazısı, yakın geçmişteki bir kooperatif toplantısını hatırlamama vesile oldu.

O sıralarda kiradan bıkmış ve ev edinme derdine düşmüş orta halli insanların biraraya geldiği bir kooperatifteyiz. Üyelerin çoğu paraca zengin değil ama, akıl fikirce de hiç fukara sayılmaz. Teknik öğrenim görmüş, bu konuda üniversitelerde ders verenler genel kurulda çoğunlukta.

Bir gün, kooperatif toplantısında binaların yapımı gündeme geldi. Ben bu işlerin iyice cahili olduğum için sus pusum. Ama bazıları durmaksızın söyleniyor. 'Bu kadar beton fazla, bu kadar demir çok' diye. Eleştirinin bir çıkış noktası ve ana teması var: Bu işlere gereksiz yere çok para harcandı! Sonunda sorumlu üyelerden biri dayanamadı, 'kardeşim, böyle yapmasak zaten bize ayıp' dedi.

Deprem günü bu binalarda ne bir tabak, ne bir bardak yerinden oynadı. Sadece insanı rahatsız ve huzursuz eden bir sarsıntı hissedildi, o kadar. Ege Cansen, ces’ur bir çıkışla, 'Eğer ortada bir sun-u taksir, yani eksik ve noksan yapılan işler varsa, ki kesinlikle vardır, bunun da sorumlusu devletten önce milletin ta kendisidir' demiş.

Ben o kadar keskin bir hükme cesaret eder miyim bilemem.

Sadece aklıma gelen bir anıyı nakledeyim dedim.

Yazarın Tüm Yazıları