Deprem bile popülizmi kaldırmaz

IMF'nin de onayladığı yeni ekonomik program, daha öncekinde olduğu gibi, kara delikleri kapamaya dönük yapısal önlemler içeriyor.

Bu programın daha öncekinden en önemli farkı ise artık kamuya da el atılmış olması. Boş kadrolar iptal edilirken, atıl kadroların da belirlenip, büyük bölümünün tasfiye edilmesi planlanıyor.

Kısacası; üç yıllık bu programda da uygulanması zor kararlar var. Bunlar için söz verildi ve bugün IMF'den, bu sözlere göre 9.3 milyar dolarlık kaynak geliyor...

Ancak bazı bakanlar, hiç bu sözler verilmemiş gibi davranmaya devam ediyorlar. Kanunlar, kararnameler çıkıyor ama sıkıştıklarında bu kanunları ve kararnameleri bile delmenin yollarını aramaya başlıyorlar. Fırsat verildiğinde de deliyorlar...

Bunun son örneğini zorunlu deprem sigortası olayında yaşadık. 1999'daki büyük depremden sonra zorunlu deprem sigortasına gerek görüldü ve bu amaçla 27 Aralık 1999 tarihinde bir kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarıldı. Buna göre devletin depremden zarar görenlere konut kredisi açma ya da konut yapma zorunluluğu hatta imkanı ortadan kalktı. Zorunlu sigortanın yaygınlaştırılması için bu şarttı. Ayrıca tapu işlemlerinde sigorta şart koşuldu. Ancak bütün bu tedbirlere rağmen zorunlu sigorta yaptıranların oranının yüzde 8-10 civarında kaldığı görülüyor.

İnsanlar, zorunlu deprem sigortası yaptırmadıkları takdirde zarar gördüklerini anlayınca bu sigortanın yaygınlaşması kaçınılmazdı. Ancak Afyon Depremi nedeniyle ortaya çıkan tartışmalar, bu tedbirin delineceğinin ipuçlarını veriyor.

Bayındırlık ve İskan Bakanı Abdülkadir Akcan, CNN Türk'te yayınlanan Zerin Elçi'nin haberinde, açıkca şunları söylüyor: ‘‘Ben Bolvadinliyim. Çay, Sultandağı benim memleketim. Sonuç itibariyle oranın siyasetçisiyim. Onların seçtiği milletvekiliyim. Onların problemleri ile ilgilenmek zorundayım.’’

Hükümetin ‘‘Biz böyle bir karar aldık, hadi başınızın çaresine bakın’’ diyemeyeceğini kaydeden Akcan, köylerin zorunlu sigorta kapsamı dışında kalmasını kullanarak, ağzındaki baklayı çıkarıveriyor:

‘‘Aynı depreme maruz kalmış birbirine iki kilometre uzaklıkta biri belediye biri köy olan iki tane yerleşim birimi var. Köydeki depremzedeye ev yaparken, aynı zenginlik seviyesinde belediye sınırları içinde kalana, 'kusura bakmayın ben size yardım etmiyorum' diyeceksiniz. Böyle bir ikilem olmaz.’’

GEÇİN ONU

Afetzedeye dün verilen desteğin bugün de aynen verilmesi gerektiğini kaydeden Bakan, Elçi'nin ‘‘Dün zorunlu sigorta yoktu ama..’’ sorusuna ise ‘‘Geçin onu’’ diyor. Arkasından da yine köydekine ev yaparken belediyedekine ev yapmamanın anayasaya, eşitlik ilkesine aykırı olduğunu söylüyor.

Görüldüğü gibi bir Bakan, kanun hükmündeki kararnameye ‘‘geçin onu’’ diyor ve memleketine yardım için mevzuatı deleceğinin de işaretlerini veriyor. Şimdi bu KHK yerine TBMM'de yasa çalışmaları var ve büyük ihtimalle bu yasak delinecek. Kimse, ‘‘Nasıl olsa yaptırmasak da yardım ediliyor diye düşünüp, kimsenin bundan sonra sigorta yaptırmayacağını’’ herhalde görmüyorlar. Ya da işlerine gelmiyor...

Akcan'dan önceki Bakan Koray Aydın da deprem konutları için açılan soruşturma kapsamında TBMM'de soruları yanıtlarken, ‘‘Şirketimin iş yaptığı deprem konutları yapan şirketlerin üçü eski müşterim, üçü de MHP'li’’ demiş. Yani, müşterilerinin ve partililerinin deprem konutları aldığını itiraf etmiş. Yenisi de ‘‘memleketim’’ deyip, Hazine'nin, yani halkın parasını rahatlıkla harcama imtiyazını kendinde görüyor. Elbette depremden zarar gören vatandaşa devletin yardım yapması, devletin gücünü göstermesi gerekiyor. Ancak, getirdiğiniz bir ilkeyi, devletin yükünü azaltacak tedbiri ilk sıkıştığınızda, hem de bu kararı kendiniz almamış gibi, hemen ortadan kaldırırsanız, kimsenin ‘‘Bu programı uygulayacağınıza’’ güveni de kalmaz...
Yazarın Tüm Yazıları