CIA ajanı mı?

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Tansu Çiller'in CIA ajanı olup olmadığı tartışılıyor.

Ben de bu tartışmaya katılmak ve kamuoyunu aydınlatacak düşüncelerimi açıklamak istiyorum.

Şöyle ki:

Saçmalamayın, Allah aşkına Tansu Çiller'in CIA ajanı olmasına imkân ve ihtimal yok.

***

Yanlış anlamayın, kendisi CIA ajanı olmak istemiş olamaz demiyorum.

Hatta, CIA son yıllarda kendisine bir başvuru yapıldığında onu ajan olarak almayı reddetmiştir de demiyorum..

Dediğim tek şey, CIA’nın daha henüz 1970 yılında Tansu Hanım'ın ilerde başbakan olabileceğini görerek onu ajan yapmış olması manen ve maddeten imkânsızdır, bunu söylüyorum.

CIA o yıllarda Türkiye’de bir casus arayışı içinde olsaydı, kendisine en ideal casus adayı olarak, ekonomi eğitimi yaptığı halde arz ve talep eğrilerinin bir şekilde kesişmesi gerektiği haberini yıllar sonra profesör olduktan sonra bile hayretle karşılayan bir kişiyi seçmezdi herhalde.

O günlerde Tansu Hanım'ın başbakan olacağı yolunda tek bir işaret yoktu.

Bırakın o zamanı altı yıl öncesine kadar onun ismini bile bilmiyorduk. Sonra, beş buçuk yıl önce medyadan öğrendik böyle bir kişinin var olduğunu.

Öğreniş o öğreniş, beş yıldan beri hapı yutmuş durumdayız.

***

Diyelim ki Tansu Hanım 1970 yılında bile ilerde çok büyük insan olacağı yolunda bazı işaretler veriyordu.

CIA bunu da mümkün değil göremezdi, inanın bana...

Yani onların daha o tarihte parlak hiçbir işaret vermeyen bir kişiyi alıp da Türkiye’ye başbakan yaptıklarını düşünmek için insanın tarih bilgisinin hiç olmaması gerekiyor.

Biraz geçmişi bilenler CIA’nın böyle bir yeteneğinin kesinlikle olmadığını görebileceklerdir.

***

Yahu CIA, Sovyetler Birliği’nin dağılacağını göremedi, biliyorsunuz değil mi?

Berlin Duvarı bir gece yıkılmadan bir ay öncesine kadar CIA Sovyet blokunun Amerika’nın en güçlü düşmanı olduğu yolunda istihbaratları getirip duruyordu.

Sovyet imparatorluğunun hızla yıkılışına dünyada en çok şaşıran kurumun CIA olabilmesi de bir açıdan acıklı, başka bir açıdan da komikti tabii ki.

Gerçi belki olacakları görüp de söylemiyorlardı, kim bilir.

Çünkü Sovyet bloku dağılır dağılmaz binlerce casus işsiz kaldı. Belki de bundan korktukları için gerçekleri görmezlikten geldiler. Neyse ne, sonuçta CIA o yıllarda ileriye yönelik tahminde sıfır puan aldı.

***

Tarihten başka bir örnek vereyim.

Tam yılını hatırlamıyorum ama, bir gün Küba lideri Fidel Castro, tuhaf bir karar aldı.

Amerika madem bütün siyasi tutukluların salıverilmesini istiyordu, o zaman da yapacak bir şey yoktu.

Castro, açın zindanların kapısını deyivermişti.

Aslında kimse adamın neden birdenbire bu kadar anlayışlı oluverdiğini tam anlamadı.

Çok kısa süre içinde 100 bin kişi Florida sahillerine çıkarma yaptı.

Amerikalılar onları bir güzel karşıladı.

Öpüşüp koklaştılar.

Bunlar kahraman ya, hepsi fahri vatandaş ilan edildiler.

Oturma izinleri rekor hızda çıktı.

Acı gerçek ancak o zaman anlaşılabildi.

Gelen yüz bin kişinin 70 bini azılı katildi. Çoğunun sabıka dosyasında ‘‘Seri cinayet işlemeye müsaittir’’ şeklinde bir doktor muayene raporu vardı.

Katil kategorisi içinde kalmayan diğer insanlar ise ırz düşmanları, kriminal şizofrenler, silah zoruyla gaspçılar şeklinde dağılım gösteriyorlardı.

Siyasi mülteci sayısı taş çatlasa yüz kişiydi.

Ha, bir de yeni gelenler arasında ‘‘radikal travestiler’’ vardı.

Miami’ye en kolay adapte olan grup bunlar oldu.

Bugün Miami’de harika travesti kulüpleri varsa bunu Kübalı radikal travestilere borçluyuz.

O tarihten başlayarak Miami dünyanın en sorunlu kenti oldu. Suç oranı bin misli filan arttı.

Diyeceğim şu ki CIA bütün bu adamlar oturma izni alıncaya kadar olan bitenin farkında değildi.

Üstelik CIA’nın istihbaratı en güçlü olduğu ülke de Küba ha...

***

CIA’nın zaman zaman yanlış ve tuhaf kişilere yatırım yapma gibi bir adeti de vardır.

Örneğin alın Mobutu Sese Seko'yu.

Adama uzaktan teleskopla baktığınızda bile ‘‘Hah işte buyrun, tipik bir karaktersiz geliyor’’ diye bağırma ihtiyacını hissedersiniz.

CIA bunu da bir zamanlar çok seviyordu.

Bir zamanlar sevdiği bir başka karakter ise Saddam Hüseyin'di.

İlk sevilen kişi nedeniyle bir ay önce Afrika neredeyse Üçüncü Dünya Savaşı'nın başladığı bölge olacaktı.

İkinci sevilen kişi nedeniyle olanları ise bilmem anlatmaya gerek var mı?

Ancak sonuçta ne olura olsun bu ikisi en azından zekiydiler. Ve sadece bu nedenle de CIA’nın onlara yatırım yapması belki bağışlanabilir.

***

Diyeceğim şu ki, kimse bana 20 küsur yıl önce CIA’nın Tansu Hanım'ın ilerde başbakan olma potansiyeline sahip olduğu sonucunu çıkardığı masalını anlatmasın.

CIA doğru dürüst analiz yapmayı öğrense kadının başbakanlık yapma potansiyelinin bugün bile olmadığını anlayacak, siz ne diyorsunuz ya...

Ne potansiyel görmüş olabilirler 20 küsur yıl önce? Kötülük yapma yeteneği deseniz, o niteliği 1995 yılından sonra ortaya çıktı. 1970’li yıllarda kendi halinde, uysal bir bayandı.

Zekâ deseniz bırakın o yılları hâlâ pek parlak değil.

Yok mümkün değil, Tansu Hanım 1970 yılından bu yana katiyen CIA ajanı olamaz.

Yazarın Tüm Yazıları