Bina ve zina çok olacak

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Kalubeladan beri insanlar, kıyametin kendi ömür süreleri içinde kopmasından korkar. Çünkü her insan günahkârdır. Kendisine, birilerinin kıyametin alametlerini anlatmasını ister. Eğer ortada kesin alametler varsa, belki de günah işlemekten vazgeçecek ve Tanrı'nın gazabından kendini koruyacaktır. Kıyamet alameti talebi bu kadar çok olunca, kıyamet haberi arz edenler de ortalığı doldurur herhalde.

Bizim kültürümüzde en yaygın kıyamet alameti ‘‘bina ve zina’’nın çok olacağıdır. Zina işiyle şimdilerde siyasilerimiz uğraşıyor. Belki de ‘‘zina’’yı azaltarak, kıyameti ertelemeye çalışıyorlar. Belki de çoğaltarak, kıyametin gelişini çabuklaştırmaktır maksatları. Ona, yapılan kanun tekliflerini inceleyerek siz karar verin gayri. Ben size işin ‘‘bina’’ tarafını anlatayım.

* * *

Pasifik Kuşağı denilen bir bölge var yerküremizde. Eskiden Hindi-Çini denirdi buralara. Bu bölgenin bir ucu Kore'ye, hatta Japonya'ya dayanır. İşte bu yöredeki ülkeler, son 30 yıl içinde çok dikkat çekici bir iktisadi kalkınma başarısı gösterdiler. Adeta, yeni bir kalkınma ekonomisi teorisi doğmasına sebep oldular. Kısaca ‘‘ihracata dayalı sanayileşme’’ diye adlandırılabileek bu kuram, mesela Türkiye'nin uyguladığı ‘‘ithal ikamesi’’ stratejisinin tam tersiydi.

Bu yılın son aylarına gelinceye kadar da iktisadi işlerini iyi götürdü bu ülkeler. Bilhassa Güney Kore ve Tayvan (eski milliyetçi Çin) adeta birer ‘‘küçük Japonya’’ oldular. Küçük Singapur, inanılmaz hatta mucizevi bir atılım yaptı. Hong Kong başlı başına bir başarı hikâyesi oldu. Bunlara baka baka olgunlaşan Malezya, Endonezya ve Tayvan da özellikle son 10 yıl içinde adeta uçuşa geçti.

Derken bir şeyler oldu ve bu ülkelerde bir ‘‘dökülme’’ başladı. İşin aslı hepsi birer ‘‘devalüasyon krizine’’ yakalandı. Bu kriz döndü ‘‘bankaları’’ vurdu. Ortaya bir ‘‘finansal sektör krizi’’ çıktı. Şimdi de gündemde ‘‘reel sektör krizi’’, yani fakirleşme var. Lafı burada kesip, ‘‘bina’’ya geri dönelim.

Bu ülkelerin finansal kesiminin ortak zafiyeti, aktiflerinin önemli bir kısmının, bina ipoteği mukabili kredilerden oluşması. Binaların ipotek değerleri de maşallah veya daha doğrusu maazallah. Krediyi ödemede borçlu zafiyete düşünce, bankalar ipotekleri nakte tahvil etmeye kalktılar. Birden emlak piyasası çöktü. Çünkü ‘‘bina’’ çoktu; alan azdı ve ipotek değerleri olması gerekenin çok üstündeydi.

Görüldüğü gibi, bina çoğalması, ilahi kıyametin bir alameti olmasa bile, mali kıyametin pekala ‘‘öncü göstergesi’’ sayılır. Hele hele bina değerinin hesabında, arsa, bina fiyatının yüzde 60 ve hatta 70'ini teşkil ediyorsa bu işte, iş ‘‘yok’’ demektir.

SON SÖZ: Alamet hep vardır, olmayan gören gözdür.

Yazarın Tüm Yazıları