Biz elbette bize benzeriz ama, Fransa'ya da benzeriz

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Georg W. Hegel iyi söylediydi, doğru söylediydi. Ama, eksik söylediydi.

‘‘Bütün büyük tarihsel olaylar ve kişiler iki defa tekerrür eder...’’

Onun eksiğini Karl Marx tamamladı.

‘‘Hegel'in dediği doğrudur, ama, eksiktir. Tarih iki kere tekerrür eder, ama, ilkinde tragedya, ikincisinde fars olarak...’’

Türkiye'nin uzak-yakın tarihi ısrarla kendisini tekrarlıyor.

Gonuşulanlara, gündeme bakınız, ne demek istediğimi iyi anlarsınız...

* * *

Biz kime benziyoruz?

Elbette, birinci öncelikle, kendimize...

Sonra kime?

Fransa'ya...

Niye onlara da başkasına değil?

Çünkü, kanunlarımızı, idari yapımızı, hukukumuzun temel ilkelerini, bonapartist bürokrasiyi, daimi orduyu, siyasi polisi onlardan aldık...

Yani, tarihin niye ısrarla tekerrür ettiğini Fransa örneğinden görebiliriz.

Marx'ın bence en önemli yapıtı olan ‘‘Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i’’ne bakalım...

* * *

İnsanların kendi tarihlerini kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri şartlarda değil, tarihin çizdiği çerçeve içinde, tarihin belirlediği şartlara göre yazdıklarını, yaptıklarını söyler Marx...

Daha önemlisi, geçmiş zamanı diriltmeye kalkanların, ‘‘yaratıcı’’ değil, ‘‘kötü bir karikatürcü’’ olduğunu söyler.

Marx'ı okumaya devam edelim...

‘‘1848-1851 dönemi Fransa'da üçe ayrılır. Louis Philipe'in tahttan indirilip Kurucu Meclis'in faaliyete geçtiği dönem kızışıktı. Kralcılardan daha çok kraliyetçi olanlarla cumhurbaşkanından daha cumhuriyetçi olanlar arasındaki savaşı, 29 Mayıs 1849'da cumhuriyetçiler kazandı, ‘yeni cumhuriyet' kuruldu. O tarihten 2 Aralık 1851'e kadar, anayasal cumhuriyetin kendisiyle cumhuriyetçiler arasında bile didişme vardı. Daha da önemlisi, katılmacı cumhuriyet vardı. O kargaşanın içinden, Louis Bonaparte çıktı. Şubat 1848'in coup de main'ine (*) Aralık 1851'in coup de tete'iyle (**) cevap verildi...’’

* * *

Louis Bonaparte’ı, cumhuriyeti deviren adam olarak değil, karısı Eugenie'nin ‘‘pehlivan padişah’’ Abdülaziz'le ilişkilerinden tanır halkımız...

Ama, ortada bir gerçek var.

Devletin nasıl yeniden yapılanacağı konusunda her kafadan seslerin çıktığı ortamlarda, sapıkların, gaspçıların, meczupların her türlü hak ve özgürlüklere el koydukları ara rejimler yaşanır.

Ara rejim... Marx'ın deyimiyle, ‘‘coup de tete’’...

* * *

Bütün kötü alışkanlıklarımızı Fransa'dan aldık...

Marmara Denizi'nin güzelim bok barbunyası dururken, mayonezli levreklerini bile ithal ettik.

Tarihlerini yaşamaktan korkuyorum...

Çok mu karamsarım? Yoooo!

Şu biiirrr!

Siyasi-idari tarihimizin on dokuzuncu yüzyıl Fransa'sına çok benzediğini biliyorum.

Şu ikiii!

Ahmakların tarihten ders almasını öğrendikleri takdirde tarihin kendini tekrarlamaktan vazgeçeceğini biliyor, zaman kazanmak istiyorum.

* Coup de main: Yardım eli uzatma

** Coup de tete: Kafa darbesi, fevri davranış













Yazarın Tüm Yazıları