Bu adaletsiz düzenle bir yere gidemeyiz

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Türkiye, 65 milyon dinamik, yaratıcı, girişimci, kıpır kıpır nüfusuyla kalkınmak için çırpınan bir ülke.

Ama Türkiye, aynı zamanda kalkınmasın diye içerden ve dışardan sürekli torpillenen bir ülke.

Buna rağmen kalkınmasını sürdüren, bölgesinin en gelişmiş, en güçlü ülkesi durumuna gelmeyi başaran bir ülke.

Ama öyle adaletsizliklerle, sistemsizliklerle, ilkesizliklerle boğuşuyoruz ki, uçmaya hazır olan bu güzel ülkenin kanatlarını buduyoruz.

Ankara biraz akıllı olabilse, ülkenin önünü tıkayacağına açabilse, inanın Türkiye çok kısa zamanda gücünü ikiye, üçe katlayabilir.

Bugün Türkiye'de kayıtlı, kayıt dışı ve yeraltı olmak üzere üç tip ekonomi var.

Ankara bu anormalliğe çare bulmadan gelir dağılımını düzeltemez.

Haksızlıkları, bölgeler arasındaki dengesizlikleri, cehaleti, ilkelliği, çağdışılığı kazıyamaz.

Düşünün, kayıt dışı ekonomi ile yeraltı ekonomisinin her biri kayıtlı ekonomi büyüklüğünde. Böyle bir başka ülke var mı dünyada?

Tüm ekonomiyi yasal sınırlar içine çekemezseniz demokrasiyi, insan haklarını ve hukuk devletini yerli yerine oturtamazsınız.

Sürekli havanda su dövüp durursunuz.

* * *

Bakın vergi sistemi ne kadar ters işliyor. Somut bir örnekle anlatalım.

Asgari, yani en düşük ücret daha geçenlerde belirlendi.

Asgari ücretli ayda 35 milyon 437 bin 500 lira alıyor. Bu rakam brüt.

Neti 22 milyon 943 bin 20 lira.

Şimdi neti brütten çıkarın, 12 milyon 494 bin lira kalır. Bu, asgari ücretlinin ödediği aylık vergidir.

Yani bu garip işçi, yılda devlete yaklaşık 150 milyon lira vergi öder.

İşte en sakin insanı bile isyan ettirecek büyük adaletsizlik.

Bugün Türkiye'de ayda milyarlar kazanan bir sürü iş sahibi, bu kadar vergi vermiyor.

Çünkü o kişi kendi vergisini istediği gibi ayarlayabiliyor. Oysa ücretlinin vergisi, daha maaşı eline geçmeden kesilip alınıyor.

Böyle bir haksızlığın sürdüğü ülkede toplumsal huzur sağlanabilir mi?

* * *

Şimdi size seçimlerden hemen sonra, 22 Ekim 1991 tarihinde yazılmış bir mektubu aktarmak istiyorum.

Bu mektubu yazan Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çavuşoğlu.

Demirel, Yılmaz, İnönü, Erbakan ve Ecevit'e göndermiş.

Çavuşoğlu mektubunda ülkemizin son derece ciddi iç ve dış sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirtiyor, çözüm için geniş tabanlı bir hükümet öneriyor. Şöyle diyor:

‘‘İş dünyasının içinde bulunduğu sorunları ülkenin genel sorunlarıyla eş değerli olarak yorumlarken, bu sorunlara çözüm getirecek bir hükümetin kurulması için siyasi parti liderlerimizin de özveride bulunmalarını, seçim kampanyası dönemindeki mücadeleyi geride bırakarak hoşgörülü davranmalarını ve ülke çıkarlarını her şeyin üzerinde tutmalarını bekliyorum.''

Sonra da ülkenin karşı karşıya olduğu sorunları şöyle sıralıyor:

‘‘Kıbrıs politikasının belirlenmesi,

Güneydoğu bölgesinin kalkındırılması,

Türk cumhuriyetleriyle ekonomik ilişkilere derhal başlanması, bu politikanın hızlandırılması,

Enflasyonun ve faizlerin aşağı çekilmesi,

İç ve dış borçların kontrol altına alınması,

Bütçe açıklarının giderilmesi,

KİT kamburunun temizlenmesi (özelleştirme).''

Ahmet Çavuşoğlu, mektubunu şöyle bitiriyor:

‘‘Bu sorunlar çözülmediği takdirde seçim sistemindeki aksaklıklar ortadan kaldırılarak yeni bir erken seçime gitmek en uygun yol olacaktır.''

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin. Ahmet Bey bu mektubu bugünkü liderlere virgülüne dokunmadan gönderse geçerli olmaz mı?

Olur. Çünkü o günden bugüne değişen bir şey yok.



Yazarın Tüm Yazıları