Cüneyt Ülsever: Kara dul örümceği yeni gelmedi zeten hep buradaydı

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

BENİM bankacılık kesimi ile ilgili yaşanan el koyma işlemlerine karşı duyduğum heyecanın bir de kişisel yönü var. 1987-1989 döneminde bir kamu bankasında prens yardımcılığı yapmış bir kişi olarak ve orada yaşananlardan kalkınarak; 1998'de yazdığım ve 1999'da basılan Kara Dul adlı romanımda, bankaların işadamı-siyasetçi-bürokrat üçgeninde nasıl soyulduğunu; kendi kendime bir soygun modeli geliştirerek anlatmaya çalışmıştım.

Romanı basılmadan evvel okuyan bir bankacı dostum ‘‘Soygun modelin iyi, gel kitabı basmadan evvel bu modelle biz de bir soygun yapalım!’’ diye şaka yapmıştı.

* * *

Timaş Yayınları tarafından basılan bu roman, şu anda yaşananlarla ilgili yazdığım yazılarda da iddia edildiği gibi; Türkiye'de soygunların münferit bir olay olmadığını, devletin ekonomik hayatta bu kadar etkin olduğu ülkelerin ancak işbirlikçi kapitalizmi geliştireceğini; böyle bir ortamda da ‘‘böyyüklere’’ yakın olanların devlet üzerinden milleti soymalarının bir sistem olduğu tezini savunuyordu.

Şimdi Demirel'in Egebank'ının, Sabah grubunun Etibank'ının, Ceylanlar'ın Bank Kapital'inin başına gelenleri gazetelerde okuyunca, ‘‘Ben dememiş miydim!’’ türünden bir keyif alıyorum.

* * *

İnatla söylüyorum:

1) Tüm batan bankalarda işadamı-siyasi-bürokrat üçgeninin eş uyumlu birlikte hareketi söz konusudur. Kimse, kendi özel bankasını dahi tek başına soyamaz.

2) Demirel olayı zaten aşikár ama diğer batan bankaların sahipleri de devletle yakın ilişkide olan gruplardır.

3) Deşilince görülecektir ki; bu gruplar sadece sahip oldukları bankalar üzerinden birbirlerini kayırmamışlar, devlet bankalarını da insafsızca sömürmüşlerdir.

4) Bu bankaların hiçbirisi ekonomik kriz, konjonktürel özellikler gibi dış etkenler ile batmamışlar; hemen hepsi milletin emanet parasını kendi paraları addeden banka sahiplerinin, bankaları kendi çıkarları doğrultusunda boşaltmaları sonucu çökmüşlerdir.

5) Özellikle son dönemlerde özelleştirilen veya yoktan kurulan bankaların sahipleri ortaya sermaye koymamışlar, bizzat devletin kendi parası ile devletin bankasını satın almışlardır! Dönemin en yetkili siyasileri ile ahbap-çavuş ilişkisine giren bu insanlar; ya devlet bankalarından kredi kullanarak, ya aldıkları ‘‘banka iznine’’ beş kuruş ödemeden, beleşten banka sahibi olmuşlardır.

6) El konulan bankalar, yönetici olarak; ya bu alanda(!) hüner sahibi olmuş bankacı ve hukukçuları kullanmışlar; ya da kendilerini denetleyen bürokratları veya etkin emeklileri devşirmişlerdir.

İlginçtir; Deniz Kuvetleri eski Komutanı Vural Beyazıt Etibank'ta, Kara Kuvvetleri Eski Komutanı Muhittin Fisunoğlu Sümerbank'ta, 28 Şubat'ın komutanı Teoman Koman İnterbank'ta yöneticilik, ayrıca, rahmetli Güven Erkaya da Korkmaz Yiğit'te danışmanlık yapmışlardır. Benim romanımda da emekli bir paşa, bankada yönetim kurulu üyesidir.

* * *

Kara Dul romanı şu ünlemle başlar:

‘‘...Kara dul örümceği erkeği ile sevişirken, tam onu iktidarın şahikasına taşıdığı sırada, eşini başından yemeye başlarmış. Erkek örümcek, zevkin doruğunda, ölüme koştuğunu anlamazmış bile. 1986-87 döneminde Türkiye'yi yeniden kara dul örümcekleri istila etmişti. Daha evvel de gelmişlerdi, sonradan yine geldiler.

Bir daha... bir daha...’’

Yazarın Tüm Yazıları