Bodrum’da bir şair kızı

Bodrum’da bir şair kızı yaşarsa ne yapar? Yazar... Seda Arun da öyle... Seda Arun;

Haberin Devamı

Bodrum’da bir şair kızı

ÇİZİK
Geleceğim, bekle dedi, gitti..
Ben beklemedim, o da gelmedi.
Ölüm gibi bir şey oldu..
Ama kimse ölmedi.

dizelerini yazan, şiirin babalarından Özdemir Asaf’ın kızı. Yıllar önce Bodrum’a yerleşmiş. Yazılara, kitaplara Bodrum’da devam etmiş. Burada derlediği, Kıyılara Kaçan Kadınlar, şehir yaşantısını arkalarında bırakıp, sessiz hayata geçenlerin hikayelerini anlatıyor. Bitez’de yaşayan Seda Arun’la Bodrum’un en güzel koylarından biri olan Gündoğan’da buluşuyoruz. Günbatımı gibi usul usul anlatıyor Arun...
“Bir arkadaşın ‘Kıyılara Kaçan Kadınlar’ diye bir derlemesi vardı. 25 kadının öyküsü. Kurgu yok hepsi gerçek. 14 kişiyi ben yazdım diğerlerini kendileri yazdılar. Zaten projenin amacı herkesin kendi yazmasıydı. Yazamayanlar oldu, bunun üzerine ben yazdım. ‘Kıyılara Kaçan Kadınlar’ın baskısı yok. Üç baskı yaptık sonra yayınevi kapandı. Fakat çok ilgi gördü kitap. Genelde Bodrum’da yaşayan kadınlar vardı kitapta. Tekrar basılmasını istiyorum, ama ulaştığım yayınevleri sıcak bakmadı.”

Haberin Devamı

Kıyılara Kaçan Kadınlar’ın ortak özelliği
Arun, kıyılara kaçmayı seçen kadınların ortak özelliklerini şöyle dile getiriyor; “Hepsi çok güçlü kadınlar, yılmıyorlar, mücadele ediyorlar. Önsözü Zeynep Avcı yazdı. Hem kıyıların, hem kaçmanın simgesel olduğunu anlattı. Kitabın projesi olan Hülya Üstün’ün de düşüncesi şu; ‘Bir kadın bu kararı tek başına verecek. Evli olmayacak. Erkek arkadaşı olabilir, annesi, babası olabilir yanında, ama kararı tek vermeli. O; kararı verme aşamasındaki duyguları, verdikten sonraki duyguları, burada yaşarken ki duyguları olarak derlemeyi düşünmüştü, bence başarılı da oldu. Birkaç sene önce televizyon programına biri çıkmış, ‘Ben Kıyılara Kaçan Kadınlar’ı okudum ve çok etkilendim. Bodrum’a taşınmaya karar verdim. Ama onlar kadar güçlü değildim, geri döndüm’ demiş. Kitapta beş kişi var aldatılan.

Çarpıcı öyküler
Bana göre en çarpıcı olan öykü Eflân Aytaç. 1977’deki 1 Mayıs olaylarında eşi öldürülenlerden birinin karısı. Bir de Sönmez Taner, çok statik olduğunu sandığım bir kütüphaneci... Ama içindeki fırtınayı okuyunca fark ettiğim, Ankaralı bir bürokratın karısı. Sekiz sene boyunca en yakın arkadaşıyla kocası kendisini aldatmış. Benim hikâyem de var kitapta. İstanbul’da yaşıyordum. Fethiye’de de yedi yıl oturduk. Bodrum’a gelmeyi çok istiyordum iş teklifi aldım restoran işletmeciliği... Geldiğimde 45 yaşındaydım ve yalnız bir kadındım.”

Haberin Devamı


Özdemir Asaf’ın yazmadıkları

Arun babası Özdemir Asaf’la ilgili de kitap çalışmaları yapmış. “1998’de babamın anneme yazdığı mektupları aldım annemden. Derlemem 12 yıl sürdü. ‘Bana Mektuplar’ diye de bir kitap hazırladım. Kendisine gelen mektuplardan derlendi. Şu an dosya olarak hazır duruyor. Sıcak bakan yayınevi bulabilirsem... Akademisyen Pınar Ekinci, Özdemir Asaf hakkında yüksek lisans tezi hazırlamış. Bir de sahaf Şeref Özsoy’la birlikte, bir kitap hazırlamayı düşünüyoruz... “Özdemir Asaf’ın yazmadığı şiirler” diye. İnternette dolaşan o kadar çok yazmadığı şiir var ki... İnternette dolaşanları bırakın, Nazlı Ilıcak, Hıncal Uluç olmayan şiirlerini yazıyorlar. Fakat beni çok etkileyen Murat Menteş’ti. Yeni Şafak’ta yazıyordu. İnternetten alıntı yapmış, ben de düzeltmesi için yazı yazdım. Hayatımda okuduğum en zarif özür maili geldi bana; ‘Ben de bir internet kurbanıyım’ diye. Ben de adresini istedim kitapları yollamak için. Beni pastaneye davet etti tanışmak için ancak tanışamadık. Gazeteden ayrılınca kaldı. Bu hatasını bu kadar güzel bir şekilde telafi etmesi çok hoştu.”

Haberin Devamı

Bodrum’da bir şair kızı

Baban ne iş yapıyor

Seda Arun babasıyla geçen bir hikayeyi şöyle anlatıyor:
“Bir ilkokul. Okulun ilk günü. Birinci sınıf. Öğretmenleriyle ilk kez karşılaşan çocukların kulaklarında; ‘Şiir bilenler parmak kaldırsın’ sözü çınlar. Parmak kaldıran öğrencilerin sayısı, iki elin parmaklarını geçmez. Öğretmenleri sırayla hepsini çağırır. Tahtaya kalkan çocuk, başı ile sınıfı selamladıktan sonra şiirini okur, hazır ol vaziyetinde. Biri Atatürk ile ilgili şiir okur, biri 23 Nisan, öteki 19 Mayıs, bir diğeri 29 Ekim, kimileri de annem, okulum, öğretmenim. Her şiir okuyan büyük alkış alır. Sıra kendisine gelen Seda da tahtaya koşar, büyük bir sevinçle. Beyaz kurdeleler ile örülmüş saçları dalgalanır bu sırada. Rugan ayakkabılarını bitiştirdiğinde çıkan sesle içi gıcırdar, ama heyecanı daha ağır basmaktadır. Bir şair olan babasının arkadaşlarının evlerini ziyaretleri sırasında, babasının çok sık okuduğu bir şiiri ezberlemiştir Seda. Babasından büyük ve önemli şair yoktur elbette ki onun için. Rugan ayakkabıların iç gıcıklayan sesi sınıf içerisinde yankılanmasa da okulda yankılanır.
Ölebilirim genç yaşımda,
en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.
şimdi kavakyelleri esiyorken başımda,
sevgilim,
seni bir akşamüstü düşündürebilirim.
Sınıftaki sessizlik artarken, Seda’nın heyecanı da artar. ‘Hani nerede alkışlar, hani nerede tebrikler?’ soruları kafasının içinde yankılanır, birkaç saniye önce arkadaşlarının kulaklarında yankılanan mesaj şiiri gibi. Şiirin bitmesiyle başlayan sessizlik, Seda’nın kafasının içinde artan bir çığlığa dönüşür. ‘Neden?’ sessizliği ilk bozan kişi elbette öğretmenidir.
“Sen bu şiiri nereden biliyorsun? Kim ezberletti bu şiiri? Kimin şiiri bu?”
Sessizlik artmaya devam etseydi diye düşünmekten kendini alamaz Seda, ama yanıtlamaktan da geri kalmaz.
‘Babamın.’
‘Baban ne iş yapıyor?’
‘Matbaacı.’
‘Babana söyle, yarın okula gelsin.’
Akşam eve gider gitmez olanları anlatır babasına Seda ve beklediği gibi bir yanıt alır. Evet, sessizce dinleyen baba güler, yalnızca güler.”
Seda Arun, şu cümleler ile devam ediyor: “Uzun saçları, gür bıyıkları, siyah beresi, bakışlarındaki ışıltısı, r’leri söyleyemeyişi, onu arkadaşlarımın babalarından ayırıyordu. Babamın Özdemir Asaf olduğunu öğrenmem için ilk kitabının basılmasını beklemem gerektiğini o günlerde bilmiyordum.”

Haberin Devamı


İkinci el geldi hanııımmm!

Bodrum’da bir şair kızı


Bodrum’da el işi sergileri, köy, mahalle pazarlarını bolca bulabilirsiniz. Ama yaşayanların uzun süredir adeta bir kültür haline getirdiği ikinci el pazarlarını ben yeni keşfettim. Yurtdışında çok yaygın olan ikinci el pazar tezgahlarında; okunmuş kitaplardan, ayakkabı çantaya, elbiseden ev eşyasına, dekorasyon ürünlerinden aksesuvarlara kadar pek çok eşya bulunuyor. Kimi hiç kullanılmamış bile! Kimisi de dünyaca ünlü markalar... Çoğu İstanbul’dan gelip yerleşmiş Bodrumlular ve yabancılar evlerinde kullanmadıkları ne varsa toplamış satıyorlar.
Yalıkavak ve Konacık’ta cumartesileri, Turgutreis ve Bitez’de de Pazar günleri ikinci el pazarı var. “Dünyaca ünlü bu tatil beldesine gidip ikinci el pazarı mı gezeceğim” demeyin! Hiçbiri kötü eşya değil. Temiz, defosuz ve yeni kalmış bazıları da satın alınıp kullanılmamış ürünler. İkinci el satıcıları da, alıcılar da bu işten memnun. Pazarlar yaz kış açık.

Haberin Devamı


YARIN

BİRAZ DA YİYELİM İÇELİM

Yazarın Tüm Yazıları