Değişen stratejiler

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir gelişmeyi bundan iki ay önce ‘‘Ekonomide yeni dönem mi?’’ başlıklı bir yazı dizisinde ele almıştık.

O günden bu yana uluslararası finansal kriz bambaşka bir boyut kazandı. IMF ile dolaylı da olsa bir anlaşma sağlanması zorlaştı. Yumuşak ama tutarlı bir istikrar paketinin dahi işlerlik kazanması güçleşti. Ve elbette disiplinli politikalar konusunda ısrarlı olan bazı bürokratların gücü azaldı. Bu konuda en önde gelen isim olan Sayın Mahfi Eğilmez istifa etti.

Ama o yazı dizisinin ana fikrini oluşturan önemli olayda değişiklik olmadı. Hatta denebilir ki, o günden bu yana yaşanan gelişmeler Türkiye'yi ilgilendiren bazı uluslararası strateji değişikliklerini şimdi daha da güçlendiriyor.

OLAY

Bilindiği gibi Orta Asya ülkelerinde ve Azerbaycan'da önemli enerji kaynakları var.

Oysa Batı'nın şu anda tek enerji kaynağı Ortadoğu ülkeleri.Ama Ortadoğu'nun durumu biliniyor.

Gerek iç siyaseti bakımdan gerekse uluslararası ilişkilerde çalkantılı bir bölge. Örneğin petrol zengini Ortadoğu ülkeleri arasında demokrasi ile yönetilen bir ülke yok. İslamcılık cereyanlarının militarizmi biliniyor. Ortadoğu'nun başka sorunları da var. Bunlar, uzun vadede bölgenin ve petrol kaynağının riskini artırıyor.

İşte Orta Asya ve Azerbaycan'daki enerji kaynakları bu durumda ön plana çıkıyor.

Ayrıca eski Sovyetler Birliği'nden ayrılmış olan bu ülkeler, mümkün olduğu kadar kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlar. Bulundukları bölgedeki etkin güçler karşısında bir denge oluşturacak ilişkilere girmeyi amaçlıyorlar.

Bunları hesaba katınca, bazı güçlü Batı ülkeleri Orta Asya ve Azerbaycan'a doğal bir müttefik olarak çıkıyor.

BATI'NIN BAKIŞI

Bu Batı'nın da işine geliyor. Çünkü Ortadoğu petrollerine bir alternatif oluşuyor ve Ortadoğu'nun çalkantılı sorunlarının ‘‘önemi azalıyor’’. İzlenebilecek politikalar çeşitleniyor.

Bir süre sonra zenginleşmeye başlayacak olan Orta Asya ülkeleri ve Azerbaycan'ın iyi bir pazar oluşturacağı da unutulmamalı.

İşte bütün bunlar bir süredir zaten tartışılıyordu.

Ama bir ilerleme kaydedilmesi zaman aldı. Bu ilerlemeler de son aylarda yaşandı.

Elbette Türkiye bu enerji kaynaklarının dışında kalıyor. Ama neresinden bakılırsa bakılsın, kilit bir konumda. Bu nedenle, diğer sorunlar devam etse bile, ekonomi uzun vadede bu gelişmeden etkilenecek.

Bu konudaki son iki gelişmeyle bitirelim.

Birincisi evvelsi gün New York Times'ta çıkan ve Türkiye basınına da yansıyan bir yazı. Bu yazı bir kere daha dikkatli okunduğunda bu çerçeve içinde yeniden yorumlanabilir. İkinci nokta ise, Sayın Başbakan'ın Amerika gezisi sırasında tanık olabileceğimiz ‘‘ortam’’. Dikkatle izlenmeli.

Bu gelişmelerin Türkiye açısından olumlu olduğunu tekrarlıyoruz.

Piyasalarda

dün

Dün sabahleyin Merkez Bankası faizleri 2 puan yükseltmiş, döviz piyasasına bir miktar sakinleşmişti. Borsada bir çalkantı yoktu. Bono piyasasında bazı trading amaçlı alımlar planlanıyordu.

Arkasından Sayın Temizel'in Reuters'da bir açıklaması çıktı. Borsa gelirlerinin vergilendirileceğini söyledi. Borsa anında düştü. Dövize talep geldi. Bono piyasası tedirginleşti.

Merkez Bankası'nın faiz operasyonu birkaç saat içinde etkisini yitirmişti. Bankalara yine döviz satmaya başladı.

Sermaye gelirinin vergilendirilmesi Batının olgunlaşmış piyasalarında bile tartışmalı bir konu. Uygulanıyor. Ama iktisadi temeli fazla sağlam değil.

Siyasetçiler önce Türkiye ekonomisinin dengelerini sağlamlaştırmadan, ancak ondan sonra Borsanın vergilendirilmesi olayını gündeme getirmeleri biraz daha uygun olur.

Yazarın Tüm Yazıları