CD parçalayan kedi Ossi

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Çünkü bir profesonel değil...

Profesyonel kelimesinin de artık anlamı değişti, değil mi?

Profesyonel bu ülkede ne ifade ediyorsa, Hakan Eren işte onun tam tersi!

Eminim ki, radyo progamlarını yaparken para basmıyor, bitse de gitsek demiyor, bir kere adam yavşak yavşak konuşmuyor, birilerinin eline tutuşturduğu abuk sabuk metinleri okumuyor, kendi yazıyor, zorla stüdyoya girmiyor, canımdan çok sevdiğim dinleyicilerim gözünüzün yağını yiyeyim ayakları atmıyor, kimseye yağ çekmiyor, kendine abuk sabuk havalar vermiyor, sigara içip dumanını mikrofona üflemiyor, Zippo çakmak sesleri çıkarmıyor, gecenin kuşu, böceği, kovboyu filan da değil.

Adam normal.

Normal Türkçe konuşuyor.

Ve Radyo D'de gerçekten de çok iyi iki program yapıyor:

a) Hakan Eren İle Bir Zamanlar (Cumartesi'leri saat 21:00-22:00 arası)

b) Geçmiş Bahar Mimozaları (Pazar'ları saat 16:30-18:00 arası)

Anlayacağınız...

Sadece eski Türkçe 45'likler onun ruhunun saptığı yer oluyor!

Şimdi 35 yaşında, ama dile kolay, adam yıllardır o bit pazarı benim, şu bit pazarı senin dolaşıyor, eski 45'likler ve long play biriktiriyor. Evinde 3000'ni aşkın 45'lik ve 1000 küsür long play bulunuyor. Kimbilir zavallı kedisi OSSİ onun bu Türkçe 45'likler merakına nasıl sinir oluyor! Ben bu kedi milletini vallahi biraz bilir oldum, tahminimde yanılmamışım, Hakan Eren neredeyse hayatını vakfettiği bu 45'liklerin bilgisayarda cızırtılarını temizlerken, dip seslerini yok ederken, onları radyo dinleyicilerine adam gibi bir ses kalitesiyle sunmak için CD'lere kaydederken, kedisi OSSİ, ilginin tamamıyla başka bir yere yöneldiğini farkediyor, bu durumu kabullenemiyor ve bazı plakları parçalıyor!

Ama şimdilerde, sahibi ‘‘Bak senin için bir plak şirketi kurdum. Adı OSSİ’’ deyince, o bu fena alışkanlığından kurtulmuşa benziyor.

*

Bir de alçak!

Bizim işimizi de elimizden alıyor, o güzelim şarkıları dinletmek yetmiyor mu, o DJ yetsin, hayır bir de programda canlı röportajlar yapıyor, konuklar ağırlıyor. Ayten Alpman ve Çolpan İlhan röportajlarına bayıldım mesela. Demek istiyorum ki, CD'leri dayayıp koridorda arkadaşlarıyla sigara içen radyocular gibi değil adam, programda çalınan her şarkı hakkında bilgi de veriyor.

Çok mu övdüm bu Hakan Eren'i nedir?

Yok, az bile yazdım.

Nükhet Duru, Ajda Pekkan, Nilüfer, Sezen Aksu, Nil Burak, Seyyal Taner, Yasemin Kumral, Kamuran Akkor, Beyaz Kelebekler, Uğur Akdora, Gökben, Ömür Göksel, Ayla Dikmen gibi sanatçıların kendi sesleriyle, şarkılarıyla hazırlanmış bir ‘‘radyo belgeseli’’ yapma projesinden söz etmedim bile...

Artık siz de söz dinleyip, onu dinlersiniz herhalde!

Hepimiz suçluyuz

Necla Zarakol'dan bir faks aldım.

Yayınlayıp, yayınlamama konusunda önce biraz kararsız kaldım.

Ama sonra...

Adnan Polat'ın seçim kampanyasını yürütmüş birinin kaleminden çıkan bu satırların gerçekten önemli olduğu kanaatine vardım. Ama bu benim kanaatim! Kim takar senin kanaatini diyebilirsiniz! Yine de 18 Nisan seçim sonuçlarına dair Necla Zarakol'la benzer hisleri ve görüşleri paylaşıyorsak, ben bu faksı neden yayınlamayacaktım?

A) Bu işler benim üzerime vazife olmadığı için

B) Canımın sıkılmasını istemediğim için

C) Yaptığım işi sevdiğim için

Ama biliyor musunuz?

Bu faksı yayınlamak istememin nedenleri şu saydıklarımdan daha fazla...

***

Evet, bu seçimin en büyük yenilgisini medya aldı.

Sizin altını çizdiğiniz üstün körü de olsa özeleştiri yapan bir kaçının dışında, patronlar, yazarlar, haberciler, yorumcular hepsi ama hepsi çok yanıldı.

Çok şiştiler.

Biri dışında bütün araştırma şirketleri de yanıldı.

Medya ve araştırma şirketleri sandıktan istedikleri gibi oynatamayacakları bir siyasi karışım için her türlü yönlendirmeyi yaptılar ve şapa oturdular.

Biz de yanıldık.

Bütün okurlar şaşırdık.

Çünkü sokakta insanlarla konuşup ne düşündüklerini öğrenme zahmetine bile katlanamadık. Siyaseti izlenim yazmak bahanesiyle ülkeyi dolaşan ama nedense hep kendisi gibilerle geyik muhabbeti yapan insanların kaleminden okumaya ve anlamaya çalıştık.

Sadece bizim gibi konuşanları dinledik.

Diğerlerinin görüşlerini merak bile etmedik.

Bence siz kendi yazılarınıza devam edin, siyaseti anlamaya da çalışmayın. Çünkü siyaset denilen şey artık lider yalakalığı ile halk dalkavukluğu arasında gidip gelen bir ikiyüzlülükten başka anlam taşımıyor... (Necla Zarakol)

Somut Hamiş: Necla Zarakol'un çuvaldızı kendisine batırması da hoşuma gitti. Ne var ki, çuvaldızı çok derinlere sokmamaya gayret sarfettiğini düşünüyorum, bu seçimlerin sonucunda kaçabileceğimiz hiçbir yer yok; hepimiz FENA HALDE KABAHATLİYİZ. Çuvaldısı derinlere acıtacak kadar derinlere batırmalıyız. Zaten kafam basmadığı için Zarakol'un önerisine uyarak siyaset yazmayacağım. Ama siyaset yazanların da bize karşı daha sorumlu davranmalarını rica edeceğim...

Yazarın Tüm Yazıları