CHP, topal merkeple kervana karışmasa keşke

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Cumhuriyet Halk Partisi'ne ‘‘akıl'' vermek bana düşmez... En iyi ihtimalle, olsa olsa, onlara ‘‘oy'' veririm. Son birkaç genel seçimdir zâten bunu yapıyorum.

Ama, onların gözünün, ağzının içine bakan büyük bir kitle var.

Oturup düşünmeleri, günün şartlarına uygun olarak ‘‘altı ok''larının durumunu ciddi ciddi tahlil etmeleri gerek...

Okları sadaktan çıkarıp durumlarına tek tek bakalım...

* * *

İnkılâpçılık... Yanılıyor olabilirim, yanlışım varsa düzeltin, ama, CHP'nin devrimciliği epey zamandır yok... Kabahat onların değil... ‘‘Sosyal demokrasi'', sosyalizmle kapitalizm arasında, ‘‘uzlaşmacı-arabulucu'' olarak dünyaya geldi. Böyle gelmiş böyle gider.

Devletçilik... Burada biraz problem var. Aslında, öbür sosyal demokratların (DSP) da var. Özelleştirmeyi nasıl savunacaklar? Haydi, tevil etmenin yolunu buldular diyelim, nasıl uygulayacaklar, uygulamaya ne ölçüde ‘‘okey'' diyecekler? Bilmiyorum, kestiremiyorum.

Lâiklik... Burada problem yok...

Cumhuriyetçilik... Burada hiç yok...

İkisinde de yok, çünkü, Yılmaz hükümetinin güvenoyu almasına giden ince ve uzun yolda, en tutarlı tutumu sergilediler, en şaşmaz çizgiyi izlediler.

Halkçılık... Burada duralım azıcık... Sabah gazeteye gelirken, akaryakıt zammını radyodan duydum. Arabam olmadığı (ve aslâ olmayacağı) için aldırmadım önce... Ama, arabayı kullanan kadim ahbabım Savaş Yılmaz, frene bastı, kenara çekti, önce homurdanmaya, sonra CHP'ye küfretmeye, el-kol işaretleri yapmaya koyuldu.

Sebebini sordum.

‘‘CHP'yle zamların ne ilgisi var?'' dedim.

‘‘Güvenoyunu babam mı verdi?'' dedi, ‘‘Her zammın faturası CHP'ye çıkartılacak...''

İlginç bir ikilem... Ben çözemedim, sustum...

Gelelim, CHP'nin altıncı okuna...

Aaaaa! Bunadım mı ne? Altıncı ok neydi?

Haaaa! Hatırladım.

Milliyetçilik... Fena sayılmazlar... Adriyatik'ten Çin Seddi'ne uzanacak kadar şoven olmasalar bile, Misak-ı Milli sınırlarını savunuyorlar hiç değilse...

* * *

28 Şubat 1997'nin tarihimizde önemli bir yeri var.

12 Temmuz 1997'nin de...

Beş buçuk ay ıstırap çektik. O mu olacak, bu mu olacak? O mu olsun, bu mu olsun?

Tartışma bitti. Tek başına CHP bitirdi.

Şimdi CHP'nin, CHP'lilerin oturup düşünmeleri lâzım...

‘‘Noolacak, naapacağız şimdi?''

Onlar düşünsünler... Oklarının muhasebesini yapsınlar...

‘‘Bu koalisyona girseydik daha mı iyi olurdu acaba?'' sorusunun cevabını arasınlar... ‘‘Maliye, diyanet, mahalli idareler, dışişleri ve çalışma bakanlıklarından bir-ikisine biz takılsaydık daha mı kötü olurdu?'' desinler.

Erken seçim istiyorlar.

Seçime gidilecekse, hükümetteyken gitmek daha ‘‘müessir'' olmaz mıydı?

İsmet Paşa'nın ölümsüz sözlerini tersine çevirirsek, muvafakat ederek muhalefet olur mu?

Özal ve Demirel'in ölümsüz İngilizce diksiyonlarıyla, detizdıkuvesçin...

Yazarın Tüm Yazıları