Cüneyt Ülsever: Çaresizlik, korkunun aklı yendiği andır!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

İnsan karşılaştığı olağanüstü durumu ilk önce beynin amigdela denen bölgesinde algılar, bu bölgenin emrindeki enzimler ilk tepkiyi verir. Örneğin korku esas ise insan farkında dahi olmadan terler veya titremeye başlar. Kısa bir süre sonra da, beynin analiz yapan bölümü, belki de arşivini(!) karıştırarak, korkulu durum ile ilgili hangi tedbirin alınması gerektiğini duyurur. Yine örneğin, beyin akla dönüşerek, kişiye tehlikeli bölgeden kaçması gerektiğini bildirir.

Ya ilk ve doğal tepkiden sonra, beynin akıl arşivine başvurulduğunda, orada alınması gereken tedbir ile ilgili hiçbir bilgi yoksa, insan ne yapar? Üstelik yaşamda aslolan andır!

Korku insani ve doğal tepkidir, ancak beyinde biriktirilmiş bilgi de korkunun panzehiridir.

Çaresizlik, beynin biriktirilmiş bilgi hücrelerini karıştırırken hiçbir veriye rastlamamasıdır.

Çaresizlik ilk korkuda değil, korkunun aklı yendiği anda başlar.

Çaresizliğin ne resmi yapılabilir, ne güftesi, ne de herhangi bir tarifi.

Çaresizlik apansız yaşanır, o belki de sadece bir andır, ancak beyin bu mağlubiyeti uzun süre hazmedemez.

Çaresizlik sadece yaşanır, anlatılamaz.

* * *

İşte bu kahredici anı milyonlarca insan 17 Ağustos gecesi sabaha karşı saat 03.02'de tam 45 saniye yaşadı.

Milyonlarca insan 45 saniyenin ne kadar uzun bir zaman dilimi olduğunu, belki de hayatlarında ilk kez fark ettiler.

45 saniye ödü koparak, Yaradan'ın görünmeyen elinden başka sığınacak hiçbir dal bulamadan, aklın boşluğunun belki de ilk kez farkına vararak, milyonlarca insan o anı hem hazmetti, hem de bu anlık mağlubiyeti zihninin en ücra dokularına kazıdı.

İlk korku telaştı, terleme idi, haykırış idi.

Sonra çaresizlik geldi, akıl korkuya yenilince, boşluk başladı.

Ancak, yine de bana öyle geliyor ki, o an bizi, tüm gaddarlığına rağmen, daha fazla olgunlaştırdı, daha fazla insan yaptı.

Zira milyonlarca insan ilahi bir orkestra şefinin eşliğinde, bir bestenin benzer notalarını, değişik çalgı aletleri ile çalar gibi, mağlubiyeti yaşadı! Birlikte ve de illa ki tek başına yaşanan o an, toplumsal olgunluğa dönüşür mü, bilemem. Bunu zaman gösterecek. Ancak, hepimizin ufacık dünyasında haddimizi daha iyi bilmemize yardımcı olacağından, nerede ise eminim.

O anı düşünün! O anda birbirimize duyduğumuz nefretin, kırgınlığın, hasetin herhangi bir anlamı var mıydı?

O anda hanların, hamamların, görülen düşlerin, kurulan hayallerin, elde etmenin, hatta kaybetmenin bir değeri kalmış mıydı?

O anda cinsel haz duymak, acıkmak, susamak mümkün müdür?

O anda gaz kaçırmak utanılacak bir şey midir?

Çıplaklık ayıp mıdır?

Yitirdiklerimiz ile tekrar ancak başka bir evrende görüşeceğiz, ancak adım gibi eminim ki, hepimiz şimdi daha fazla insanız.

Çaresizlik, insanın haddini öğrendiği andır.



Yazarın Tüm Yazıları