Büyü, büyü de...

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Türk ekonomisi bu yıl ciddi şekilde büyüyor. Mayıs ayında imalat sanayiinde büyüme, bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 11 dolayında. İktisatçı Tuğrul Belli, daha da önemli bir hususa dikkatimi çekti. Geçen yılın mayıs ayında, aynı sektörde büyüme yüzde 15 olmuş. Kaba olarak iki yıllık büyüme neredeyse yüzde 30. Okurların bilgisine sunalım. Bu büyümeler parasal değil. Reel. Yani, enflasyon etkisi ayıklanmış. Fizik anlamda imalat sanayiinde ciddi büyüme var.

Ekonomide böyle bir büyüme genellikle, hem bir memnuniyet hem de ‘‘korku'' yaratır.

Önce memnuniyeti ele alalım. Bir defa, iktisatta oynanan oyunun adı ‘‘büyüme''dir. Son tahlilde tüm Oskar'lar, büyüyene verilir. Asya kaplanları, kaplan diye nitelendirilmelerini, yüksek büyüme hızlarına borçludur. Türkiye ekonomisine hep şüpheyle bakmış Avrupalı iktisatçıların, ‘‘Galiba yanıldık, bu Türk ekonomisi de fena değilmiş yahu'' diye arada bir ‘‘araştırma'' yayınlamaları bu yüzdendir. Hiç beklenmedik bir gün, gazetelerimizin ‘‘Türkiye, büyüyen dev'' diye Amerika kaynaklı haber yayınlaması da bu yüzdendir.

Korkuya gelince: Yüksek büyüme hızı, makro dengeleri bozabilir. Bu yüzden büyüme, ‘‘kesintiye'' uğrar. Halbuki, amaç ‘‘sürdürülebilir'' büyümedir. Mesela, bir ülkede büyüme daha çok iç talebe cevap vererek gerçekleşiyorsa, ‘‘döviz açığı'' oluşur. Bu da ‘‘devalüasyon krizi'' çıkarır. Yüksek büyüme, devlet harcamalarıyla (yatırım da dahil) sağlanmışsa, ‘‘bütçe açığı''na sebep olur. Bu da ‘‘enflasyon krizine'' yol açar. İşte bu yüzden ekonomide, öngörülenden hızlı bir büyüme varsa, buna ‘‘ısınma'' denir. Isınan ekonomi ‘‘soğutulur.'' Büyüme yavaşlatılır. Ekonomiyi yavaşlatmak, büyümenin kaynak sebebine göre, farklı aletler kullanılarak yapılır. Amaç kesintiye sebep vermemektir.

***

Gelelim Türkiye'deki gerçek olaya. Ekonomimiz, umulandan hızlı büyüyor. Birinci soru şu: Niçin büyüyor? İkinci soru: Bu büyüme, sürdürülemez bir durum yaratıyor mu? Ekonomimizin öngörülenden hızlı büyümesinin sebebi, ekonomide iktisadi karar alma sürecinin tabana yayılmasıdır. Türk ekonomisi, Turgut Özal'la birlikte çok önemli bir değişimden geçmiştir. Bu değişimin âmilleri: a) Başta kambiyo mevzuatı olmak üzere, serbestleşme, b) Gümrük Birliği'ne girmek dahil, dışa açılma, c) KİT'lerin yavaşlatılmasıyla sağlanan kamu sektörünün küçültülmesi dahil, her tür aktif ve pasif özelleştirmedir.

Şimdi, zor olan ikinci soruya geçelim: Bu hızlı büyüme ‘‘sürdürülebilir'' mi? Ufukta bir inkıta (krizin yaratacağı, kesinti) gözüküyor mu? Evet, sürdürülebilir; hayır, kriz gözükmüyor. Ancak, cevabın ikinci bölümü için bir garanti vermem mümkün değil. Sebebi çok basit: Enflasyonun yüzde 80'lerde dolaştığı bir yerde, ayrıca bir kriz sebebi aramaya gerek yok da ondan. Profesör Sachs'a aynı soruyu ben sordum. ‘‘Siz zaten, bu enflasyonla krizin içindesiniz'' dedi. Tabii, cevabı yetersiz buldum. Ama kafama bir şey tekrar dank etti.

SON SÖZ: Enflasyonu düşürmek, enflasyonla büyümekten evladır.

Yazarın Tüm Yazıları