Böyle devam ederse Türk kadını zor girer Avrupa Birliği’ne, NAFTA’ya

Lycra, Avrupa ve Amerika’da kadın tüketiciler arasında bir araştırma yaptırmış.

Araştırmaya katılanlara yaşam tarzları, değer yargıları, vücutlarına ilişkin algılamaları ve satın alma kriterleri üzerine birtakım sorular sorulmuş ve ortaya çıkan sonuçlara göre kadın alışverişçiler 5 gruba ayrılmış. Bunlar metropol kadını, konformist kadın, trendsetter kadın, naturel kadın ve afrodit kadın. Hatırlatırım Türkiye bu araştırmaya dahil değil, fakat ilerleyen satırlarda Türk kadınının alışveriş alışkanlıklarına da değineceğiz.

Avrupa ve Amerikalı kadınlar böyle pek bir afili gruplara dahil olmuşlar ama araştırmaya bakılırsa yok aslında birbirlerinden farkları, hepsi topyekün mükemmel. Örneğin hiçbirinin stres gibi bir derdi yok. Hemen hemen hepsi düzenli olarak spor yapıyor. Sporla arası olmayan bir tek konformist kadın grubu. Zaten bunlar evli ve çocuklu olan kadınlar -evli ve çocuklu olmalarına rağmen neden konformist denmiş anlayamadım- neye benzerse benzesin vücutlarıyla barışıklar. Aslına bakarsanız kadından bile sayılmazlar da, hálá alışveriş yapmayı sürdürdüklerinden listede kendilerine bir yer edinmişler sanıyorum.

Kadınların hepsi iyi kazanıp, iyi harcıyor, hepsi iyi eğitimli, bağımsız ve önder ruhlu, çoğu sosyal olarak gayet aktif, eğlenmeye bayılıyorlar, kararlarını kendi veriyor, modayı sıkı takip ediyorlar hatta yön veriyorlar. Yeni girdikleri ortamlara hemen uyum sağlıyorlar.

Yani ben merak ediyorum var mı hakikaten böyle bir kadın güruhu. Böyle olmaya çalışan çok var, ben de paralıyorum kendimi hem ev hem iş kadını olayım, üstüne selülitlerle başa çıkayım, akşam eve gitmeden bir ‘drink’ alayım, keki fırından iyice kabarmış ama yanmamışken çıkarayım, hep gülücükler saçayım. Ama sabah zor geliyor biraz daha uyumak varken kalkıp 45 dakika yürüyüş yapmak, yatmadan önce sıkılaştırıcı krem sürmeyi hatırlamak, yatakta iki satır -mutlaka Paul Auster, yok yok Meave Binchy de olur- kitap okumak, tanıdığım her yeni insanla sohbet etmeye çalışmak, sinir krizin eşiğinde durup öte tarafa geçmemeyi başarmak. İrsi bir şey demek ki, olamıyorum ben hem Türk, hem mükemmel.

Gelin bir de ortalama Türk kadınının alışveriş alışkanlıklarına bakalım. Geçtiğimiz hafta Özlem Seller’in Alaturka Satış Stratejileri adlı kitabından bahsetmiştim. Kitapta bazı anket sonuçları da yer alıyor. Buna göre Türk kadınları gelecek korkusu taşıdıklarından parasını bir şeye yatırıp, sonra maddi sıkıntı çekmek istemiyor. Kendileri değil, aileleri için yaşıyorlar, alışveriş yaparken kararsız ve güvensizler. Genellikle yanlarında akıl danışacakları birini arıyorlar. Olmazsa ‘Ben akşam kocama bir sorayım, yarın yine gelirim’ diyorlar. Alışveriş yaparken daha çok fiyata takılıyorlar. Kendi bütçelerini tek başlarına kullanma kararı veremiyorlar. Komplike ürünler kafalarını karıştırıyor.

Söylüyorum ben size daha kırk fırın ekmek yememiz lazım diye. AB denetçileri bizim kadınlarla alışverişe çıksalar, bir 15 yıl daha ileri atar üyelik işi.
Yazarın Tüm Yazıları