Cinsel kimlikle değil bu toplumla yaşam zor

Eşcinseller, ‘Biz de çocuğumuz eşcinsel olursa üzülürüz. Ama cinsel kimliğinden dolayı değil, bu toplumla yaşamak zorunda oldukları için’ diyorlar.

Hülya AVŞAR: Kendi hemcinslerinize eğilim duyduğunuzu ilk ne zaman fark ettiniz? Neden eşcinsel oldunuz sizce, aileleriniz sizi nasıl yetiştirdi?

n S.- 20 yaşındayım. Kafeterya işletiyorum. Ailem bilmiyor, hiç de bilmeyecek. Gizlemek zorundayım, yoksa ailemle yaşayamam. Adımın S. olduğunu anladığımdan beri ben böyleyim, erkeklerden hoşlanıyorum. Lise hayatıma kadar çıktığım kızlar da oldu ama hep okulda adım çıkmasın diyeydi. Kendimi kamufle etmek için kızlarla çıktım. Üç ablam var, en küçük ve tek erkek çocuğum ben. Top, oğlan gibi lafları kabul etmiyorum, ben gay’liği kabul ediyorum. Ben erkeğim ve erkek arzuluyorum sadece. Eşcinsellik feminen olmak değildir bence. Çocukluğuma gelirsek, benim anneci bir tarafım vardı hep. El bebek gül bebek büyüttü annem beni. Aşırı korumacıydı. Babamla arasında 17 yaş fark vardı ve o da ondan göremediği ilgiyi, sevgiyi sanırım hep bana yöneltti. Beni kız gibi yetiştirmedi ama çok üstüme düşerdi. Babamla benim aramda da 40 yaş fark vardı. Hiç baba sevgisi görmedim. Hep kavga içinde büyüdüm, aynı yatakta bile yatmayan bir ailem vardı benim. Üç abla ve anneydi beni büyüten. Babam beni bir kere bile maça götürmedi.

n R.- 22 yaşındayım. Tiyatro oyuncusuyum. 1 kız, 4 erkek kardeştik biz. En küçük bendim. Babam ben bildim bileli hastaydı, onu hiç göremedim, hep hastanedeydi diyebilirim. Annem de onun peşinde. Babamla aramda zaten bayağı yaş farkı vardı. Ailedeki tek gay ben değilim. En büyük ağabeyim biseksüel (Hem kadınlarla, hem de erkeklerle birlikte oluyor). Zaten ben küçük yaşta olan bazı şeyler yüzünden gay oldum. Yaşımı hatırlamıyorum ama yakınlardan birinin bana olan yakınlığından, yani şeyinden dolayı böyle oldum. Yani ilişkiye girdi benimle. Tecavüze uğradım. O bana.. 9- 10 yaşına kadar sürdü bu durum. İlkokul bittikten sonra erkeğin erkek olduğunu anladım, kadının kadın olduğunu anladım. Bir erkeğin kadınla ilişkiye girmesi gerektiğini anladım, ama iş işten geçmişti. Kadını, erkeği tanımadan büyürken yaşadım ben bu durumu. Ailem hálá kesinlikle bilmiyor. İstemiyorum da bilmelerini. Ben cahillik değil, karaktersizlik olarak değerlendiriyorum tacizi, tecavüzü. O olay olmasa ben eşcinsel olmazdım diye düşünüyorum. Ama şimdi bu kimlikten şikayetçi değilim.

n A.- Ben 35 yaşındayım. Halkla ilişkiler sektöründe çalışıyorum. Kendimi bildim bileli eşcinsel olduğumun farkındayım. İki ablam var, bir de ben. Ben babamla maça da gittim, sağlam fırçasını da yedim. Annem öğretmen, babam üst düzey yöneticiydi. Ne çok korumacı, ne de fazla serbest yetiştirildim. Üç-dört yaşlarından beri erkeklere ilgim olduğunun farkındayım. Bir yüzme havuzuna gidiyordum çocukken, 6-7 yaşındaydım ve diğer hemcinslerim gibi yaşıtımız küçük kızları gözlemiyordum, birlikte soyunduğum erkek arkadaşlarımı gözlüyordum. Yakın çevrem benim eşcinsel olduğumu biliyor. Önce iki ablama, ardından ailemde bilmesini istediğim kimselere söyledim. Bir şekilde zaten kulaklarına gidecekti ve ben kendim anlatmak istedim. Bana ‘İsmine ve sağlığına dikkat ettiğin müddetçe bizi ilgilendirmez’ dediler ki hala bu söylediklerine uyarım. Kontrollü yaşarım. Ben eşcinselliğin bir yaradılış olduğuna inanıyorum, tercih değil bu!

n Ö.- 25 yaşındayım. Ne bir cinsel tacize uğradım, ne de ailem öyle yetiştirdi. Hatta çok düzenli saatlerde yemeklerin yendiği bir aile ortamım oldu. 11 yaşından itibaren biliyorum farklı olduğumu. Hani erkek çocuklar küçükken toplanır, pornogrofik dergiler alırlar, birlikte bakarlar, ya da porno filmler seyrederler birlikte ya. Ben oralardaki kadınlara değil, çıplak erkeklere bakıyordum. Ama paranoyalar da yaşıyordum, niye ben kızları düşünmüyorum diye. Eşcinsel tanımını bilene kadar -gerçek anlamıyla- kendimi suçluyor ve anlamaya çalışıyordum. Kendime konduramadığım için bir ara kendimi sağcı- solcu- ülkücü- rockçı gibi binbir çeşit grubun içine attım, yine olmadı. Üç tane lise değiştirdim yine olmadı. Kabullendiğim an kendimi, bu kez evden uzaklaştım. Onlar da ‘Neden bu çocuk bizden uzaklaştı’ diye hep merak ederdi. Onlara bu durumu anlatamazdım ki! Annem çok yakın bir zamanda öğrendi. Kötü bir şey olduğunu düşünmemesi için rahat davranarak ‘Evet ben eşcinselim’ dedim. Onun kafasındaki eşcinsel tanım transeksüel portresi. Bu yüzden korkuyor. Hayır böyle bir şey olmayacak diye açıkladım ona. Gelecekte de olmayacak. Bu benim zaten cinsel tercihim değil, bu benim cinsel kimliğim. Ailemden bu kadar korkmak, bu ülkede yaşamak bizim için çok zor. Çok çok zor. Bunu yaşamayana anlatmak imkansız.


n Hülya AVŞAR: Eşcinsellik hiçbir ailenin istediği bir şey değil ama, acaba biz bu durumu çok mu büyütüyoruz, neden bu kadar korkuyoruz?

n Uzm. Dr. Ahmet ÇEVİKASLAN: Aslında aileler üzülmekte, kabullenmemekte haklılar. Çünkü onları en çok rahatsız eden, çocuğunun bu kültür içinde yaşayacak olması. Eşcinsel olarak, prototip olarak magazin basınındaki kimseleri görüyor ve algısı onu rahatsız ediyor. Onları soğukkanlılığa davet ediyoruz biz de. Bu dünyanın sonu değil diyoruz.

n Hülya AVŞAR: Hiç eşcinsel eğiliminden döndürdüğünüz oluyor mu, mümkün mü böyle bir şey?

n Uzm. Dr. Ahmet ÇEVİKASLAN: Zaman ister, olmaz değil, olur. Ama çocuk yardım isteyecek, anne-baba da, çevre de destek olacak. O zaman değişebilir. Anne-baba ya yardımcı olamıyor, ya da çocuk istemiyor! Türkiye toplumu da çok örseleyici olabiliyor. Bizim toplumumuzda maçlardaki küfürlerimiz, günlük ilişkilerimiz, gerçekten tüm örnekler bu çocukların çok örseleyici şeyler yaşamalarına neden oluyor. Kişi kendini, eşcinselliğini dışarı ifade etmese de tacizlere maruz kalabiliyor.

Mutlu olabilirsin

Sevgi her zaman olduğu gibi yine huzurlarımızda! Şu bir gerçek ki, değiştiremeyeceğimiz gerçeklerle birlikte hayatı kendimize çekilmez hale getirmemek lazım. Onunla birlikte mutlu olmanın yollarını bulmak ve ne zaman ne olacağımızı bilmediğimiz şu hayatı, sevdiklerimizi olduğu gibi kabul ederek yaşamalıyız. Kısacası hayatı daima kendin için yaşa, çünkü kimse hayatını sizin için yaşamaz.

Meliha KARAYAY

(Uzman Psikolog )


(Hattat Hastanesi, Cinsel fonksiyon bozuklukları)

Her çocuk için rol model şart

- Çocuklarda erken gelişen kayıplar, ciddi duygusal travmalar, tacizler, ağır cezalandırmaların çocuğun cinsel gelişiminde zorlayıcı etkenler oluşturabileceğini bilmemiz gerekir.

- Ayrıca annenin kendi cinsiyetini kabullenişi veya reddetmesi, babanın eşine ilişkin arzusunun annenin arzusundaki yerinin önemli olduğunu çocuk gelişiminde görmekteyiz.

- Annenin kız çocuğuyla, babanın da erkek çocukla özeşleşim yapması gerekir. Bu baba olmasa da bir baba yedeğiyle halledilebilir. Dayı, ağabey... Eğer bunlar da yoksa, evde kim dominant; eğer anneyse erkek çocuk kendini onunla özeşleştirir. Biz çocuğun gelişimini tamamlaması için bir baba ve anne yedeği bulmalıyız.

- Çocuk yetiştirirken aile bireylerinin daha uyanık davranmaları, çocuklarda, genç ergenlerde oluşan değişimlere hassas bir ebeveyn olarak onlara her konuda yardımcı ve bilgilendirici destek olmaları gerekmektedir.

- Aile içi ilişkilerin ve dinamiklerin çocuğun ileriki yaşantısında önemli rolleri olduğunu bilerek, çocuk yetiştirmede bu noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir.

- Sonuçta toplum olarak eşcinsellik gerçeğini görerek bu kişilere bir yaşam alanı ortaya konmalı ve sahiplenilmeli.

- Kız ve erkek çocukların ayrı okutulduğu okullar ve yapılanmalar yerine çocukluk ve ergenlik çağında karma okullar içinde kişinin idealizasyonlarını rahat yerleştirmesine fırsat verilmelidir.Cinsel tercihlerin kişinin nitelenmesinde temel nokta olmaması ve karşımızdakileri birer insan olarak değerlendirip, onu sadece cinsel tercih kapsamında ele almamalıyız.

Ahmet ÇEVİKASLAN

(Uzman doktor )


(Memory Center- Çocuk ve ergen psikiyatristi)

OKUL ÖNCESİ DÖNEM

Kimlik farklıdır, yönelim farklıdır. Okul öncesi yaşlarda çocuk için cinsel tercihten söz etmek doğru değil, yönelimden bahsetmek doğru olur. Okul öncesi yaşlarda çocuklara ‘eşcinsel kimliği’ yakıştırmak yanlış. Hafiyelik yapmak, odasını karıştırmak, sert davranmak çok yanlıştır. Her çocuk 3-4 yaşından itibaren hangi cinse ait olduğunu fark eder. Cinsel organını görür, denemeleri olur, okul öncesi yaşlarda bazı tutumları olur. Önce cinsiyeti ayırt eder, sonra erkek rengi, kız rengini, erkek oyuncağı, kız oyuncağını fark eder. Ailelerin kız bebeklere pembe tulumlar giydirmesi yanlış değil, tam tersine çok doğru bir tutumdur. Beyne verilen mesaj da doğrudur. Okul öncesi yaşlarda cinsel kimlikten korkmak için çok erken ve doğru da değil. Bu sınamadır onun için, meraktır. Belki dürtü kontrol problemi vardır ama bu asla cinsel tercih değildir. Yine de ailenin dikkatli olması gerek. Bir rol model çok önemli. Erkek çocuk erkeğe ait davranışları babadan, kız çocuk da anneden öğrenir. Ölçüyü de kaçırmamak gerekir. Bu noktada bizim ülkemizde babalarda biraz kendini çekme eğilimi var. Okul öncesi yaşlarda çocuklarda zaman zaman kendi cinsine öykünme gördüğümüzde ya da karşı cinse öykündüğünde (kızların erkek gibi davranması, erkek çocuğun kız gibi davranması görüldüğünde) anne-babalara soğukkanlılık tavsiye ediyoruz. Mesela erkek çocuk ısrarla barbie bebekle oynuyorsa, artık uyarı gelmiştir ve klinik vaka olarak bize gelirler.

ERGENLİK DÖNEMİ

Cinsel kimlik arayışı ergenlik döneminde başlar. Cinsel kimlikten söz etmek için ergenliği beklemek lazım. Hatta bir ergen için bile oturmuş bir cinsel kimlik yakıştırması doğru değildir, kişi kendi ağzıyla bunu söylemediği müddetçe! Bir kavramı ayırt etmek lazım. Eğer kişi kendisiyle barışık yaşıyorsa klinik bir vaka değildir. Eğer böyle bir cinsel eğilim görülüyorsa da, tek bir şeye fatura çıkarmak da bu dönemde doğru değil. Babalara fatura çıkarmak, tacizler, cinsel travmalar, erkek figürü eksikliği, dominant anne, her şey etkili olabilir. Kız çocukları için de geçerli. Anne-babadan gördüğü çok önemli. Bu noktada anne- babalara iletilmesi gereken noktalar var. Klinik yardım yaklaşımı koşullara bağlı. Önce ilişkiler düzenlenmeli. Ardından birtakım sorunlar saptanırsa bunlara yönelik önlemleri alırız. Bazen sorun sadece anne-babanın kabullenememesi ile ilgili olabiliyor, çocuk aslında çok mutlu olabiliyor. Bazen de yaşadıklarımı unutmak istiyorum diyen çocuk geliyor. Bu artık bana yük geliyor diyen çocuk da oluyor. Ergenlik dönemi zaten kimlik karmaşası geçirilen dönemdir.
Yazarın Tüm Yazıları