Biz hala kendimizi köylü sanıyoruz

Haberin Devamı

Biz hala kendimizi köylü sanıyoruz

İLKOKULDAN üniversiteyi bitirdiğimiz 70’li yılların sonuna kadar “Türkiye, nüfusunun yüzde 60-70’i köylerde yaşayan bir tarım ülkesidir” diye öğrettiler bize. Halbuki, 60’lı yılların ortalarından itibaren sanayileşme hamleleri hızlanmış, buzdolabı, çamaşır makinesi, otomobil fabrikaları kurulurken bunların ihtiyacı olan işgücü de köylerden kentlere göç etmeye başlamıştı. Ancak göç eden kitleler genellikle gecekondu ağalarının işgal ettiği Hazine arazilerindeki gecekondularda yaşadıkları için nüfus kayıtlarında hala köy nüfusunda görünüyorlardı. Zaten o zamanlar bilgisayar filan da olmadığı için kimin nerede olduğu belli değildi. Bu durum 80’li yıllarda gecekondu sahiplerine tapu verip artık kentli oldukları resmileşinceye kadar devam etti.
Ama et ve süt fiyatlarının yüksekliğinden anlaşılan o ki, Türkiye’de tarım politikaları hala nüfusun yüzde 70’i köylerde, yüzde 30’u şehirlerde yaşıyormuş gibi yapılıyor. Devletin izlediği bu politikaların sonuçları ise çok vahim. Avrupalılar eti, sütü Türkler’den yüzde 30 daha ucuza alıp yüzde 40 daha fazla tüketiyorlar.
Ege ve İzmir, tarım ve hayvancılıkta Türkiye’nin önde gelen bölgesi olduğu için bu konuda yapılan bütün araştırmaları yakından takip etmek zorunda. Araştırmalarına en önem verdiğim kurumlardan biri olan TEPAV’ın Direktörü Güven Sak, Türkiye’de et ve sütün neden pahalı olduğuna dair alışılmışın dışında analizler yaptı geçen hafta. Türkiye’de artık nüfusun yüzde 75’inin kentlerde, köylerde sadece yüzde 25’inin yaşadığını söyleyen Sak, buna karşılık hala 1950’li yılarda tasarlanmış tarım politikaları uygulanmaya çalışıldığını söylüyor. Sanki dünya yerinde duruyormuş gibi 60 yıl öncesinin politikaları uygulanınca et de pahalı oluyor, süt de.
Nedeni belli olmayan kotalar ve kısıtlamalar gibi birçok yanlış politikayla işletmeler büyütülemediği için üretimin yetersiz kalması, Avrupa’da en uzak 90 kilometre mesafeden işletmelere süt temin edilirken, Türkiye’de bu mesafenin 650 kilometreye kadar çıkarak maliyetlerin artması, devletin yem politikaları gibi pet çok neden pahalı et ve sütün ana kaynağı olarak gösteriliyor.
Devletin tarım politikalarını belirleyenler Türkiye’yi hala nüfusunun büyük bölümü köylerde yaşan bir ülke zannetse de artık 2013 yılındayız ve tarım politikaları nüfusunun yüzde 75’i şehirlerde yaşayan nüfusa göre belirlenmek zorunda. Aksi takdirde sağlık ve zekanın en önemli protein kaynaklarından et ve sütü Avrupa’ya göre yüzde 40 daha az tüketen toplum olmaya devam ederiz.
Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümü 2023 yılı için büyük projeler hazırlandığı Türkiye’de insanların koyun gibi bir toplum olmamızı herhalde ülkesini seven hiçbir yönetici istemez.

Haberin Devamı

İzmir öncülük yapmalı

Haberin Devamı

Ege, modern ve büyük ölçekli işletmelerin kuruluşunda gıda sanayiinde Türkiye’nin lider bölgesi konumunda. Geçmişten gelen birikimin yanı sıra geleceğe yönelik potansiyeli ve yenilikçi yapısı Türkiye’nin tarım politikalarında doğru yolu bulmasına yardımcı olabilir.
Ankara’dakiler gibi kağıt üzerinde çalışarak değil, bizzat yaşanarak uygulamadan gelen sorunların ışığında çözüm yolları gösterilse, ben hiçbir iktidarın “ucuz et ve süte hayır” diyeceğine inanmıyorum. Yeter ki, birileri çözüm yollarını gösteren projeler sunsun.
İzmir’de üniversitelerden sivil toplum ve meslek kuruluşlarına bu konuda bilimsel ve uygulamadan gelen sorunlara çözüm önerecek çok sayıda kuruluş bulunuyor. Egeli üretici ve tüketicilerin geleceği için bu kuruluşlar hızla harekete geçmeli. Görülen o ki, cin şişeden çıkmak üzere. Bir kere çıktı mı mutlaka bir şeyler yapılır. O nedenle aktif katılım çok önemli.
Gözlerimiz İzmir’den çıkacak yeni tarım politikaları önerilerinde olacak.

Yazarın Tüm Yazıları