GeriSeyahat Bu şehir benim inandığım Herkes Bir’dir felsefesine çok uygun
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bu şehir benim inandığım Herkes Bir’dir felsefesine çok uygun

Bu şehir benim inandığım Herkes Bir’dir felsefesine çok uygun

Moda tasarımcısı Bahar Korçan, markasını uluslararası platforma taşımaya karar verdiği günden beri çok seyahat ediyor. New York Moda Haftası’na katılmaya başladığından beri de senenin iki ayını orada geçiriyor. Bu süreye Los Angeles ziyaretleri, dünyanın dört bir köşesindeki diğer fuarlar ve toplantılar da eklenince bir türlü ev yüzü göremiyor.

Çok çalışmaktan sıkılmıyor ama çok seyahatten şikayetçi. Yıllarca uçağa bindikten sonra, temposunun artmasıyla uçaktan korkar olmuş. ‘Galiba ikinci evim oldu’ dediği New York’un Korçan üzerindeki etkisi o kadar yoğun ki çılgınca bir tempoyla defile hazırlarken, bir sonraki koleksiyon fikri kafasında doğmuş oluyor. Bahar Korçan hiç uyumayan şehir New York’u ve şehirdeki son trendleri anlattı.

Bu kadar iş seyahati arasında tatil için nereye gidiyorsunuz?

- Ben son iki senedir hiç tatil yapmadım ki! Bahar Korçan İstanbul markasını bir dünya markası yapmaya karar verdiğimizde önümüzde böyle bir süreç olduğunu farkettik ve tüm ekip ne olacağını bilerek bu işe girdi. Organizasyonun tam ortasındaki kişi ben olduğum için herkes tatile gitmesine rağmen ben gidemedim.

Amerika’da nerelere gidiyorsunuz?

- New York ve Los Angeles’a gidiyorum ama ağırlık New York’ta. Toplantılar, fuarlar, fuar öncesi ve sonrası görüşmeler hep New York’ta. Bir de bir senedir katıldığım New York Moda Haftası’nın defileleri var. Defile olduğu zamanlarda bayağı uzun kalıyorum. Kışın ve yaz sonu oluyor defileler.

Bu kadar uzun gidince nerede kalıyorsunuz, evde mi?

- The Marmara Manhattan’da kalıyoruz. Orası çok rahat, ev gibi. İki odalı, mutfaklı bir rezidans dairesi kiralıyoruz ve bir odasını atölyeye çeviriyoruz. The Marmara şehrin merkezinde değil ama orada çok rahat ediyorum, nefes alabildiğimi hissediyorum.

PARİS’TE BÖYLE HİSSETMİYORUM

New York sizin için nasıl bir şehir?

- 12 sene evvel ilk gittiğimde İstanbul’a çok benzettim. Çok tuhaf belki ama gerçekten öyle. Çok heyecanlı bir şehir. İstanbul’dan biraz daha ağır temposu ama orada insan kendini özgür hissediyor. Kim olursanız olun, ırk, renk, din farketmiyor. Bir de New York’ta iş yapıyor olmak beni çok motive ediyor. Tatile gidiyor olsam, bu kadar keyif almazdım.

Kendinizi özgür hissetmeniz yurtdışında bir şehir olduğu için mi, yoksa sadece New York’a özel bir his mi?

- Sadece New York böyle. Yurtdışında hep rahat ediyorum ama mesela Paris’te böyle hissetmiyorum. Fransa’da okudum, en sık gidip geldiğim yerlerden biri ama New York bambaşka. İlk gittiğimde ‘Tamam ben burada yaşarım, burayı öğrenirim, burası benim şehrim olur’ demiştim. Şehirdeki o tuhaf büyü İstanbul’unkiyle benziyor.

Los Angeles ve New York’un farkı ne?

- Los Angeles tabii ki daha keyifli, insanlar daha mutlu, daha güzel, hava güzel, hayat rahat, light yaşıyorlar. Gideyim sahilde sörf yapayım, üstü açık arabamla dolaşayım modu var insanlarda. Ama ben New York’u özlüyorum. Şehrin dağınıklığını, keşmekeşliğini, kirliliğini, gürültüsünü seviyorum. New York’ta istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Üstelik bir sanatçı olarak bakınca da istediğiniz her malzemeyi bulabilirsiniz. Her an hiç girmediğim bir sokakla karşılaşabilir, yeni bir olaya sürüklenebilirim, farklı düşüncelerle buluşabilirim, her an her şey olabilir. Üstelik bu çok hızlı akan bir süreç ve bunları kaçırmak düşüncesi korkutuyor beni. Bir de New York benim inandığım ‘Herkes Bir’dir’ felsefesine çok uygun. Bir sürü milletten insan var ama aslında herkes bir. Hiç ayrım ve yargı yok.

NY’de bir gününüz nasıl geçiyor?

- Defile için gidip de uzun kaldığımızda hayatımız The Marmara ve Bryant Park arasında geçiyor. Şu sergiyi kaçırdım, buraya da gitmeliyim diye devamlı kendime heyecan enjekte ediyorum. Oradaki rehberlerim dediğim Bige ve Muharrem Irmak’la çok vakit geçiriyorum. Onlar sayesinde New York’un turistik olmayan, gerçek hayatını yaşıyorum.

SOHO ARTIK ÇOK TURİSTİK YÜKSELEN YILDIZ BLEECKER

Bir tasarımcı gözüyle çok ilginç yerler keşfediyorsunuz herhalde?

- Son gittiğimde Bige beni çok enteresan bir yüncü dükkanına götürdü. Şimdi el örgüsü çok moda biliyorsunuz. 85’le Lexington arasında. Aklınıza gelebilecek milyar çeşit ip örneği var. Dünyanın her yerinden ip, yün toplamış sahibi kadın. Bir saatten fazla, çığlık çığlığa vakit geçirdik orada.

Buradan gidenlerin rotasında mutlaka bir 5. Cadde, Soho, Broadway vardır ama New York bunların dışında da çok heyecanlı. Siz nerelerde dolanıyorsunuz?

- 5. Cadde’ye neredeyse hiç gitmiyorum. Bazen kızım Disney mağazasından bir şey istiyor, onun için gidiyorum. Benim hoşuma giden bölge Upper East Side. Özellikle Bige’nin de dükkanının olduğu Lexington civarını çok seviyorum. Orada çok güzel, karakteristik yerler ve dükkanlar var. Soho artık tamamıyla turistik. Son gittiğimde onlarca boş mağaza gördüm. Şimdi Noho kısımı, Little Italy’ye doğru olan yerler keyifli. Küçük tasarım dükkanları var. Bir de Bleecker Street’i çok seviyorum.

Bleecker Street’te neler var?

- Bleecker Street New York’un yükselen yıldızı. Herkes oradan yer almaya çalışıyor. Hafta içi gece ikide bile hayat var. Küçük bir bakkal görüntüsündeki minik yerlere çok şık butikler açılmaya başladı. Çok karakteristik bir yer. Marc Jacobs orada bir mağaza açtı. Son gittiğimde Karl Lagerfeld, Chanel butikleri açılmıştı. Orada müthiş bir pastane de var. Herkes oraya cupcake almaya gidiyor, zaten New York’un en eski pastanelerinden biriymiş. İsmi Magnolia Bakery. Özellikle pazar günleri kapısında metrelerce kuyruk oluyor. Cupcake, muffin gibi bir kek, üzerinde meyveli krema var. Çok taze, ılık ılık satılıyor. O sıraya bakıyorsunuz, artistler, televizyon yıldızları var. Magnolia Bakery Marc Jacobs butiğinin tam karşısında. Yine Marc Jacobs’un yanında çok güzel bir Fransız restoranı açıldı.

Bahar Korçan’ın New York’unda başka nereleri var?

- Canal Street’i seviyorum. Orada her gittiğimde mutlaka ilk olarak uğradığım bir kırtasiye dükkanı var. İsmi Pearl. Reklamcıların, mimarların, moda öğrencilerinin en favori dükkanı. Dört veya beş katlı bir yer, bir katı sadece kağıtlar, bir katı kalemler, çılgın bir yer. Gittiğimde beni burada bırakın, öğleden sonra buluşalım diyorum. Bir tane daha kağıt dükkanı önereceğim. İsmi Kate’s Paperie. Soho’da, Broadway’de de şubeleri var. Böyle bir defter ve kağıt zenginliği olamaz. Elde yapılmış, çiçekli, böcekli, kokulu, dokulu bütün kağıtlar orada.

Yakın zamanda keşfettiğiniz yerler var mı?

- Şubat’ta açılan Pearl River isimli bir mağaza keşfettim. Çin malzemeleri satıyor. Kızım da oranın müdavimi oldu.

EN İYİ KRUVASANI NEREDE BULURSUNUZ

Çin yemeği malzemesi mi satıyor?

- Hayır, aklınıza Çin’le ilgili gelecek her şeyi! Lamba, yemek malzemesi, elbise, kılıç, tabak çanak, soslar... 477 Broadway’de. Oradan çıktıktan sonra hemen sağa dönerseniz Grand Street’e gelirsiniz. Orada benim değişmez kahvaltı mekanım Le Pain var. Buranın sahibi bir Fransız ekmek ustası, ailece ekmekçiler. Bir çok ülkede şubeleri var ve New York’taki bütün iyi restoranların ekmeklerini veriyorlar. Sadece organik malzeme kullanıyorlar, kafe kısmında kola falan satılmıyor zaten. New York’un en iyi kruvasanını yapıyorlar. Koskocaman masalarda tanımadığınız insanlarla birlikte oturuyorsunuz. Kafenin içi ve sunumlar çok şık, mesela porselenden kesme tahtaları yapmışlar. Her daim taze sıkılmış meyve suları var. Bu bölgede önereceğim güzergah şu: Kate’s Paperie, Pearl River, Le Pain, Pearl.

Akşamları nereye gidiyorsunuz?

- Lafayette Street’le 14’ün arasındaki Meat Packing District bölgesinde sevdiğim iki tane trendy mekan var. Zaten buradaki restoran ve kulüpler çok in. Bir tanesi One, diğeri Spice Market. İsmi market ama pazar yeri değil, bir katı restoran, bir katı bar ve kulüp. Asya kökenli bir yer. Arada Türk müziği duyuyorsunuz. Bir de orada çok hoşuma giden bir otel var: The Maritime.

EN ETKİLENDİĞİ 4 YER

Rize Kaçkarlar

New York

Nice (Fransa)

Tokyo

seyahatte ne okuyor

En sevdiği dergi Bilim ve Teknik ile roman okuyor.

ne dinliyor

O günlerdeki ruh hali ve koleksiyona göre neye takılmışsa onu dinliyor. Türkçe, klasik, new age, hepsi olabilir.

ne yiyor ne içiyor

Her yerin spesyalitlerini denemeye çalışıyor ama suşi sevmiyor.

ne giyiyor

Yaz da olsa, kış da seyahatte, özellikle uçakta hep koton bir şeyler giyiyor. ‘Bir de seyahatte hep koşturduğum için hiç topuklu ayakkabı giydiğimi hatırlamıyorum’ diyor.

neyle seyahat ediyor

Hiçbirini sevmiyor. Işınlanmayı istiyor. Kızının dört yaşından beri hayalini kurduğu ışınlama projesini gerçekleştirmesini bekliyor. Sadece Los Angeles’ta otomobil kiralıyor, New York’ta metro ve taksiyle dolaşıyor.

nerede kalıyor

New York’a çalışmaya gittiği için evi gibi olan The Marmara’yı, onun dışında tasarım otelleri seviyor.

kimle seyahat ediyor

Kızı Lál ve erkek arkadaşı Cem’le

çantasının olmazsa olmazları

Ayaklı bir ‘Her şey çantası’ var. İçindeki bölümlerde her türlü ilaç, milyon çeşit vitamin, defterleri, kalemleri, yedek çamaşır, iPod, kitap ve akla gelecek her şey var.
False