Bir Smokin Tragedyası

Pazartesi akşamı saat yirmi otuz sıralarında Taksim Meydanı'nda şöyle bir sahne yaşanmaktaydı. Çok anlayışlı bir insan olan sigara-çakmak işportacısı smokin giyinmiş ve kollarını yarıya kadar sıvamış bir adamın beyaz boyalı ellerine benzin serpeliyor.SULTANHAMAM tezgahından düzme defolu ceket değil ki gardroba sıra sıra istifleyesin, hayatımda tek bir defa ve o da kırk yaşımda smokin sahibi oldum.Ama sırtıma geçirmek kısmet olmadı. Oysa Hürriyet'i kafesleyerek almıştım.Gazete namına Amerika'daki Cumhuriyetçi Parti Kongresi'ni izlemeye gönderiliyordum ve George Bush'un yemek daveti için smokin gerekiyordu.Söylemesi ayıptır kışlık palto düzmek için bile akla karayı seçiyorum papyonlu giysim kusur kalsın, ben kim siyahi resepsiyon kostümü kim...Dolayısıyla, aidiyetini taşıdığım emekçi sınıfın mücadele bilincini hatırlayarak şeflerime ‘mesleki alet’ diye dayattım ve faturası muhasebeye gönderilmek kaydıyla İstanbul'un şık bir mağazasından smokin seçmeye gittim.Ne var ki o sırada dükkanda bulunan klasik modeller leylek boyuma uymadı.Kimisinde acemi askere benzedim, kimisi üzerimden kaçtı. Tezgahtar da allem edip kallem edip ‘jaketatay’ denilen ve frenklerin düğünlerde giydiği türden bir seremoni elbisesini kakalamaya çalışıyordu.Yemezler ve biliyorum penguene benziyorum ama ne çare ki Teksas uçağı birazdan kalkacak, küfrederek pakedi valize attım. Yeşilköy'e yetiştim.Lanet olsun, George Bush'un resepsiyonuna da koyu siyah takımla gittim.O gün bugündür penguen smokinimi koruyucu kılıfından dahi çıkartmadım.* * *FAKAT işte pazartesi akşamı ‘Hürriyet’in 50. yıldönümü balosu var ve davetiyenin altında kapı ‘smokinli’ yazıyor. Sıkıysa blucinle git !Eh muhasebenin de ikinci bir defa pilav yiyerek bendenize yeni elbise düzmeyeceğini biliyorum, tek çare olarak kiralamak kaldı.Allahtan refakatçim bu işlerden anlıyor ve beni iki hafta öncesinden bir dükkana götürdü. Orada üstümü başımı ölçüp mezuruma uygun model seçtiler. Aynı refakatçim cuma akşamı kiralanmış takımla geldi. Prova etmemi istedi ama zaten daha önce denendiğinden ben bir daha tekrarlamayı reddettim.Pazartesi gecesi kuşanır ve Dolmabahçe'nin yolunu tutarız diye düşündüm. Bu arada da semt yakın Serdar ve Rana Turgut'la anlaştık, nasılsa trafik tıkanır ve arabayla gidemeyiz, o penguen kıyafetlerimiz içinde bari dört kişi aşağıya yürüyelim ki elalemin alaycı tebessümlerine hep beraber göğüs gerelim.* * *NEYSE, pazartesi akşamı geldi ve artık giyineceğim. Fakat o ne ? Ara ki ara siyah çorabım yok ! Tamam ben hep ekose çorapla çarık geçiririm ama benim yine de iki üç çift bu renkten stoğum vardır...Allahtan daha henüz saat erken Taksim'e indim ve kendime çorap seçtim.Sonra döndüm ve tiril gömlek, ipek papyon, bir gecelik smokinimi kuşandım.Bayağı yakıştı. Pek kranta oldum. Refakatçimden de öpücük kaptım.Bu arada pencereden dışarı bakıyorum trafik gayet ehven ve Saray üstünde helikopterler vızır vızır uçuşuyor, keyfim de yerinde, babalık performansımı kıskanarak hakkımda mahrem yazılar yazan Serdar'a oyun oynamaya karar verdim. Telefonumu açtım ve ‘Rana’yla sen yürüyerek gidin. Gazete beni helikopterle aldırtacakmış' diye hava bastım. Yutmadı ama olsun...Her halde Serdar'ın bedduası, işte tam o sırada büyük facia vuku buldu.Kiralık smokinin özel düğmesi iliğe bağlandığı yerden parçalandı.Zahir küflendiğinden olacak, hınzır buton elimde kalakaldı.* * *AMA yine paniklemedim. Daha beş dakikamız var, tekrar Taksim'e çıktım. Bu saatte artık düğme aranmaz, gittim o çok güçlü zamklardan aldım.Gerisin geri döndüm ve önce prospektüsteki bilgiç açıklamayı okudum, sonra da düğmeyle iliği birbirlerine yapıştıracak cerrahi operasyona hazırlandım.Ve o anda ikinci bir facia daha gerçekleşti. Tüp patladı. Mucize eseri maddenin smokine akmasını engellememe rağmen sıvı önce elimde pıhtılaştı, ardından da dondu. Her halükarda parmaklarım bembeyaz kesti.Şimdi bir badana ustasına benziyorum. Zamkı ayıklamak için aseton veya benzin gerekiyor. Birincisi için eczane kapalı ve ikincisi de bizde yok.Ve Dolmahçe'nin kapısı açılalı artık dakikayı geçiyor.Refakatçim küflü smokinimi önünü ancak çengelli iğneyle tutturabildi ve bundan böyle de zaman kaybetmemek için bu kez Taksim'in yolunu beraber tuttuk.* * *PAZARTESİ akşamı saat yirmi otuz sıralarında Taksim Meydanı'nda şöyle bir sahne yaşanmaktaydı.Çok anlayışlı bir insan olan sigara - çakmak işportacısı smokin giyinmiş ve kollarını yarıya kadar sıvamış bir adamın beyaz boyalı ellerine benzin serpeliyor; pek terbiyeli sözler sarfetmediği anlaşılan aynı adam bir yandan ellerini ovarak lanetli zamkı parmaklarından sökmeye çalışıyor, bir yandan da tuvaletli bir refakçinin kendisini teskin için yaptığı yaklaşımları nemrutça reddediyor; bu arada Taksim Meydanı'nın arsız ve hain akşam ahalisi sanki hiç kanat temizleyen bir penguen görmemişmiş gibi makaraları koyuveriyordu.Bu smokinli adam saat yirmi elli sularında Dolmahçe Sarayı'nın kapısından ancak içeri girerken de çengelli iğneyle tutturulmuş küflü bir düğmenin nasıl gizlenebileceği ve benzin kokan zamklı bir elin nasıl tokalaşalabileceği hakkında muazzam zihin egzersizleri yapıyordu.‘Hürriyet’ Gazetesi 50. yılında lütfen bana eli yüzü düzgün bir smokin daha al yoksa 100. yılında da ben smokin tragedyaları yazmaya devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları