Birinci tehdit seçim yapmamaktır

Güncelleme Tarihi:

Birinci tehdit seçim yapmamaktır
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 1998 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

‘Rejime yönelik tehdit’’ meselesi benim her zaman kafamı kurcalamıştır. Devlete yönelik hangi tehdidin ilk sırada olduğu tartışmaları koyulaşınca, meseleyi bir kez daha enine boyuna düşündüm.

Kutsal Devlet'in temeli sayılan Kırmızı Kitap, bir süre önce rejime yönelik birinci tehdidin PKK olduğu görüşünden vazgeçmiş, ilk sıraya irticayı koymuştu. Nitekim 28 Şubat sonrası tüm uygulamalar, irtica tehdidini savuşturmaya yöneldi. Benim naçizane düşüncelerime göre, bu uygulamalar tehdidi savuşturmak bir yana, bizatihi azdırmayı getiriyorlardı ama, önemli olan yüce büyüklerimizin düşünceleriydi.

Ne var ki bir süredir, gazetelerin birinci sayfalarını PKK baskınları işgal etmeye başladı. ‘‘Bitti’’ denilen terör yeniden azmış ve gencecik fidanlar gene kırılmaya başlamışlardı. Kan ve gözyaşı akıyordu.

Bu gelişmeler üzerine İslamcı basın adı takılan kesimde de manşetler; ‘‘Birinci tehdit irtica değil PKK'dır’’ iddialarından oluşmaya başladı. Ancak buna cevap verilmekte de gecikilmedi.

BÇG bildirisinde bu gibi manşetler şiddetle kınandı ve ‘‘gündemi değiştirmek’’ amacına yönelik oldukları iddia edildi.

* * *

Bana göre, eğer bir devlet, ‘‘tehdit’’ temeline dayanıyorsa, o devletin işi baştan bitmiştir. ‘‘Tehdit’’, yani ‘‘öcü’’ ve ‘‘umacı’’lar yaratarak bütünlük sağlamak isteyen devlet, önünde sonunda kendi iç çelişkilerinin kurbanı olacaktır. Yani bu tür devlet, kendi yarattığı tehdit ya da tehditler paranoyası altında çöküp gidecektir.

Kısaca, bir devlet için asıl tehdit ‘‘tehdit yaratmak’’tır. Çünkü tehdit yaratan devlet tüm mesaisini, tam bir ‘‘takıntı’’ halinde, yarattığı tehditleri izaleye hasredecek ve uyguladığı yöntemler, korkunun uzantısı olan şiddeti getireceğinden, tehdit ya da tehditleri daha da azdıracaktır.

Nitekim, bunun örneklerini uygulamada oldukça sık görmeye başladık. Anlaşılıyor ki, devlet bir tehdit ortaya attığı zaman, bırakınız onun ortadan tamamiyle kalkmasını, büyük ölçüde azalmasını bile istemiyor. Çünkü tehdit ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde azaldığı takdirde devletin varlık sebebi ortadan kalkacak. O zaman, ‘‘Kutsal Devlet’’e, baskıya, şiddete, antidemokratik anayasa ve yasalara gerek olmayacak ve devlet demokratik olarak yeniden yapılanmak durumunda kalacak.

Ve sonuçta asli sahibinin, yani halkın eline geçecek.

Ödenen vergilerin hesabının sorulabildiği bir devlet ortaya çıkacak.

İşte tehdit yaratıcılarının istemedikleri budur.

İşte önümüze her gün sürülen ‘‘tehdit pilavı’’nın nedeni budur.

* * *

Türkiye Cumhuriyeti varlık sebebini bu çağda artık tehdit ya da tehditlerde arayamaz. Türkiye Cumhuriyeti varlık sebebini ‘‘Cumhuriyet’’ kavramına demokrasiyi ekleyerek bulmak zorundadır. İşte o zamandır ki tehditlerin yarattığı çelişkiler uzlaşacak ve devletin içten çürümesi duracaktır. Bunun ilk yolu da halk, yani seçimdir.

Eğer seçime gidilmezse, çürüme daha da hızlanacak, çelişkiler daha da keskinleşecek ve asıl tehditler olan ‘‘yolsuzluk’’, ‘‘yoksulluk’’, ‘‘adaletsizlik’’ artacaktır.

Tehdit sayılan diğerleri, işte bunların uzantısıdır.













Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!