Bu yazı benim ve herkesin Nur’una...

Benim bir arkadaşım var, adı Nur. En eski değil ama en iyi arkadaşlarımdan biri.

İş, eğlence ve özel hayatımızda (kimse bana bu üçünün birbiriyle alakalı olduğunu söylemeye kalkmasın) çok uzun süre beraber olduk ve gerçekten birbirimiz için olumlu, kendimizi pek çok açıdan geliştiren bir arkadaşlık yaşadık. Aynı sene içinde evlendik. Onun yoğunlaşan iş hayatı, benim de çocuğumun olması görüşmelerimizi zaman içinde epey azalttı.

Şu aralar çok sık görüşemiyoruz. Ama o henüz doğurmadığı için, bir araya geldiğimizde saatler süren yemek sohbetlerimiz benim için ‘çocuk dışı hayatı yakalamak’ oluyor. Kitaplar, kitap uyarlaması filmler, yazarlar, yeni açılan lokantalardaki önemli yemekler, yakışıklı artistler, liposuction yaptıran tanıdıklar dahil her şey hakkında konuşuyoruz. Uzun zamandır çocuk dünyası dışında eline başka kitap almamış biri olarak bana önemli kitapları, kaçırmış olmanın bana yakışmadığı bilgileri, eski dost dedikodularını iletiyor. Hem entelektüel, hem beyin çalıştıran, hem de beyni gevşeten muhabbetler ediyoruz.

Arada kendi hayatımızı da kaynatıyoruz tabii. Mesela, büyük bir başarı ile üç saat süren görüşmemizin sadece yarım saatini çocukla ilgili tutmayı beceriyoruz. Yani pek çok kişi gibi sadece çocuktan bahseden biri olmadığımı gördüğüm için; Nur kendimle gurur duymamı da sağlıyor. O yarım saat içinde anlattıklarım da zaten ona film kareleri gibi ilginç geliyor.

BUYRUN SİZE KISA BİR TARİF

Son buluşmamızın bu yarım saatlik kısmının son beş dakikasını ‘Hadi size de yakışır bir tane!’ muhabbetine ayırdım.

Öyle olması gerektiği için değil, gerçekten yakışacağına inandığım için... Onlardan daha uzun süredir evli olup da bu lafı etmediğim arkadaşlarım da var çünkü. Ve ona son 4,5 seneyi şöyle özetledim: İlk aylar zor, çünkü acemilik ve beceriksizlik söz konusu. Doyur, gaz çıkart, uyut, altını değiştir faslı çok sık bir şekilde tekrar ediyor ve insanı fiziken çok yoruyor. Ama sadece 6 ay. Sonra bu eylemlerin arası uzuyor ve bu kadar yorucu olmaktan çıkıyor.

Sonra bir süre akşamüstü huzursuzluğu başlıyor. Gün ve gece boyunca sakin olan bir bebek bile nedense akşamüstü aksileşiyor. Ama uyuyunca geçiyor. Sonra 2 yaş sendromu var. O dönem 2,5 yaşında da gelebilir. O günler berbat işte! Sürekli böğüren, ‘Anne otur, anne oturma, anne bak, anne bakma’ diyen bir çocuk var karşında. Ama o da 3-5 ayda geçiyor işte.

Sonra ‘neden’ dönemi başlıyor. Her şeyi soruyor. İşte o zaman sen çocuğunu kocana gönderirsen ve Emre çocuğun sorduğu bir sorunun cevabını verirse, emin ol o çocuk bir daha uzun süre size ‘Neden gökyüzü mavi?’ gibi bir soru sormayacaktır!!! (Bu onlara özel bir durum tabii. Çünkü Emre, soru ne olursa olsun saatler boyunca cevap verebilecek bilgiye ve sabra sahip biri. Bir çocuğu bile pes ettirebilir!!!)

Her neyse, sonra bir ara ‘hayır’ dönemi var ki, hiiiç kafana takmayacaksın. Ondan sonrası rahat. Hele hele beraber sinemaya gitmeye başladın mı, iş bitti demektir.

İşte gördünüz mü, bu kadar basit işte...

Hadi iyi geceler...

Her fırsatta bol bol sarılın

Bir buçuk yaş beraberinde pek çok değişikliği de getirir. Bebeğinizin kızgınlık, memnuniyet ve merak gibi duygu ve tepkilerine artık sık sık tanık olacaksınız. Yürümesi rahatlayan, hatta koşmaya başlayan afacan bebeğiniz, artık çocuk olma yolunda hızla ilerliyor.

DENGESİNİ BULMAYA DESTEK OLUN: Koşuşturmaca ile başlayan bu dönemde biraz kilo kaybı görülebilir. Bu sizi endişelendirmesin. Koşma ile beraber, düşmeleri artacaktır. Çekilerek ya da itilerek kullanılan oyuncaklar dengesini sağlamayı öğretir. Ayrıca bineceği küçük tekerlekli oyuncaklar (oyuncak at ya da bisiklet gibi) onlara önündeki engellerin çevresinden dolaşmayı, yön değiştirmeyi öğretir. 15. aydan itibaren eğilerek yerdeki bir cismi alabilir ve yoluna devam edebilir.

MEDİVENLERE DİKKAT: Bedeninin ağırlık merkezi değiştiğinden bacakları biraz ayrık durur. Bu da onların hızlı hızlı yürürken aniden durabilmelerini ya da yön değiştirmelerini sağlar. Merdiven inip çıkmaları hálá tehlikeli. Büyük bir çoğunluğu elleri ve dizleri üzerinde merdiven inip çıkarlar.

YAVAŞ YAVAŞ KONUŞMAYA BAŞLAR: Bol bol konuşmanız çok önemli. Ne kadar düzgün bir Türkçe ile konuşursanız da o kadar iyi edersiniz. Çünkü yakında çocuğunuz size kelimelerle cevap vermeye başlayacaktır. Eğer bebeğiniz hálá bir kelime etmediyse telaşlanmayın ama pek çok kelimeyi anladığından emin olabilirsiniz. Eğer duyma ile ilgili bir sorun yoksa ona konuşmasını beklemek için biraz daha zaman tanıyabilirsiniz.

TALEPKAR OLABİLİR: İstediği bir şeyi kolay kolay unutmaz. İstediğinin olması için biraz ısrarcı davranabilir. Hatta bir şeyin kendi istediği gibi yapılmadığı durumlarda itiraz da edebilir. Çünkü artık kendi kendine bir eylemi başlatabileceğinden emindir. Sürekli yeni şeyler dener ve onları uygular. İnsanları taklit etmeye de başlarlar. Beraberce ayna karşısında çeşitli yüzler yaparak mimik oyunları oynayabilirsiniz.

YENİ OYUNLAR: Ona bu zamanlarda eline kalem verebilir, beraber resim yapma, boyama gibi faaliyetlere başlayabilirsiniz. Aynı şekilde hamurlarla da oynayabilirsiniz. Gerçi hamurlardan düzgün bir şeyler yapmasını beklememelisiniz. O sadece yapılmış olanları bozabilir, elleriyle hamuru yoğurup durur. Ayrıca blok oyuncaklar da onlar için uygundur. Farklı şekilleri doğru yerlerine koymaya başlar. Birkaç tane tahta bloku ya da küpü dengeli biçimde üst üste koyabilir. Top çok eğlencelidir bu dönemde. Karşısına oturup birbirinize top atabilirsiniz.

BEBEĞİNİZ SOSYALLEŞİYOR: Yaşıtları ile birlikte olmaktan memnun olurlar. Birbirlerine gülücük atıp durur, oyuncaklarını verirler. Bu yüzden başka çocuklarla bir araya getirmeniz için uygun bir zaman.

ONU CESARETLENDİRİN: Yaptığı, denediği için onu kutlayın. Ortalığı dağıttığında kızmayın, ona bol bol sarılın. Aferin benim çocuğuma, ne güzel yaptın, deyin.

Çocuklarla öğretmenleri sergi açtı

İstanbul’da, Cihangir Sanat Galerisi’nde 9-11 yaş arası çocukların resim sergisi var. Sergide, çocukların ve onların resim öğretmenliğini yapan Dimitri Savastian ve Ece Tanya Bal, Merve Torreguitart, Lara Kırdar, Mara Bockel ve Adalet Gök’ün eserleri sergileniyor. Sergi 5 Haziran’a kadar görülebilir. Galeride haftanın üç günü çocuklara resim dersi veriliyor. Dersleri, Moldova’daki özerk bölge Gökoğuz‘un eski kültür bakanı Dimitri Savastian veriyor. Türkiye’ye geldikten sonra Karikatür Sanat Müzesi’nde ve Cihangir Sanat Galerisi’nde resim dersi vermeye başlamış. Savastian’a göre Türkiye’deki çocuklar resme karşı ilgili fakat ressamlar ve sanatçılardan yeteri kadar ilgi göremiyorlar. Dört yıldır Cihangir Sanat Galerisi’ni işleten Murat Bal da ‘Sanat çocuklar için rehabilitasyon gibi. İçlerindeki dışa vurmanın bir yolu olarak görüyorum. Aileler çocuklarını müze ve sergilere götürmüyor, bu önemli bir eksiklik. Resim ve sanat ile uğraşan çocuk kötülük nedir bilmez’ diyor. Günfer GÜNAYDIN

ECE BAL (8) Dört yaşından beri resim kursuna geliyor. En çok kız çocukları çizmekten hoşlanıyor. Sergide suluboya kullanarak yaptığı sekiz tane resmi var.

MARA BOCKEL (10) Favori malzemesi guaş, en beğendiği ressamlar Fikret Mualla ve Van Gogh.

MERVE TORREGUİTART (11) Hayvandan çiçeğe her şeyi resmediyor. Guaş ve akrilikle çalışmayı seviyor.

Minik binicilere Pony Festivali

Kemer Golf & Country Club’daki Atlıspor Kulübünde yapılıyor. 8-12 yaş grubundaki çocukların binicilik gösterileri yapacak. Özel kostüm ve dans gösterileri ile süslenen yarışmalar, müzikli dresaj, animatör oyunları, çocuklar için outdoor aktiviteleri ve partilerle eğlence dolu bir karnavala dönüşecek.

ANNEMİN KÖŞESİ

Biraz da modayla savaşalım

Geçen gün annemle birkaç saat sokakları gezme fırsatı bulduk. Nişantaşı’nda kapanan ve açılan dükkan hızına yetişmek biraz zor. Neyse ki becerikli ana kızız.

Bu senenin modasındaki lüzumsuz abartıdan hoşlanmayan biri olarak alışveriş yapmama kararı aldım. Annem ise benim tam tersim olarak, bu seneyi son derece çarpıcı ve eğlenceli bulduğunu söyledi ve zıtlığımız bu alanda da kendini gösterdi. Annem bana bütün iyi niyeti ile vitrindeki Çingene eteklerini gösterip durdu, benimse tüylerim ürperdi.

Kat kat etekler de onun hoşuna gitti. Eski bir moda editörü olarak, onların kadınları ne kadar şişman gösterdiği ve rüzgarda nasıl da uçuşacağı gerçeğini ona açıklamak durumunda kaldım.

Nora demedi demeyin, çok yakında sokakta havaya kalkmasın diye eteklerini tutan bir sürü alışveriş meraklısı kadın göreceğiz!!!
Yazarın Tüm Yazıları