Cahit Sıtkı Tarancı’ya mektup

Sevgili Tarancı,Siz bizi bilmezsiniz. Biz yeni kuşak orta yaş insanlarıyız. Ben, sizin tabirinizle yolun yarısındaki insanlardan biriyim. ‘Yaş 35, yolun yarısı...’

Sanırım ilk öğrendiğim şiir mısralarından biriydi. Bunu öğrendiğimde yaşım o kadar küçüktü ki, size çok büyük hak vermiştim. 35 ne demek, koca insan! Yaşlı!!!

Hele hele 50’ler... Çok yaşlı!!! Of, onlar anlamaz da bizi!!!

Benim çocukluğumda da bir dizi vardı televizyonda. Bir çeşit bilim kurgu dizisiydi. O yerde (neresiyse) insanlar 30 yaşına geldiler mi, düzeni koruyan yetkililerin emri ile öldürülüyorlardı. Dizi de buna karşı çıkıp kaçan bir grup insanın mücadelesi ile ilgiliydi.

Ben size biraz son durumdan bahsetmek istiyorum çünkü sizin bu dizeniz artık geçerliliğini tamamen kaybetmiş durumda. Hatta neredeyse ‘Yaş 70, yolun yarısı’ durumuna gelmek üzereyiz. Bizim çocuklarımıza olacak inşallah...

Şimdilerde 30 dediniz mi, hayata yeni atılan genç insanlarla dolu her yer. Yeni nesil için ergenlik çok daha erken başlasa da kafalarının basması ve kendilerini yetiştirme süreci biraz uzun sürdüğü için 20’ler hálá havada geçiyor.

35’liklere gelince...

Öncelikle onlar artık görüntü icabı 25’ler. 50 yaşındakiler ise anca 35 gösteriyor. 18’inde başlayan burun estetikleri, 25’inde başlayan botoks iğneleri, doğuracaksa doğumdan sonra, yoksa her yaşta yapılan göğüs ve yağ aldırma operasyonları, 40’ında başlayan yüz gerdirmeler, kaş kaldırmalar, kuş kondurmalar sonucunda kimse artık 60’ına ulaşmıyor bile, bırakın 70’i...

Gerçi biraz birbirine de benzemeye başları insanların yüzleri ama olsun. Çıkık elmacık kemikleri, dolgun dudakları ve aksi bakan kaşları ile artık herkes pek bi genç...

Bırakın o yaştakileri, 20’lerindekiler bile neler yaptırıyor! Brezilya’da mesela estetiksiz genç kız yokmuş neredeyse. Fabrikasyon usulü takılıyormuş millet.

Bu arada Newton’la karşılaşırsanız, yerçekimi kanununun insan vücudu üzerinde hiçbir etkisi olmadığını ona izah edebilir, mümkünse dünyaya yeniden gelmesini sağlayabilirsiniz.

Olay sadece estetikten de kaynaklanmıyor. Anti-aging dediğimiz yeni bir akım oluştu. Yemek içmeden tutun da; atacağınız adıma, alacağınız vitamine kadar her şey sizin metabolizmanıza göre yapılıyor ve vücudun yaşlanması geciktiriliyor. Yapmayana para yok.

NE O, ŞAŞIRDINIZ MI?

İster istemez havaya giriyorsunuz. Çünkü bunlar artık manikür pedikür yaptırmak kadar doğal oldu bir grup insan için. Eskiden kadınlar siniri bozukluğunda gidip saç kestirirdi, artık kesmiyor saç kestirmek. Vücutlarla, yüzlerle oynamak gerekiyor. Anca toparlanıyor kadın kısmı...

Şaşırdınız biliyorum, ama yadırgamayın. İşi tadında bırakan, ayarını bilen insanlarda çok başarılı sonuçlar çıkıyor ortaya. Yılların yalan tesellisi ‘Çirkin kadın yoktur’ lafı bu şekilde doğru da olmaya da başladı. Ayrıca şarap gibi kadının da lezzeti arttı; çünkü şişe bozulmadan, tozlanmadan içindeki kıymetleniyor. Fena mı?

Daha da önemlisi ne biliyor musunuz? Ruhlar da genç kalıyor. Bu, güzel haber tabii. Gerçi şehir yaşamı, zorlayan hayat şartları, geçim derdi insanı çok yoruyor ama insanlar bir şekilde ruhlarını iyi tutmak için mücadele veriyorlar. Mesela adamın biri Ferrari’sini satıyor, bilge oluyor, insanlar da okuyup moral buluyor! Kimileri şehri bırakıp çayıra bayıra yayılıyor, kimileri sanata takılıyor. Epey büyük bir kısım yemek veya takı yapıp satıyor.

İşte böyle idare ediyoruz.

Çocuklar ise televizyonda baştan aşağı değişen insanları seyrederek, rejim ve kilo derdi içinde bocalayan, salata ile yaşanan ortamlar içinde büyüyor.

İyi olucaz inşallah...

Hayırlı günler...

Büyükleri değil yaşıtlarını sever

ÇOCUĞUNUZ 3 YAŞINDA

Üç yaşına gelmiş birine artık bebek demek ayıp. O artık koca bir çocuk! Üstelik bebek lafını onlar da sevmiyor. Oyun çağına giren, meraklı, öğrenmeye açık ve hevesli, çenesi açıldıkça durmayacak ve size müthiş keyif verecek bir aday var karşınızda. Artık kendisinden başka bir dünya da olduğunun farkına varan çocuğunuzun kişiliği bu dönemde iyice belirginleşir. Çok güçlü olan duygularını başkalarıyla paylaşmayı bu yaşlarda öğrenmeye başlayacak ama müthiş enerjisi de sizi epey yoracak. Uzun lafın kısası, yorulsanız bile, üç yaşındaki çocuğunuzla iyi zaman geçirmemeniz mümkün değil.

İYİ HABER, 2 YAŞ SENDROMU BİTTİ: İki yaş sendromu biten çocuk daha sakin, olumlu ve dengeli davranışlar sergiler. Yaşıtlarını seyretmeyi ve onlarla oynamayı çok severler. Birbirleriyle inanılmaz sohbete koyulurlar. Bu konuşmaları kulağınızla dinleyin. Gerçekten çok eğleneceksiniz.

HER FIRSATTA OYUN: Oldukça hareketlenen çocuğunuz sürekli koşturmak, oynamak, zıplamak, atlamak isteyecek. Onu her gün parka götürseniz bile asla sıkılmayacak.

MERDİVENLERE DİKKAT: Merdivenin ikinci basamağından atlayabilir, elinde bir şey taşıyarak merdiven inip çıkabilirler. Zaten merdiven ilgilerini çok çeker. Bu yüzden dikkatli elden bırakmamakta fayda vardır.

EL BECERİLERİ GELİŞİYOR: Her iki elini güzelce kullanmaya başlar. Lego gibi inşaat oyuncaklarıyla oynamaktan çok zevk alır, özellikle blokları üst üste koyup boyu kadar uzun kuleler yapmayı çok sık denerler. Daha önce denemediyseniz kalem tutmayı öğretebilirsiniz. İnsan resimleri çizebilir, çocuk hamurunu sadece yoğurmak yerine bir şeyler yaratmak için kullanmaya başlar. Ona yapabileceği basit şekiller göstermeli, beraber yapmalısınız. Artık makas da kullanabileceğinden ona tehlikeli olmayan çocuk makası alabilirsiniz.

KENDİNİ RAHATÇA İFADE EDER: Konuşurken sesini hislerine ve duruma göre ayarlayabilir. Kelime haznesi epey geliştiği için derdini rahatlıkla anlatabilir. Hatta tek başına oynarken bile kendi kendine konuşabilir

SORULARI CEVAPSIZ KALMASIN: Bu dönem soru sorma dönemidir. ‘Ne, neden, nasıl, kim’ gibi soruları sık sık birbiri ardına soracaktır. Onu sakın cevapsız bırakmayın. Konu ne olursa olsun, mutlaka cevaplandırın. Aynı soruları tekrar tekrar sorsa bile sabırlı davranmalısınız.

YUVA İÇİN UYGUN YAŞ: Sosyal becerileri geliştiğinden ve oyun onun hayatının en önemli parçalarından biri olduğu için, üç yaş yuvaya başlamak için uygun bir zaman. Zaten bu yaş çocuğu büyüklerden daha çok kendi yaşıtlarıyla olmaktan zevk alır. Neler yapabileceğini, hatta ne kadar hızlı ilerlediğini göreceksiniz. Sayı saymak dışında şiir ve şarkı bile ezberlediğini görmek sizi şaşırtmasın.

HİJYEN ALIŞKANLIKLARI ÖĞRENİR: Bu yaştaki çocuğunuza el yıkama ve diş fırçalama gibi alışkanlıkları kazandırabilirsiniz. Yalnız şunu unutmayın: Sizi örnek alan çocuğunuz, bunları sizin de yaptığınızı görmezse yapmaz.

BİRLİKTE SOSYALLEŞİN: Artık çocuğunuzla beraber sosyal faaliyetlere başlayabilirsiniz. Sinema için erken sayılsa da, çocuk tiyatrosuna gitmeyi deneyebilirsiniz. Karanlıktan ya da sahnedeki bazı kahramanlardan korkarsa ikinci denemeyi daha uzun bir süre sonra yapmanızı öneririz.

KENDİ SEÇSİN: Artık çocuğunuza tercih hakkı tanıyabilirsiniz. Mesela istediği kıyafeti giymesi için serbest bırakabilirsiniz. Ya da kitapçıda istediği bir kitabı seçmesini söyleyebilirsiniz. Bir şey için hayır, ya da yapma derken, alternatifleri ortaya koyarsanız yapmamasını istediğiniz şeyden çok daha kolay uzaklaşacağını fark edebilirsiniz. ‘Masanın üstüne çıkma ama bu taburenin üstüne çıkabilirsin’ gibi...

Doğum fotoğrafları sergisi

Doğum fotoğrafları ile tanınan Şengül Pallı’nın yeni sergisi geçtiğimiz hafta açıldı. 1976 doğumlu Pallı, ebe-hemşire olarak çalışırken 1999 fotoğrafla ilgilenmeye başladıve fotoğraf eğitimi aldı. Mezun olduktan sonra ebe-hemşire bilgisini fotoğrafçılıkla birleştirerek doğum fotoğrafları çekmeye başladı. Bebeklerinin doğumunu ölümsüzleştrmek isteyen anne-babaların tercihi olan Şengül Pallı’nın sergisini 29 Ekim’e kadar BellaMom Nişantaşı mağazasında gezebilirsiniz. BellaMom: Teşvikiye Caddesi No: 65, Daire: 3 Teşvikiye, İstanbul.

ANNEMİN KÖŞESİ

Annelere moral yazısı

Son zamanlarda annem tarzındaki kadınlarında bir bıkkınlık seziyorum. Alışveriş, giyim kuşam gibi konularda eski hevesleri kalmamış gibi. Eskiden sokaktaki kadınlara daha iştahlı bakarken, artık daha eleştirel gözle bakıyorlar. Bu seneki müthiş çanta modellerine ilgisizler. Hele hele sokaktaki pek çok kadının giydiği o bol bol etekleri görmek dahi istemiyorlar...

Sebebinden emin değilim. Kılık kıyafetlerin çok fazla ortada olup insanın içini bayması mı, kemale ermek mi, hayatın artan sıkıntıları mı yoksa?

Onlara moral vermem lazım. Çünkü onlar benim örnek aldığım, hayata bağlı, neşeli, ailelerini kontrol altında tutmayı beceren ışıltılı kadınlar.

Biz kızları da bu ışıltı ayakta tutacak çünkü.
Yazarın Tüm Yazıları