Demirel, cazcıları neden unuttu?

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in verdiği devlet sanatçısı ödüllerinin dağıtım töreni dün Çankaya Köşkü'nde buruk bir atmosferde gerçekleştirildi.

Ödül listesinin yol açtığı tepkiler, ödülü alan sanatçıların bile içlerinden geldiği gibi sevinebilmelerini engelledi.

Bazı sanatçılar ilkeleri nedeniyle ödülü reddederken, bazıları ret gerekçelerini listedeki diğer sanatçılara dönük çekinceleriyle açıkladılar.

Ret cephesi içinde, meseleyi ilkesel tutarlılık bağlamında ele alan grubun başını romancı Orhan Pamuk çekti. Pamuk, kendisinin düşünülmüş olmasından memnuniyetini kayda geçirmekle birlikte, düşüncelerinden dolayı insanları hapse atan bir devletten ödül almayı entelektüel haysiyeti ile bağdaştıramadığını söyledi.

Tartışmanın büyümesine yol açan faktörlerden biri, ödül verilen sanatçı sayısının çok ‘kalabalık’ tutulmasından kaynaklandı.

* * *

Sanat, başarının değerlendirilmesinde objektif ölçütlerin geçerli olmadığı bir alan. İyi bir eserle kötü bir eseri ayırt edebilirsiniz. Ama mükemmel iki eser arasında hangisinin daha iyi olduğuna kolay kolay karar veremezsiniz. O noktada, sıralama yapmak her iki esere de haksızlıktır.

Dolayısıyla, ödülü kimin hak ettiği, kimin etmediği, kimin kimden üstün olduğu gibi soruları sonsuza dek tartışmak mümkündür.

Liste makul bir ölçüde tutulmuş olsaydı, bu ölçüde münazaraya konu olmayacak ve dünkü tören krize dönüşmeyecekti.

Gelgelelim, tartışmanın önemli bir yararı da oldu. Çünkü, ‘‘devletin sanatçısı olur mu?’’ sorusunu kamuoyunun gündemine getirdi.

Türkiye gibi zihinsel planda geri kalmışlıktan bir türlü kurtulamayan bir ülkede, devletin sanatı teşvik etmesi, himaye etmesi çağdaşlığın gereğidir.

Ancak, ‘‘devlet sanatçısı’’ payesi vermek, onları devletle özdeşleştirmek, onların üzerinde devletin mülkiyetini ilan etmekle eşanlamlı değil midir?

Sanat, özgürlüktür. Sanatçı, tabiatı itibarıyla kısıtlayıcı olan devletten özerk bir alanda var olmak ve yaratmak durumundadır.

Ayrıca, sanat devlet ötesidir. Devletlerin sınırları vardır; sanat ise sınır tanımaz.

Bu açıdan bakıldığında, 89 kişilik bir listenin yarattığı enflasyonist etki, olsa olsa devlet sanatçısı kavramının içini boşaltmıştır.

Ancak, meseleye olumlu açılardan da eğilmek mümkün. Cumhuriyet tarihimiz, devletin sanatçılar karşısında işlediği günahların sayısız örnekleri ile doludur. Sabahattin Ali'nin öldürülmesi bu çerçevede hatırlatılabilir.

* * *

Eğer bu ödüller devletin sanatçıyla barışması yönünde bir adımsa, olumlu görülebilir.

Tabii, bütün bu tartışmanın çok pratik bir yararı da oldu. Siyaset kurumunun iflasıyla bunalan Türkiye'de, bir hafta süreyle sanatın tartışılması, sanatçıların gündemde olması ülkeye nefes aldırdı.

Bu tartışma olumsuz bir düzlemde, sanatçıların tepkileri ve küskünlükleri ile şekillenmiş olsa da, sonuçta Türkiye'nin gündemini sanatçılar belirledi.

Benim listeye en önemli itirazım, ödül alan sanatçılar arasında tek bir cazcımızın bulunmayışıdır. Cumhurbaşkanı Demirel, cazı unutmuştur. Aydın Esen, Tuna Ötenel, Kerem Görsev gibi caz piyanistlerimiz pekala düşünülebilirdi.

Belki de iyi oldu. Çünkü devlet kuralcıdır; caz ise kuralcılığa meydan okur. Caz, zaten devleti taşıyamaz.



Yazarın Tüm Yazıları