Bu şiddet, bu celal...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Seçim yaklaştıkça en büyük gerilim CHP'de yaşanıyor. Bu şiddet, bu celal her yerde karşımıza çıkıyor. Kemer'de, Antalyalı bir CHP'li, Ümit Gürtuna ile sohbet ediyordu:

‘‘Bu parti, Atatürk'ün partisi. Genel başkana, genel sekretere ve bazı yöneticilere kızarak Atatürk'ün partisine haksızlık yapılmamalı.’’

Ümit Gürtuna, 12 Eylül sabahının CHP Ankara İl Başkanı. CHP için, asıl mesleğini feda etti. Az mı çekti? Nerdeyse sağlığından oluyordu. Dertlenip, ‘‘En ağrıma giden, partimin çıtayı geçemeyecek noktaya taşınmasıdır’’ dedi.

ANTALYA'DA TEPKİ

CHP'li arkadaş devam etti:

‘‘Kendi ilinde de Baykal'a tepki var. Önseçimde üç bin küsur delegenin üçte biri, bin küsur kişi Baykal'a oy vermeyip tepki koydu.’’

Mücadelenin böyle yapılmasını isteyenler çok. Remzi Erkürem ağabeyimiz bunların başında geliyor. İki hafta önce mektubunda şöyle duyordu:

‘‘Ne olursa olsun, Atatürk'ün kurduğu parti, ülkeye en büyük hizmetleri yaptı. Ben, iç çekişmeleri bahane edenleri, şu veya bu bahanelerle CHP'ye sırt çevirenleri asla doğru bulmuyorum.’’

Müthiş gergin ve keskin mesajlar veriyordu:

‘‘Ben, ne Baykal'ın, ne de Genel Sekreteri Adnan Bey'in hareketlerini hiç tasvip etmedim. Esas olan CHP'nin ana yapısı, CHP için mücadele etmektir.’’

EVİ TERKETMEM

Remzi Erkürem, çok değer verdiğim bir büyüğüm. Ulus, Yeni İstanbul ve Milliyet Genel Müdürü, Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası Genel Sekreteri olarak bizim dünyamıza büyük emek verdi. Toplu sözleşmelere katıldı. Sarı Basın Kartları Komisyonu'nda yıllarca beraberdik:

‘‘İsmet kardeş, ben de şikáyetçiyim ama evi terk etmem. Gávura kızıp oruç bozulur mu? Seçimlerde birlik olmazsa CHP barajı aşsın aşmasın, önemli olan CHP değil ülkedir. 19 Nisan sabahı ülke yine dalaverecilerin eline kalacak, Atatürk'e, Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışmayan bir Meclis olacaktır.’’

Bunun sorumlusunun Ecevit olacağını savunuyor, ‘‘Bunu unutma... İnşallah ben yanılırım’’ diyordu. Bu mektuptan ik-üç gün sonra bir telefon geldi:

‘‘Ben 58 yaşındayım. Adım Cemil Türk. Emek'te 90 kişinin oturduğu üç bloklu bir sitenin yöneticisiyim. MTA'dan emekliyim.’’

Çok sinirliydi. Sesi titriyordu. Sohbet uzadıkça yumuşadı:

‘‘CHP ağzıyla kuş tutsa barajın altına düşürecekler. Basını, medyasıyla, bürokratı, devletin üst kademeleriyle buna karar verilmiş sanki. Bu, Baykal işi değil, o bir kişi. Yarın, CHP Meclis'e giremezse; gericisi yobazı, 'Bu halk laikleri istemiyor' derlerse ne yapacaksınız?’’

Sorunun yanıtını veremedim. Sanki kanım dondu. Son olarak, dün peş peşe gelen fakslarda, ‘Fethullah Hoca ilişkisi’ eleştiriliyordu:

‘‘İşte, Gaffar Yakın bunun canlı örneği. Dekanlar, yüksek mühendisler, mimarlar, genel müdürler listelere alınmadı. Üsküdar'a müftü, Ankara'nın bir ilçesine eski Refah sempatizanı, belediye başkanı adayı olarak kondu.’’

YÜREKLER SIZLIYOR

Ben listeleri incelemedim. Ama Gaffar Yakın; gerçek bir gaf. El insaf!

Ümit'in yakınması, Remzi Erkürem'ın kızgınlığı, Cemil Türk'ün anlamlı sorusu ve dünkü eleştiriler bir gerçeği yansıtıyor. CHP, Baykal ve Keskin gibi yöneticiler yüzünden baraj tehlikesi yaşıyor. Ama CHP'liler, onurlu ve zorunlu bir mücadele için bayrağı kapıp burca doğru koşuyorlar. Bu güzel!

Şeker Bayramı'nda Kırklareli'nde karşılaştığım eski aile dostumuz, ‘‘Bu CHP ile benim ilgim yok. Ama CHP'nin barajın altında kalması, vücudumun yarısının felç olması anlamına gelir’’ demişti. Ayrılırken de eklemişti:

‘‘Dedelerimiz kuruluşundan itibaren, babalarımız İsmet Paşa'nın yanında CHP için her şeyi yaptılar. Sen ve ben, Baykal'dan önce CHP'liydik.’’

O CHP'de çocuklar gibi şendik. Ya şimdi?

Baraj sorunu, kökleri CHP'de olanların bile yüreğini sızlatıyor.



Yazarın Tüm Yazıları