Bir ’çizen adam’ olarak Başbakan

ÖNCE kendisini "kedi" olarak çizen karikatüristi çizdi...

Sonra biraz mesafeli, biraz alaycı dili yüzünden Ahmet Hakan’ı çizdi...

"Yarı biat" asla ve kat’a kabul edilemezdi, bu yüzden Ahmet Taşgetiren’i çizdi...

Aykırı çıkışlara zinhar tahammül edilemezdi, bu yüzden Ali Bulaç’ı çizdi...

"Başbakan ticaret yapamaz" meselesini kovalayıp sonuç alan Sedat Ergin’i çizdi...

"Bazen övüyorsun ama niye bazen yeriyorsun" dedi ve Ertuğrul Özkök’ü çizdi...

Ne olduysa oldu, Fatih Altaylı’yı çizdi...

Hepimizin gözü önünde yekten Uğur Dündar’ı çizdi...

İsmet Berkan’ı çizdi, Cüneyt Ülsever’i çizdi, Fikret Bila’yı çizdi...

"Hasan Abi" dediği Hasan Cemal’in "Yanlış yapıyorsun Başbakan" yazılarına öfkelendi, "abi" falan dinlemeden Hasan Cemal’i çizdi...

Sonra baktı, böyle tek tek çizerek olmayacak...

"En iyisi ben bu işi en baştan halledeyim" diyerek, tuttu Aydın Doğan’ı çizdi...

Durmadı...

Akşam Gazetesi’nin bir manşetini beğenmedi, "Gazeteni kapat" diye kükreyerek Mehmet Emin Karamehmet’i çizdi...

* * *

Bekir Coşkun, zaten "çizik yemişler cemiyeti"nin fahri başkanıydı...

Oktay Ekşi, Hıncal Uluç, Yılmaz Özdil, Tufan Türenç, Yalçın Doğan ve Yalçın Bayer de fahri üye...

Peki ya Fehmi Koru’ya ne demeli?

Her yazar bir gün kaçınılmaz olarak çiziği tadacak idi...

Ve gün geldi, "Ne güzel! Başbakan, Doğan Grubu’nu çiziyor" diye sevindirik olan Fehmi Koru da çiziğin en hasından yiyiverdi...

Bakmayın siz öyle gül gibi geçinip gittiklerine, Nazlı Ilıcak’ın bile isminin üstünde her daim belli belirsiz bir çizik vardı...

Gayet dostane ilişkiler kurmuşlardı ama "Paşa’sının Başbakan’ı" manşetinden sonra Taraf Gazetesi’ni de çiziverdi...

Başka?

Yeni Şafak yazarlarına kafayı taktı:

Hakan Albayrak’ı çizdi... Akif Emre’yi çizdi... Salih Tuna’yı çizdi... İbrahim Karagül’ü çizdi...

Çoktandır uçakta göremiyoruz, galiba Cengiz Çandar’ı da çizdi...

Star Gazetesi’nin iki as yazarına, yani Mehmet Altan’a ve Eser Karakaş’a hiç güvenmedi, "çizik kılıcı"nı üstlerinde her daim sallandırdı...

O kadar abarttı ki "çizik atma" olayını...

O kadar dikkatli ve o kadar rikkatli olmasına rağmen Sabah Gazetesi’ni bile arada çizdiği oldu...

* * *

Çizdi... Çizdi... Çizdi...

Ve geride hiç çizmedikleri kaldı...

Mesela Vakit Gazetesi’nin en müptezel yazarı Hasan Karakaya ile acilen müşahede altına alınması gereken Ankara Temsilcisi Serdar Arseven kaldı...

Mesela "Majestelerinin karikatüristi" Salih Memecan kaldı...

Mesela Emre Aköz ile muhterem zevceleri Nur Çintay A. adlı "nedime hanım" kaldı...

Hadi hakkını yemeyelim:

Kısa sürede gösterdiği olağanüstü performansla sanırım Akif Beki de "ömür boyu çizik yemeyecekler" şerefini hak etmiştir.

Ölmeden önce yapılacak on şey

BİR: Sürekli ertelediğimiz bir şeyi yapmak, yani öteden beri kafamızı bozan bir herife tokadı basıp kaçmak...

İKİ: Herkes sizin Teşvikiye Camii’nde hüznü ve neşeyi aynı anda içinde barındıran hayli özenti bir cenaze töreniyle son yolculuğunuza uğurlanmak istediğinizi zannederken... "Beni Fatih Camii’nden kaldırın" diye "son bir şaka" yapmak...

ÜÇ: Niagara Şelalesi’ne gidip nehirler üzerindeki köprülerde Marilyn Monroe ablayı hayal etmek...

DÖRT: Önce kovulmayı gerektirecek her türlü hareketi çekip, kovulunca da "Beni kovamazsınız, çünkü ben istifa ediyorum" demek...

BEŞ: Önce Murat Karayılan’la röportaj yapıp, ardından da "Ahmet Hakan söyle bakalım, Murat Karayılan’la neden görüştün?" başlıklı sekiz yazı yazmak...

ALTI: Reha Muhtar, Zahid Akman ya da Kamer Genç’le bir süre görüşüp, "İyi ki göçüp gidiyorum bu dünyadan" duygusuyla dopdolu olmak...

YEDİ: Üzerinde "Hepsi şakaydı" yazan bir not bırakmak...

SEKİZ: Çeşme’de Mustafa Denizli ile buluşup en efendi ve en janti bir şekilde şampiyonluk kutlaması yapmak...

DOKUZ: Birkaç arkadaş, AKP il ve ilçe örgütlerinin önünde toplanıp "AKP... AKP..." diye edepsizce bağırıp kaçmak...

ON: Düşünülecek, taşınılacak ve en az 15 alternatif mayın temizleme yöntemi bulunarak Başbakan Erdoğan sinir edilecek...
Yazarın Tüm Yazıları