Boza ve muzlu rulo pasta

Boza çok basit bileşimine rağmen değer verip uzun zamandır kullanmak istediğim bir içecek. Başka nerelerde kullanırım bilemiyorum, yalnız bu hafta bozadan yaptığım krema ve evde uzun zamandır bitiremediğim romla bir rulo pasta yaptım.

Haberin Devamı

Emin olun, içki kullanmadan ya da tarçınlı şerbette hafifçe pişirdiğiniz muzla yapsanız da gayet lezzetli olacaktır. Bir de eğer yumurta sarılarının içindekini saymazsak, özel bir çaba göstermememe rağmen bu pastada hiç yağ kullanmadığımı fark ettim. Diyet kek, kurabiye gibi absürd uygulama ve isimlerden fazlasıyla rahatsızlık duyuyorum, ama en azından bu seferlik “yağlandırmaya” çalışmadım pastamı. Yaptığınız pandispanyanın yapışmaması için yağlı kâğıt ya da benim gibi bir silipat kullanabilirsiniz. Silikon familyasından olan bu matları pastacılık ekipmanı satan tüm dükkânlarda bulabiliyorsunuz. 230 dereceye dayanabilmenin yanı sıra asla üzerindeki malzemeye yapışmayıp inanılmaz kolaylık sağlıyorlar.

Kreması için malzemeler

* Boza 600 gr.
(birkaç gün dolapta beklerse daha da mayhoşlaşacaktır)
* Yumurta sarısı 3 tane
* Yaprak jelatin 2 tane
* Süt 100 ml.
* Şeker 100 gr.

YAPILIŞI

Haberin Devamı

Yumurta sarılarını boza ve şekerle beraber küçük bir tavada, orta ateşteki ocağa koyun ve kıvam alana kadar sürekli karıştırın. Koyulaşınca ocaktan alın. Jelatin yapraklarını beş dakika kadar soğuk suda bekletip yumuşatın. 100 ml. kadar sütle beraber jelatinleri bir tavaya koyun, çok kısık ateşte karıştırarak erimelerini sağlayın ve bunu bozaya ekleyip karıştırdıktan sonra soğutup dolaba alın.

Muz için malzemeler

* Muz 2 tane
* Toz şeker 160 gr.
* Glikoz 50 gr.
* Limon kabuğu rendesi 1 limondan
* Portakal kabuğu rendesi 1 portakaldan
* Rom 200 ml.

Şeker ve glikozdan bir karamel yapın (bir tavaya koyup rengi koyulaşana kadar ısıtın.) Üzerine romu ve kalan malzemeyi ekleyip karıştırdıktan sonra muzları ekleyin ve kısık ateşte 10-15 dakika tutun.

Pandispanya için malzemeler

* Un 90 gr.
* Toz Şeker 90 gr.
* Yumurta 3 tane

Yumurtayla şekeri iyice çırptıktan sonra unu ekleyin. Karışımı yağlı kâğıt veya bir silipatın üzerine bir spatula yardımıyla yaydıktan sonra 170 derecede rengi dönene kadar 15-20 dakika kadar pişirin. Fırından çıkarıp fazla soğumasına izin vermeden kâğıdıyla beraber gevşekçe enlemesine yuvarlayın. Soğuduktan sonra kâğıdını dikkatlice çıkarıp kremayı sürün ve ucuna muzları yerleştirip sarın. Dolaba alıp 2-3 saat beklettikten sonra kenarlarını alıp düzeltin ve kesip servis edin. İsterseniz kesmeden önce pudra şekeri de serpebilir, hatta ateşte beklemiş bir bıçak ya da şiş yardımıyla serptiğiniz şekeri karamelize edebilirsiniz.

Haberin Devamı

Çamurdan yaprak sarması

Yaptığınız en ilginç yemek nedir, gibi bir soruyla karşılaşmıştım ve biraz hafızamı yoklayınca o pazar günü sardığım dolmaları hatırladım. İlkokul yıllarının başlarındaydı sanırım, üşenmeden uğraşmıştım sarmalarla; onları tabakta sıra sıra dizebilmek için. Pekiyi ama o bir yemek olabilir miydi, daha doğrusu bir şeyin yemek olarak adlandırılabilmesi için hangi kriterlere sahip olması gerekiyordu? Belki birileri beğenmeliydi, ama kimlerdi onlar? Geçenlerde metro inşaatı kazılarından çıkan at kemikleri ve üzerlerindeki satır darbeleriyle ilgili bir haber vardı. Bu güzelim hayvanlar belli ki Bizanslılar için bir beslenme aracı olmuştu yüzyıllarca. Bizde isminin duyulması bile surat ekşimesine yol açan at eti, İtalya’da da halen et tüketiminin yüzde ikisini karşılıyor ve İtalyanlar ondan çeşit çeşit pastırma yapıyor. “Sandalye hariç dört ayaklı her şeyi yer” diye bilinen Çinlilerin konuyla ilgili pratiklerinden bahsetmeye gerek dahi yok sanırım. Müslümanlara, Museviler’e haram olan domuz da böyle bir hayvan değil mi zaten. Ya da daha ileri gidip, yine Çinlilerin at sidiğindeki amonyakla sulayıp rengini dönüştürerek çok özel bir yemek muamelesi yaptığı “Bin Yıl” ya da “Yüz Yıl” yumurtaları hangimiz için kabul edilebilir şeyler? Demek ki hiçbir yemeği herkes beğenmiyor. İyi de, yiyenin ya da yapanın beğenmesi şart mı, bir şeyin yemek olabilmesi için? Sanırım üzerine zeytinyağı gezdirdiğim o dolmaların arkadaşım tarafından tadına bakılmış olması bile yeterliydi o zaman benim gözümde, özellikle de “en ilginç yemek” olabilmesi için. Belki de ıslak çamurla sarılmış dolmalardan yiyen o çocuğun bir daha ağzına dolma sürmemesi pahasına…

Haberin Devamı

Mutfakta yeni bir oyuncak

Bir fırının içinin kaç derece sıcaklıkta olduğunu nasıl anlayabilirsiniz? Termometreniz yok ve herhangi bir göstergeden yoksun olan bir aletle çalıştığınızı düşünün. İçinde elinizi değemeyeceğiniz kadar sıcak, hatta ateş gibi onlarca küçük çömlek var ve hepsinin kurumadan çıkması gerek artık dışarı; ışığı bile yok ki bu kahrolası teneke yığınının. O güne kadar elinizi sokup kaç saniye tutabildiğinize göre ölçmüşsünüz fırının iç sıcaklığını. Ama bu gece diğerlerinden farklı, zaman çok dar ve bunu tavana vurmuş adrenalinden hissedebiliyorsunuz. Bu işin bağımlılık yapan taraflarından biri de işlerin en yoğun olduğu anda hissettiğiniz o saniyelik heyecan işte. Çok kısa sürer ve yalnızca bir kere hatırlatır kendisini o gece, ama yakaladığınız anda size etrafta olan biten her şeye hâkimmişsiniz gibi sahte bir his yaşatıp ayaklarınızı yerden keser. İşte böyle gecelerden birini daha bitirirken açmıştım o fırının kapağını son kez, kirpiklerimin sonuna kadar yanacağından habersiz…
Birkaç senedir piyasada bulunan ama pek de yaygınlaşamadığını bildiğim bir termometre aldım bu hafta. Enfrarujlu bir teknolojiye sahip aletin, kırmızı lazer ışığı var ve doğrulttuğunuz her maddenin sıcaklığını anında gösteriyor. Özellikle yumurta bazlı sosların, şeker şuruplarının, kızgın yağın vs. sıcaklığını görebilmek için, faydalı olmanın yanı sıra oldukça eğlenceli bir oyuncak. Hiç olmazsa gelip gidene domuz gribi muayenesi yapabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları