Boğaz’da gezinti

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Amerika’da Mississippi üzerindeki nehir gemilerindeki anılarımı anlatırken bizdeki Boğaz gezilerine de değinen bir yazı yazmıştım.

Bir okuyucum, Cihan Kunt Yeşilada’dan bu konuda bir mektup aldım.

Bakın neler anlatıyor...

'Mayıs ayında Amerikalı arkadaşlarımıza Istanbul’u gezdirirken eksikliklerimizin biri de geçenlerde yazınızda değindiğiniz şehir hatlarının Boğaz turu idi.

Gemide yüzlerce turist, ayran satan satıcısının avaz avaz bağırmasıyla sinmiş şaşkın ördekler gibi bakışıyorlardı. Gemi hızla gidiyor, ama nereye gidiyor nereden geçiyor bu konuda verilen hiçbir bilgi yok!

Anadolukavağı’nda yolcuları gemiden boşalttılar. İnsanlar geminin ne zaman kalkacağını bilemediklerinden kıyıda öylece korku ile yan gözle gemiyi takip ediyorlardı. İngilizce konuştuğunu sezdikleri Türklerden yalvaran gözlerle yardım bekliyorlardı. Bazısı ise akıllı. Geziye bir rehber eşliğinde çıkmışlar.

Oysa dediğiniz gibi böylesine zengin bir kültürü sunabilmenin ne kadar basit yolları var. Niçin yapmıyoruz? Biraz daha fazla ücret alarak neler yapılmaz ki....

Dün gazetede haberini okuduğum Sultanahmet 'Binbir Direk Sarnıcı'.. Dünyada eşi bulunmaz bir tarihi nasıl yok etmişiz... Ne olur birşeyler yazın.. Dünyanın en güzel ülkesi için.'

Yazdım, yazıyorum ve yazacağım sevgili okurum. Hiç merak etmeyin...

Halk otobüsleri

İstanbul'un toplu ulaşım dertleri biter tükenir gibi değil. Öyle olunca da konu bu köşede sık sık gündeme geliyor. Gelmesine geliyor da, cevapları da eksik olmuyor.

4 Temmuz tarihinde yayınlanan yazıya İstanbul Otobüs Sahipleri ve İşletmecileri Esnaf Odası’ndan Başkan İsmail Yüksel ve Genel Sekreter Yardımcısı Onur Orhon imzalı bir cevap geldi.

Mektup buraya aynen aktarılamayacak kadar uzun.

Özet olarak söylenenler birkaç başlık altında toplanabilir.

1. Belediye izni ancak 18 ayrı kalemde indirim ve ücretsiz yolcuların kabul edilmesi şartıyla vermektedir. Söylenmeyen ama ima edilen de şu: Bu durum halk otobüsü işletmecilerine büyük bir mali külfet yüklemekte.

2. Buna karşılık 'mavi kartlıları da taşıyalım, bu durumda da bize mavi kart gelirlerinden bir pay verilsin' yolundaki önerimiz belediye tarafından reddedilmektedir.

3. Bize ancak verimsiz hatlarda izin verilmektedir. İstanbul’daki 600 hattan ancak 150’sinde halk otobüsleri çalışmaktadır.

4. Halk otobüsleri dışarıdan sanıldığı gibi büyük paralar kazanmazlar. Üstelik belediyenin otobüs başına 8 personeline karşı onların 3 personeli olmasına rağmen. Bir de buna ek olarak şu sıralarda eski otobüsleri yenilemekteyiz. (Bu arada bakınız madde 1)

Halk otobüsü işletmecileri bu durumda İETT’nin özel halk otobüslerine teslim edildiği iddiasını şiddetle reddediyorlar.

Bizim okuyucunun şikayetine gelince...

O hatta İETT ve özel halk otobüsleri birlikte çalışmaktaymış. Bu sistemde bir özel halk otobüsü, bir İETT otobüsü dönüşümlü olarak servise verilmekteymiş.

Benden duyurması...

Özür

Bir okuyucum, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden tarih öğrencisi Özlem Topçu, geçenlerde yanan bir boya fabrikasının önünde namaza duranların sözkonusu edildiği yazımla ilgili eleştirilerini dile getirmiş.

Gerçi o satırlarda biraz latife vardı ama anlamayanları da suçlamamak lazım.

Böyle bir latife ile o satırları bilimin ve aklın giderek bir kenara bırakılır olmasına ilişkin bir bölüme bağlamıştım.

Düşüncelerimde hala ısrarlıyım. Çağdaş bir ülkede akıl, bilim hep ön saflarda yer tutmalı. İnşallahlar, maşallahlar, nazar değmesinler ile fazla yol alınabileceğine inanmıyorum.

Elbette sosyolojide 'VolksIslam' diye geçen halkın yüzyıllar boyunca yoğurup yorumladığı inanç sistemine bir sözüm yok. Bunların varlığı bir zenginlik. Ancak mürşid diye bunlar ön plana çıkartılamaz.

Çıkarsa -veya daha doğrusu çıktığında- neler olduğunu merak edenler, tarihimizi bir kere daha okusunlar yeter.

Bu arada küçük bir not daha ekleyeyim. Felaket cuma günü olmuştu. Cuma namazının kazası olmadığını bilirim. O yüzden yazdığım bu anlamda yanlıştı. Başta sevgili Özlem Topçu olmak üzere yanlışlıktan incinen bütün okurlarımdan özür dilerim.

Ya bu mektuba ne demeli?

Halk otobüsü işletmecilerinin neler söylediğini yukarıda okudunuz.

Kendi hesabıma bize zorluk içinde hizmet veren insanlara karşı şükran duyuyorum.

Ancak bunu söylemem, hizmet ne olursa olsun mutlaka şükran duyulması gerektiği anlamına gelmiyor. İşlerin bir de düzen içinde yapılması gerek.

* * *

Bu kez imzasız bir mektup var elimde.

İmzasız mektupları bırakın yayımlamayı, dikkate bile almadan çöpe atmama rağmen bu kez mektubu okudum. Bir kez kuraldışı davranıp mektubu yayımlamak istiyorum.

'Sayın Şavkay,

04. 07. 2000 tarihli gazetenizde yayımlanan bir okur tarafından yazılmış 128 numaralı Mecidiyeköy - Üstbostancı otobüsleriyle ilgili yazıyı okudum. O okurun bütün söylediklerine yürekten katılıyorum.

Ben halk otobüsleri ardı ardına geçerken belediye otobüslerinin ne yaptığını öğrendim. Hem de bir halk otobüsü şoföründen. Belediye otobüslerinin nerede olduğunu sorduğumda, 'onların şekerleme saatleri' diye bir cevap aldım.

İnsanlar, bilhassa yaşlılar duraklarda kavrulurken onlar daha önemli işler yapıyorlar!' diye yazmış okurum.

* * *

Sayın İETT genel müdüründen bir ricam var.

Lütfen hemen kağıda kaleme sarılıp tepkisel bir cevap yazmayın.

Yukarıda da söyledim. Bu mektup imzasız. Geri dönüp, 'iddianı ispat et kardeşim' denecek birisi yok.

Ben de insafın dinin yarısı olduğunu biliyorum. Bu sütunlar aracılığıyla kimseye haksızlık edilmesini de istemem.

Ama ortada görünen bir kusur var. Şikayetler var.

Haberin Devamı

Bunun çaresini bulun. Bulduğunuzu bizle paylaşın. İstanbulluları çözümlerden haberdar edelim. Bu kadarı bize yeter de artar bile.

Yazarın Tüm Yazıları