Demek bizde de olabilirmiş

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Felaket yahut büyük bir kaza yüzünden Allah'a şükrettiğiniz olur mu?

Geçenlerde Almanya'da meydana gelen bir tren kazası sırasında 100 kadar insanın öldüğünü, bunun iki mislinin de yaralandığını anımsarsınız.

Tanrı biliyor, ‘‘İyi ki böyle bir olayı biz yaşamadık’’ diyerek içimizden şükretmiştik.

Öyle ya... Almanya gibi organize ve disiplinli insanlar dünyasında 200 kilometre hızla giden bir trenin raydan çıkmasıyla, 100 kadar insanın ölümüne yol açan kaza bizde olsa, ölü sayısı 500'ün altına düşmezdi...

Çünkü en azından kazaya uğrayanları o demir yığını içinden derhal ve usulünce çıkartıp hastaneye götürmemiz mümkün olmazdı. Yaralı olarak kurtulanları da biz ‘‘usulünce’’ yani ona yeni zarar vermeyecek şekilde değil, patates çuvalı gibi taşımaya kalkar ve hastaneye yetiştiremezdik.

Önceki gece Antalya'da bir Fransız Havayolu şirketine ait uçağın 167 yolcuyla havaalanından kalktıktan sonra yaşananları gazetelerde okumuşsunuzdur:

Uçağın önce bir tekerleği patlamış. Oradan kopan metal parçalar sağ motoru işe yaramaz hale getirmiş. Ve üç saat havada dolaşıp Antalya'daki askeri alan pistine gövde üstüne inmeyi başaran pilot, tüm yolcularını ve ekibini ölümden kurtarmış.

Olayın buraya kadar olan kısmına bir bakıma alışığız. Çünkü bir yıllık bir süre içinde böyle üç-beş olay meydana gelir.

Ama bu olay nedeniyle bizim havalimanlarında alınan önlemler ve tüm kurumların harekete geçirilip ‘‘bir kaza olması halinde duruma derhal el koyacak hale getirilmeleri’’ gerçeği var ki... İşte buna pek alışık değiliz.

Unutmayalım: Biz 1978 yılı Aralık ayında Kahramanmaraş'ta meydana gelen bir kışkırtma olayı sırasında yüzden fazla insanın katledilmesine, Çorum ve Yozgat'ta buna benzer rezaletlerin yaşanmasına, 2 Temmuz 1993 günü de Sıvas'ta 37 aydınımızın bir otelde sekiz saat mahsur kalmalarına ve sonra da yanarak, dumandan boğularak ölmelerine imza atmış bir toplumuz.

Oysa Hürriyet'in haber sütunlarında okuyacağınız gibi, Fransız uçağının zorunlu iniş yapacağının öğrenilmesi üzerine gerek Antalya'da, gerekse İstanbul ve İzmir havaalanlarıyla hastanelerinde ve öteki ilgili kurumlarında alınan önlemler, artık bizde de bir ‘‘kriz yönetimi’’ anlayışının oluştuğunu gösteriyor.

Aslını ararsanız Mayıs'ın 20'sinde Bartın, Zonguldak, Karabük, Bolu illerinde meydana gelen sel felaketleri ve su baskınları dolayısıyla Ankara'daki Kriz Masası da seri ve isabetli kararlar alarak, felaketin etkisini ve zararını azaltmış, Silahlı Kuvvetlerimiz de pek çok insanın hayatını kurtarmıştı.

Kuşkuculuk iliklerimize kadar işlemiş ama bakmayın. Yine de hayli ‘‘iyi’’miz var.













Yazarın Tüm Yazıları