Bir takım vicdansızlıklar!

Bazen bir takım olayların şu sıkıcı hayatımıza azıcık renk katsın diye “oldurulduğundan”, haber olsun da meraklanıp okuyalım, üstüne tartışalım diye yapıldığından şüpheleniyorum.

Yoksa 6 yaşındaki çocuklar için niçin sutyen tasarlansın, değil mi efendim.
Avustralyalı meşhur tekstil firması Bonds çocuklar için bir sutyen çıkarmış. Anne babalar ve psikologlar isyanda.
Çocuk dediğin büyüklere özenir, onu anladık da bunun üstünden para kazanmak niyedir?
Hadi çocuklar için topuklu ayakkabı, makyaj malzemesi, ancak koca bir kadının giyebileceği üst-başın minyatür hallerini anımsatan bebe kıyafetleri gördük ama iç dünyamız da eksik kalsaydı be Avustralyalı.
Nedir, bundan sonraki adım, “çocuk g-string’i” mi?
Çocuk üstünden para kazanmakta bir sakınca yok zira anladığım kadarıyla.
Bakın, daha evvelki gün, Doğubeyazıt Gümrük Kapısı’nda, Çin’den getirilmiş, kanserojen madde içeren ve kaçak yollarla Türkiye’ye sokulmaya çalışılan 2 milyon oyuncak yakalandı.
A be vicdansız kaçakçı, kendi çocuğunun her gün siyah çöp poşeti çiğnediğini bilsen, ne hissederdin? Bir de konuya öyle bak...
Şu hayatta bir tek vicdansız adamdan korkacaksın sevgili temiz kalpli Habitus okuru.
Birkaç gün önce yazdığım zayıflama kahvesini satanlar, oyuncakları yasadışı yollarla ülkeye sokmaya çalışanlar, insanın gözünün içine baka baka yalan konuşanlar, hayvan ticareti yapanlar... Uzak duracaksın bunlardan...

“Beni terk etme!”

Vicdandan bahsetmişken; yavaş yavaş yaz mevsimini kapatıyoruz ya, Bodrum, Çeşme gibi güzide tatil mekanları, her sene olduğu gibi bu sene de insanın içini parçalayan bir duruma sahne olacak.
Bahar ve yaz mevsiminde evin küçük çocuğunun “Enneee, bana köpek al, kedi al” ağlamaları sonucu alınmış bir takım şansız “pet”ler çok yakında sokak hayvanları ekibine katılacak.
Bakınız, canlıya eşya muamelesi yapmanın affedilir yanı yok. Canlı sevgisi dediğin, insan-hayvan ayırt etmez. Yanına aldığın hayvan, artık senin çocuğundur. Çocuğunu kışın okula gönderip yazın tatile giderken sokağa salıp unutamıyorsan evin paylaştığın hayvana da aynı muameleyi yapmak zorundasın.
Tabii vicdan yokluğunda bu hayvan sevgisini “Delilik”, “Hayvanla insan bir tutulur mu hiç?” gibi konular gündeme gelebiliyor. Bunları birçok hayvansever duymuştur, ben de hep duydum ve duyacağım, biliyorum. Ancak fikrim değişmeyecek. İnsan sevgisiyle hayvan sevgisinin bir farkı yok.
Bakın, her sene tekrarlanan bu “sokağa hayvan terk etme” meselesinin önünü almak için HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) harekete geçmiş. Yazın susuz kalan sokak hayvanlarına yönelik “Bir kap su”’dan sonra sonra süper bir iş yapmışlar bu yeni kampanyalarıyla.
Zira hayvanların ağızları var, dilleri yok malumunuz. Onların adlarına konuşan, konuşmakla kalmayan, meseleyi eyleme döken HAYTAP’ı alkışlamalı. Sitelerine bir göz atın: www.haytap.org

Teşekkürler!

Türk dizilerinde, bir gram oyunculuktan, inandırıcılıktan nasibini almamış adamları sadece “renk” olsun, popülarite getirsin diye görmek, beni uzun vadede birçok yapımdan soğutmuştu. Popüler isim desteğine karşı değilim ama biraz da yetenek konusun be arkadaş!
Bu sezon, beni damlalıkla gözyaşı kondurulmuş yüzlerden, “suflörü az duyuyorum ama neyse” yüz ifadelerinden kurtarmış birkaç isim var: Behzat Ç’nin başrolü, her sahnede döktüren Erdal Beşikçioğlu, “Öyle bir geçer zaman ki!” dizisindeki oyunuyla beni ekrana kilitlemeyi ve zırlatmayı başaran genç yetenek Aras Bulut ve Küçük Sırlar’ın en heyecan verici ismi Ecem Uzun: Sizlere teşekkür ediyorum...
Yazarın Tüm Yazıları