Buzda dekolte

Buz pateni yarışmalarını izlemek eskiden bir kış eğlencesiydi.

Haberin Devamı

Aslında hem kış hem de ütü/çamaşır kokan pazarın.
Ya da ben öyle hatırlıyorum: Kış, pazar, arada Cenk Koray’ın tele kutusu, Bay Meraklı denen sinirli muhterem filan ve buz pateni yarışmaları...
Buz patenini diğerlerinden farklı kılan şey aslında başka bir dünyayı hatırlatmasıydı.
Bizim ütü/çamaşır kokan evlerin dışında, başka bir dünya.
Pırıltılı kostüm giymiş kadınlarla erkeklerin buz üstündeki dansı ilgi çekiciydi ve hatta o dönem için masal gibi bir şeydi.
Çünkü buz pateni yapanların çoğunluğu prenses ve prens gibi filandı: Porselen tenler, güzel suratlar, ışıldayan dişler...
Durduk yere buz pateni nostaljisi yapmamın bir nedeni var elbet: TRT’nin, Rusya Soçi’deki buz pateni yarışmasını yayınlamama kararı aldığı haberleri...
Dört yıldır zaten buz pateni gösterisi hiç yayınlamıyormuş TRT.
Soçi’deki yarışmanın yayınlanmak istenmemesinin nedeni olarak da ortalıkta dolaşan, yazılan çizilen iddia şu oldu:
Kadın yarışmacıların minisi/dekoltesi...
Daha da açalım: Meme ve bacak yani.
Ancak dün konuyla ilgili TRT son kararını açıkladı:
“Yarışmayı yayınlıyoruz. Tereddüt geçirmemizin nedeni yayıncı firmayla süren pazarlıktandı.”
Aslında buz pateni yarışması izlemek için eskisi gibi TRT’ye ihtiyaç yok.
Yabancı spor kanalı var. Açıp izler, kendi kendine kış nostaljisi yine yaparsın.
Ama işte gelinen noktalar, tepki alınca çark edilen noktalı virgüller çok sinir bozucu, çok aptalca.
Bay Meraklı’nın sinir bozuculuğu ne değerliymiş meğer.

Haberin Devamı

Aşkına kilit vur anahtarını nehre at

Bir tane kilit alıyorsun. Üzerine sevgilinle ismini yazıyorsun.
Çok romantiksen aşk dolu birkaç cümleyi de ekliyorsun, hıyarlık etmiyorsun.
Sonra üzerinde bulunduğun köprünün korkuluklarına kilidi takıyorsun. Anahtarını da altından akan nehre atıyorsun.
Ne oluyor böylece?
Aşkını mühürlemiş oluyorsun ya da aşkına kilit vuruyorsun, filan.
Böyle bir şey galiba. Manası bu.
Ağaca çul çaput bağlamak gibi bir şey...
Bu kilit olayı iki-üç yıl önce başlamıştı Paris’te.
Özellikle Seine Nehri üzerindeki Arceveche Köprüsü’nde.
Son gidişimde gördüm ki, aşk kilidi olayı daha da coşmuş.
Bir ara Paris Belediyesi köprüye zarar veriyor diye kilitleri kaldırdı diyorlardı.
Şimdi yeniden salgın halini almış. Gelen geçen fotoğraf çekiyor. Onlardan biri de bendim tabii.
Malum önümüz 14 Şubat. (Önümüz bayram gibi oldu, ya neyse.)
O zamana kadar köprüde kilit asacak yer kalmayacaktır eminim.
Bu arada bu çılgın uygulamanın bir benzerinin Eskişehir’deki İstasyon Köprüsü’nde denendiğini duymuştum.
Orada son durum ne?
Tuttu mu bu aşk kilidi olayı, bildiriniz lütfen sevgili Eskişehirli gençlik.
Peki İstanbul’da böyle bir trend başlasa?
Kilitler nereye asılırdı? Önerisi olan?
Son olarak: O kilidi takanların kaç tanesi ayrılmadı ve gerçekten ilişkisi devam ediyor acaba?

Yazarın Tüm Yazıları