Bir komutan iki Sarıkamış

ÖYLE bir TSK düşünün ki onun 3. Ordu komutanı Orgeneral Saldıray Berk resmen “anayasal rejime karşı çete kurmak”la suçlanıyor. “Ergenekon” şaibelisi addediliyor.

Haberin Devamı

Cürüm kesinleştiği takdirde de onbeş yıl hapisle cezalandırılması öngörülüyor.
Üstelik bu defaki suçlama “yandaş medya”dan (!) falan kaynaklanmadı.
Bizzat savcıların hazırladığı iddianamede yer aldı. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi de aynı iddianamede zikredilen delil ve şahitlikleri meşru addetti ve hukuki işlem başlattı.
Nitekim diğer zanlılardan bir bölümü tevkif edildi.
Ancaak, zahir bizim gibi sıradan fânilerin aklının ermeyeceği “mühim” (!) nedenlerden dolayıdır ki, zat-ı devletlû Saldıray Paşa ifade vermeye bile tenezzül buyurmadı.

ÖTE yandan yukarıdaki savcıların “iktidar maşası”  olduğuna dair iftira da atılamaz.
Zira onlar, aslında aynı yönde soruşturma yürüten selefler “iyi saatte olsunlar”a dokundu diye “HSYK” tarafından azledilen eskilerin yerine atanan haleflerden oluşuyor.
Yani, bağımsızlıksa bağımsızlık ve tarafsızlıkla tarafsızlık, Orgeneral Berk’e yönelik suçlamalar kadı kızında dahi bulunmayacak bir hukuki kusursuzluk çerçevesinde yürütülüyor.
Nitekim en “kuru imzacıları”, en “balyozcu başıları ve en “kafes bakıcıları” dâhil, her çete ve darbe soruşturmasında vaveylaya kopartan o statükosu zaptiyesi kalemşörler ve medyatörler bu defa gık çıkartamıyorlar. Süt dökmüş kedi gibi havaya bakıp ıslık çalıyorlar.
İmdii...

Haberin Devamı

İMDİSİ şu ki, dünyanın her hangi bir demokratik ülkesinde böylesine üst düzey bir komutan yukarıdaki sonsuz vahim suçlamalarla karşı karşıya kalsaydı, o ülkede ne yapılırdı?
Durumun ciddiyeti göz önüne alındığı takdirde aslında aşağıdakinden çok daha fazlası yapılırdı ama hadi “zanlı masumdur” ilkesinden hareket edeyim ve en asgarisiyle yetineyim:
Eveeet, böylesine zanlı bir asker değil orgeneral isterse meydan muharebesi kazanmış ve sırmalı üniformasını madalyayla donatmış mareşal olsun, anında görevinden askıya alınırdı
Aklanacağı güne kadar da karargahın kapısından içeri adım atamazdı.
Üstelik aynı ülke ordusu kendi bünyesinde derhal bir ş-e-f-f-a-f soruşturma başlatırdı.
Şüphelinin bağlı bulunduğu hiyerarşik makam yani bizzat o ordunun zirve kademesi de zanlıya, çağrılmış olduğu sivil mahkemede ifade vermesini bir e-m-i-r olarak tebliğ ederdi.
Peki, Türkiye’de ne oluyor?

Haberin Devamı

EH hep bizim bize benzememiz emrediliyor ya, tabii ki Türkiye’de başka şey oluyor.
“Anayasal rejime karşı çete kurmak”la suçlanan Orgeneral Berk ifadeyi es geçiyor.
Artı, görevinden kılını kıpırdatmıyor. Ve daha da artı, aynı Türkiye’nin en büyük iki askeri tatbikatından bir olan ve dün başlayan Sarıkamış Manevralarına komuta ediyor.
Ve bundan sonra ben ne söyleyebilirim ki, yorumunu sizin vicdanınıza bırakıyorum.

LÂF aramızda, “Sarıkamış” dedim de aklıma geldi. Bu Sarıkamış İttihatçı çetenin askerlik tarihimize yazdığı en dehşet felaketlerden birisini oluşturur. Sorumlusu da Enver’dir.
Seferberlik türkülerimizdeki adı “askeri kırdıran Enverî Paşa” lânetiyle anılan ve 90 bin canımızı Allahüekber dağlarında şehit düşürdükten sonra Ulukışla’da rastladığı amcası Halil Bey’e “kuvve-i külliyesi mahv-ı perişan oldu” diyerek yüzsüzce ellerini yıkayan o Enver ki, orduyu dokunulmazlıkla teçhiz etmiş olan aynı İttihatçı şûrekanın elebaşısıdır.
Zaten de hesap kitap vermeden Alman denizaltısına binip cehennemin dibine kaçmıştır
Ama hatırlatayım, yukarıdaki Sarıkamış 1914’e uzanır, oysa bugün 2010 yılındayız!
NOT: Gündem öyle yoğun ki “Maarif Takvimi” yazımı daha uygun bir zamana bırakıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları