Cumhuriyet çocuğu olarak bez bebeklerle oynadım

Ben Cumhuriyet çocuğu olarak bezden yapılmış bebeklerle oynadım. Biraz daha büyüyünce kağıt bebeklerle oynamaya başladık. Hatırladığım kadarıyla ilk bebeğimizi babam Macaristan'dan getirmişti ve bu Macar kıyafetli, sarışın, iki tarafından örgü saçları sarkan bir bebekti.

Bugün 23 Nisan ve ben haftalık yazımı yazmak durumundayım. Dünyada yegane çoçuk bayramı kutlayan ülkemizde çocuklara dönük neler yaptık ki, hemen hemen hiçbir şey. O kadar ki bir oyuncak kültürümüz dahi gelişmemiştir. İşte o yüzden bugün biraz oyuncaklardan bahsetmek istemekteyim.

Ben Cumhuriyet çocuğu olarak bezden yapılmış bebeklerle oynadım. Biraz daha büyüyünce kağıt bebeklerle oynamaya başladık. Çoktan rahmetli olan kuzenim Nezahat Aktar Hanif çok güzel resim yapardı. Suna ile ben ona gidip yalvarırdık bizlere bebek yapıp boyasın diye. Sadece bebekle kalmazdık bir de elbiselerini isterdik, o da bizi kırmaz boyuna çizer, boyar ve keserdi. Hálá biz niye modacı olamadık diye şaşar dururum. Suna ile yaşımız yakın olduğu için aynı oyuncaktan her ikimize de birer tane alınırdı veya bir tane alınıp paylaşmamız istenirdi. Ta o yaşlarda kavga gürültü, paylaşmayı öğrenmiştik.

Hatırladığım kadarıyla ilk bebeğimizi babam Macaristan'dan getirmişti ve bu Macar kıyafetli, sarışın, iki tarafından örgü saçları sarkan bir bebekti. Bir de babam, nereden aldığını bilemediğim bir fındıkkıran askeri getirmişti. Kocaman dişleri, siyah bıyığı ve sakalıyla ağzını bir açardı ki ödümüz patlardı. Annem korktuğumuz için bu fındıkkıran askerini salondaki büfeye saklamıştı, adeta o odaya korkudan giremezdim. Şimdi düşünüyorum da, hem gülüyorum hem de amma korkak yetiştirilmişiz diye kızıyorum.

ÜÇ TAŞ, BEŞ TAŞ

Bir de bizim bağ evinde 3 taş ve 5 taş oynardık. Tebeşirle çizerek ve bahçede bulduğumuz taşlarla bu oyunu oynamak da en büyük zevklerimizden biriydi. Rahmi ise uğraşarak kendisine sapan üretirdi ve bahçedeki kuşları avlamaya çalışırdı, annem ise bu huyuna çok kızar ve sapanları elinden alır, bir yere saklardı. Bir gün sapanların saklandığı yeri keşfeden Rahmi orada yüzlerce sapanı görünce sevincinden ne yapacağını şaşırmıştı.

Sonra Amerika'dan çok hoş bebekler ve oyuncaklar getirildi. 10 yaşımda Amerika'ya götürüldüm. Tam da Noel zamanı oradaydık, aydınlatmaya, Noel süslemelerine ve etrafta gördüğüm oyuncaklara deli olmuştum. Annem izin vermediği için her oyuncağı alamamıştım ama yapboz'u (jig-saw puzzle) ilk defa orada görmüştüm ve bayılmıştım. Maalesef vakit bulamadığımdan şimdi yapamamaktayım ama şöyle böyle 10 sene evveline kadar bu bulmacaların 5000 parçalısını yaptım. Çok da eğlendim. Kocam dahil ailemin bütün fertleri bu bulmacalara bayılırlar. Bu bulmacalar insanları hem dinlendirir hem de dikkat yeteneğini kuvvetlendirir.

Rahmetli halam ve annem çok iyi bebek tamir ederlerdi. Zira bizim zamanımızın bebeklerinin iki kolu ve iki bacağı birbirine içerden geçirilen lastiklerle bağlıydı. O lastikler de nedense hep kopardı. Evlerimizde metrelerce yuvarlak don lastiği bulundurur, hem donlarımıza kullanırdık hem de bebekleri tamir ederdik.

Çocukluğumda Türkiye'de yapılan oyuncak yoktu. Her oyuncak yurtdışından gelirdi ve Beyoğlu'nda Japon Pazarı adındaki dükkanda en güzelleri satılırdı. Benim çocukluğumda bebekler taş bebek, mum bebek diye iki türlüydü. Beyoğlu'na götürüldüğümüz zaman Japon Pazarı’na gidelim diye yalvarırdık.

ALMANLARIN ELİNDEYDİ

Oyuncaklar hem çocukları hem de yetişkinleri eğlendirmek için icat edilmiştir, pratikte bir kullanımı yoktur. Bir çocuk veya bir yetişkin kendi yarattığı ya da hazır alınmış bir oyuncakla oyun oynamak zevkini tadabilir. Oyuncaklar, zevkli saatler geçirtir, dinlendirir, günlük yaşamın baskısından uzaklaştırır ve serbetçe hayal kurma gücünü genişletir. İnsanlar etraflarında gördüklerini oyuncak olarak üretmişlerdir.

Esasında antik çağlara kadar dayanan oyuncak kültürünün bugünkü şekli 1930'lara kadar Almanya'nın elindeymiş. Amerika'ya göç başlayınca bazı oyuncak yapımcıları da Amerika'ya göç ederek bu sanayiyi orada da geliştirmişler ve ilk defa 1872’de Philadelphia'da başlamış. Hep merak ederim Osmanlı Hanedanı'nda çoçuklar acaba ne tür oyncaklarla oynarlarmış? Bizans devrine ait hiçbir oyuncak görmedim.

İpek 5 - 6 yaşındaydı, Londra'da onunla birlikte oyuncak müzesini görmeye gittik. Müzede İpek ağlamaya başladı. Çocuğun yerden göğe kadar hakkı vardı, zira bol bol saçı yolunmuş bebekler ve gözü oyulmuş ayıcıklar gördük ve çocuk çok korktu. Ama insan her gördüğünden ders alır derler ya, ben de İngiltere'de tiyatro sanatı nasıl oldu da bu kadar gelişti diye hep düşünürdüm, işte cevabımı bu müzede buldum: En eski oyuncaklar, kitaplar içinden ayağa kaldırılarak oluşan tiyatro sahneleri, piyes içerikleri ve sahnede oynayan karakterlerle doluydu. Buradan anlaşılıyor ki çocukları nasıl eğitirsen ona göre gelişen bir toplum elde ediyorsunuz.

Hele o devrin kurşun askerlerine bayılıyorum. Daha evvelce yazdığım gibi en güzel kurşun asker koleksiyonu Forbes ailesindedir. Zaman zaman Sotheby's kataloglarından öğrendiğime göre Alman ayıcıkları müthiş fiyatlara satılmaktadır. Şimdi de ilk imal edilen Barbie bebekleri satışa sunulmakta ve epeyi para etmektedir.

OYUNCAK SERGİSİ

Sotheby's müzayede salonları devamlı meşguldür. Ama satışlarının en sönük olduğu zaman ocak ve şubat aylarıdır. Dolayısıyla bu aylarda her sene bir tema seçerek ufak bir sergi yaparlar ve sergi ile ilgili bayağı ciddi katalog basarlar. Şimdi hatırlamıyorum hangi seneydi ama bir keresinde çocuk sergisine rastlamış ve sergiye bayılmıştım. Eski oyuncaklar, çocukların oyuncaklarıyla resmedildiği eski tablolar, çocuk giysileri, çocuk yatakları, beşikler, mama iskemleleri, aklınıza çocukla ilgili ne gelirse bu sergide vardı ve hepsi 18 yy.'a aitti. Bu sergi beni çok etkilemiştir. Ben de Sadberk Hanım Müzesi'nde hiç değilse ileriye dönük olarak bugünün oyuncaklarını toplamaktayım. İpek çok dikkatli bir çocuktu ve hiçbir oyuncağını kırmamıştı. Hepsini Sadberk Hanım Müzesi’ne aldık.

Şimdiki çocuklar çok şanslı, çünkü artık sonsuz oyuncak çeşidi var. Eskiden biz kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratırdık, şimdiki çocukların önüne her şey hazır geliyor, acaba bu çocuklar yaratıcılık kabiliyetinden yoksun mu bırakılıyorlar diye düşünmüştüm. Ama hayır lego gibi bir oyuncak varken, yaratıcılık güçleri daha da artacaktır. Benim oyuncaklara çok zaafım vardır ama hiçbir zaman edinemediğim bir oyuncakta aklım kalmıştır, o da bebek evidir (doll's house).

Şimdiki bütün oyuncaklar yaratıcılık ve hayal gücünü arttırmaktadır, dolayısıyla çocuklarınıza alabildiğiniz kadar oyuncak alın.
Yazarın Tüm Yazıları