"Bölgemizin Enerji Gerçeği" Adana’da Masaya Yatırıldı

Güncelleme Tarihi:

Bölgemizin Enerji Gerçeği Adana’da Masaya Yatırıldı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2015 13:06

ADANA AKADEMİK MESLEK ODALARI BİRLİĞİ (ADAMOB) TARAFINDAN "BÖLGEMİZİN ENERJİ GERÇEĞİ" KONULU PANEL DÜZENLENDİ.

Adana Akademik Meslek Odaları Birliği (ADAMOB) tarafından "Bölgemizin Enerji Gerçeği" konulu panel düzenlendi.
Moderatörlüğünü Adana Diş Hekimleri Odası Başkanı Dt. Fatih Güler’in yaptığı panele konuşmacı olarak TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mak. Müh. Şayende Yılmaz, Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, ve Adana Barosu Çevre ve Kentleşme Komisyonu Başkanı Av. Ümit Arif Özsoy katıldı.
Akademik Meslek Odaları Birliği ADAMOB’un Adana Tabip Odası, Dişhekimleri Odası, Eczacı Odası, Veteriner Hekimleri Odası, Adana Barosu ve TMMOB İKK’nın güçbirliğinden oluştuğunu hatırlatan Panel Moderatörü Dt. Fatih Güler, “Şu an ADAMOB’un dönem sözcülüğünü Adana Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. H. Neslihan Önenli Mungan yapıyor. Bu panel kendisinin önerisi ile ortaya çıktı. Tabii bu paneli düzenleme kararı aldığımızda Rusya’nın uçağı düşmemişti. Enerjinin Türkiye’nin gündemine tamamen işgal edeceği aklımızda yoktu. Daha çok çevreyle olan ilişkisi üzerinden hareket etmiştik. Çukurova bölgemizde yapımı süren Termik Santraller, yeni başlayan projeler ve Nükleer Santral gündemimizdeydi. Rus uçağı düşünce görüldü ki Türkiye’nin enerji problemi gerçekten çok büyük ve büyük oranda Rusya’ya bağımlı durumdayız. Bu panelin çok verimli olacağını düşünüyor, katılımcı konuklara ve konuşmacılarımıza şimdiden çok teşekkür ediyorum” dedi.
“YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA AĞIRLIK VERİLMELİ”
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Makina Mühendisi Şayende Yılmaz ise dünyada ve Türkiye’de hava ve çevre kirliliğinin insan ve toplum yaşamına olumsuz etkilerini azaltmak gerektiğini belirterek “İklim değişikliğinin insan yaşamını tehdit eden kuraklıklar, orman yangınları, beklenmedik yüksek yağışlar ve su baskınları ve benzeri olumsuz azaltmak, hızla artma eğilimindeki sıcaklık artışını, en çok 1.2 - 2 derece ile sınırlamak için enerji tüketiminde Fosil Yakıtların payını mutlaka radikal şekilde düşürmek gerekmektedir. İklimdeki bu değişiklikler; toplumsal sosyal ve ekonomik pek çok krizi de beraberinde getirmekte, su ve gıda krizleri, iklim göçleri, biyolojik çeşitliliğin azalması toplumsal sorunlara yol açmaktadır. Türkiye’de 2014 yılı elektrik üretiminin yüzde 48,7’sini doğalgaz olmak üzere üretimin yüzde 77,8’ini termik santrallerden karşılamıştır. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmanın en önemli yolu, yeni doğalgaz ve ithal kömür santrallerinin yapımına onay vermemektir. Enerji tüketiminde Fosil Yakıtların payının mutlaka düşürülmesi, başta enerji verimliliği olmak üzere rüzgar ve güneşe dayalı yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmelidir. Enerji planlamalarında ulusal ve kamusal çıkarlar korunmalı, toplumsal yararın arttırılması, yurttaşların ucuz, sürekli, güvenilir enerjiye kolaylıkla erişebilmesi, çevreye verilen zararların en asgariye indirilmesi hedeflenmelidir. Dağıtımdaki kaçaklarla birlikte yüzde 15 civarındaki kayıplar ve yer yer yüzde 50’nin üzerine çıkabilen enerji tasarrufu imkanları göz ardı edilmemelidir. Sektörler bütünleşik kaynak planlaması yapmalı, yatırımlarında toplum yararı gözetmelidir. Tarımsal arazilere, ormanlara, sit alanlarına santral kurulmamalı, ÇED raporları ile birlikte toplumsal etki değerlendirme raporları hazırlanmalıdır” diye konuştu.
“ÇEVRE HAKKI, İNSAN HAKKIDIR”
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu da bugünkü koşullarda doğaya ve insan sağlığına zararlı olmayan hiçbir enerji kaynağı olmadığını ve buna göre düşünerek adımlar atılması gerektiğini vurgulayarak, “Çevre hakkı, insan hakkıdır. Enerji kullanımında dünyaya baktığımızda her yerde aynı oranda enerji kullanılmıyor. Ülkeler kapitalist sistem içerisinde belirli bir gruplama dahilinde merkez kapitalistler enerjiyi bol kullanırken, bağımlı ülkeler enerjiyi fazla kullanamıyor. Ülkemizde 90’lı yıllarda çevre meselesinde genellikle bir tankerin denize bıraktığı atıklar, balıkların ölümü, atık suların renk değişimleri ya da patlamalar gibi sorunlar çıktığında görülür olurdu. Son zamanlarda Nükleer Santral kazaları çevre ve enerjiyle ilgili tartışmaları gün yüzüne çıkardı” şeklinde konuştu.
“ZEHİRLENEREK ÖLECEĞİZ”
Türkiye Barolar Birliği Çevre Komisyonu Yürütme Kurulu Üyesi Av. İsmail Hakkı Atal ise dünyanın az zamanı kaldığını ama Türk insanının daha az zamanı kaldığını kaydederek, “Dünya yok olmadan Türkiye’de yaşayan insanlar zehirlenerek ölecek. Adana’da bir yılda iki defa iklim felaketi yaşandı. Bir yağmurda kent sular altında kaldı, evleri su bastı. Halkımız yinede iklim felaketinin farkında değil” diye konuştu.
“PROJELER HUKUKSAL ESASLARA GÖRE YAPILMIYOR”
Adana Barosu Çevre ve Kentleşme Komisyonu Başkanı Av. Ümit Arif Özsoy da termik santral projelerine ilişkin Türkiye’de yeterli denetimin yapılmadığını savunarak “Hukuk devletinin tartışıldığı ortamda yargı denetimi de bilimsel ve hukuki esaslara göre yapılmadığını, projelerin yargı denetiminden kaçırıldığını ve projelerdeki çevresel etki değerlendirmesi bilimsel esaslara göre yapılmıyor. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir” ifadelerini kullandı.
Panele katılan konukların merak ettiği soruların yanıtlanmasını ardından Moderatör Dt. Fatih Güler, konuşmacılara teşekkür plaketi verirken, Adana Tabip Odası Başkanı ve ADAMOB Dönem Sözcüsü Prof. Dr. H. Neslihan Önenli Mungan da Dt. Fatih Güler’e teşekkür ederek plaketini verdi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!