Araştırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2006 00:00

Gençlerde aşırı cep telefonu kullanımı ürkeklik ve depresyon işareti

Amerikan Psikiyatr Birliği’nin Toronto’daki konferansında sunulan bir araştırmaya göre çok fazla cep telefonu kullanan gençler korkak ve mutsuz. Söz konusu çalışma cep telefonunun gençlerin psikolojik durumunu yansıtan ilk araştırma. Araştırma sırasında incelenen 575 Koreli öğrenci cep telefonunu günde en az 90 kez kullanıyor. Öğrenciler ya korktukları ya da sıkıldıkları için cep telefonu kullandıklarını söylemişler. Bu gruptaki gençler cep telefonunu günde 70 kez kullananlara kıyasla hem daha ürkek hem de daha depresif diyor bilim adamları.

Öğrenciler iletişim kurarak daha iyi hissetmeye çalışıyorlar diyor araştırmayı yöneten Jee Hyan Ha’nın düşüncesine göre cep telefonu kullanımı özgüvenle ilgili. Mutsuz öğrenciler hala sevilip sevilmediklerini öğrenmek için mesaj alıp almadıklarını kontrol ediyorlar ve bunu on dakikada bir yapanlar bile var diyor bilim adamı.

İkizler et seviyor

Süt ve et tüketimi ikiz doğum şansını yükseltmekte. Bundan Amerika’da hayvanların sütünü arttırmak için verilen hormonlar sorumlu tutulmakta. Long Island Musevi Tıp Merkezi’nden Gary Steinman, annelerin beslenme alışkanlıklarını karşılaştırarak, ikiz doğumlarla ilişkilendirmiş.

Steinman’ın araştırmasına göre Amerika’da hayvansal ürünlerle beslenen kadınlarda 1000 doğumdan 20’isi ikiz doğumla sonuçlanmakta. Oysa et,süt ve yumurta gibi hayvansal ürünlerden uzak duran kadınlarda bu oran sadece %4. Et tüketimine bağlı ikiz doğumların, Amerika’daki büyükbaş hayvanların büyüme hormonlarıyla beslenmesiyle ilgili olduğu sanılmakta (Avrupa da yasak).

Daha önceki araştırmalarla da sütün içindeki IGF büyüme faktörünün yüksek olması, ineklere verilen hormonla bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştı. Son araştırmada sebzeyle beslenen kadınların kanlarında gerçekten de %13 oranında daha az IGF saptanmış. IGF, yumurta hücrelerinin olgunlaşması ve embriyoların erken gelişiminde etkili olduğu için ikiz doğumlar üzerinde de etkili olabilir diyor bilim adamları.

Sinir-çip, bir memeli hücresine bağlandı

İlk kez bir silisyum çipi, bir memeli hayvanın sinir hücresiyle bağlandı. Bilim adamları çipi bir farenin beyin hücreleriyle birleştirdiler. Max-Planck Biyokimya Enstitüsü’nden Peter Fromherz, hücrenin gerilim tepisini, çipin üzerindeki bir transistora aktarmaya başardıklarını söylüyor.

Gelişme gelecekteki nöro-bilgisayarlar veya sinirsel çip protezleri için önemli bir adım sayılmakta. Bilim adamı bununla birlikte insanların çok fazla umutlanmaması gerektiğini henüz işin başında oldukları konusunda uyardı. Çünkü yeni teknolojinin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için çok sayıda hücrenin çiplerle bağlanması gerekiyor.

Bilim adamanın rüyası bilgisayarları yarıiletken çipler yerine sinir hücreleriyle üretebilmek. Ancak bu gelişme on yıllar sonra gerçekleşebilecek. Benzer deneyler yaklaşık 15 yıl önce bir sülük hücresi, beş yıl kadar önce de salyangoz hücresi silisyum çipe aktarılmıştı.

Fakat fare hücreleri çok daha küçük olduğundan son deney daha zordu. Araştırma aynı deneyin insan hücreleriyle de gerçekleştirilebileceğini göstermekte. Çünkü hücre yapısı açısından insan ve fare arasında neredeyse hiç fark yok diyor uzman.

Kuş kanadının nasıl oluştuğu saptandı

Evrimin ilk zamanlarında kanatların ne şekilde geliştiği biyologlar arasında merak edilen bir konudur. Bir teoriye göre günümüzdeki kuşların soyu, ağaçta yaşayan ve ön ayaklarını pike uçuşu yapmak için kullanan bir türe uzanır. İkincisi ilkel kuşun, uçma yetisini tamamen değiştiren bir dinozor türü olduğuna dayanır. Montana Üniversitesi’nden Kenneth Dial ve ekibinin araştırması şimdi üçüncü bir teori sunuyor:

Kınalı keklik (Alectoris chukar) yavruları üzerinde yapılan araştırmalar sonucu, ilkel kuşların, kanatlarını ilk önce, günümüzdeki yavru kınalı keklikler gibi (gelişmemiş kanatlarını bir tür değnek gibi kullanarak) tırmanmak için kullanmışlar. Balkanlardan Çin’e kadar yaygın olarak görülen keklikler gerçi yumurtadan çıktıktan 12 saat sonra koşabiliyor ama birkaç hafta kadar uçamıyor.

Keklikler bu zaman içinde kanatlarını eğimli ve engebeli yolları aşmak için kullanıyorlar. Yetişkin kuşlar da eğimli arazide ilerlerken veya yorgun olduklarında aynı teknikten yararlanıyorlar. İlkel kuşların da ön ayaklarını bu şekilde kullandıklarını sanıyoruz diyor bilim adamları. Engelleri aşma yetisi, kuşlara avlanma ve düşmandan kaçma açısından önemli avantajlar getirmiş.

Atlantik’in derinliklerinde sıcaklık rekoru

Bilim adamları Atlantik’in 3000m derinliklerinde bugüne kadarki en yüksek sıcaklığı ölçtüler. Suyun sıcaklığı bir sıcak su kaynağında derin deniz robotuyla kaydedilmiş. Uluslararası Berlin Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre buradaki suyun sıcaklığı 407 santigrat derece. Daha önceki en yüksek sıcaklık 402 dereceydi. Yeni sıcak su kaynağı halen sürmekte olan bir araştırma sırasında orta Atlantik sırtında bulunmuş.

Bakteriler kısa metabolizma zincirleriyle daha hızlı büyüyorlar

Bazı bakteriler, enerjilerini pek verimli kullanmazlar. Mesela amonyağı doğrudan doğruya nitrata dönüştüren bir mikroorganizma görülmemiştir bugüne kadar. Bu görev çok sayıda bakteri grupları arasında bölüşülmekte. Bulgu 1890 yılında elde edilmiş olmasına rağmen açıklaması kısa bir süre önce yapılabildi. Barselona ve Bonn Üniversitesi bilim adamları, metabolizma yolları kısalan dolayısıyla da daha fazla metabolizma zinciri işleyen bakterilerin daha çabuk büyüdüğünü buldular.

Ancak araştırmacılar, Trends in Microbiology dergisinde, doğada "tümden değerlendirenlerin" de bulunabileceğini söylüyorlar. Daha kısa metabolizma yolunun bakterileri daha hızlı büyütmesinin iki nedeni var: Her metabolizma adımı bir enzim tarafından katalize edilmekte. Ne kadar çok çeşitli enzim kullanılırsa, her enzimden aynı anda o kadar az kopya üretilebilmekte.

Dolayısıyla da her adımdaki metabolizma zinciri işlemi azalmakta. Bunlar ise hücrelerde programlanmış süreçleri bozarak zehir etkisi yapıyorlar. Bu etki de işlemi daha fazla frenlemekte. İşte bu nedenle işbölümü yaparak daha kısa metabolizma zincirlerine sahip olan bakteriler, bu iki nedenden dolayı "tümden değerlendirenlere" göre daha hızlı büyüyorlar.

Bununla birlikte kısa metabolizma yolunun avantajlarla birlikte bir de dezavantajı var. Bakteriler besilerini en iyi şekilde değerlendiremiyorlar. Besi kıt olduğu zaman bakteriler bu lüksten yararlanamıyorlar çünkü. Bakterilerin komşularla birlikte kullandıkları biyofilmlerdeki besi kısıtlı.

Bu durumda bir bakteri daha hızlı büyüyebilmek için besini kullandığında, çevresindeki besleyici madde iyice azalmakta. Oysa biyofilmlerindeki besinin idareli kullanılması çok önemlidir, çünkü komşular da bunlardan yararlanıyorlar. "Tümden değerlendirenleri" bulmak için belki biyofilmlerde aramak gerekir diyor bilim adamları. Araştırmacıların haklı olabileceğini "Holophaga foetida" adlı bir bakteri gösteriyor. Olasılıkla biyofilmlerde büyümekte olan Holophaga, halka biçimindeki karbon bileşimlerini değerlendirebilmek için göreli olarak uzun bir metabolizma yolundan yararlanıyor. Aynı süreç işbölümü yapan iki bakteri grubu tarafından da gerçekleştirmekte. Ve bunlar Holophaga’dan daha hızlı çoğalmalarına rağmen daha enderdirler. Bu durum da besinin iyi değerlendirilememesiyle ilgili diyor bilim adamları.

Yıldızların karakter üzerinde etkisi sıfır

Sosyal bir ilişki olduğu sürece hoş, ama bilimsel bir kılıf geçirildiğinde aldatıcı olan yıldız falı üzerinde yeni yapılan araştırmanın ilginç sonuçları.

Danimarkalı ve Alman bilim adamları tarafından 15 katılımcıyla gerçekleştirilen araştırma, bir kişinin doğduğu ay ve karakteri arasında hiçbir ilişkinin bulunmadığı ortaya koydu. Aarhus Üniversitesi’nden Peter Hartmann ve arkadaşları, Personality and Individual Differences dergisinde, böylece her burcun tipik karakterleri bulunduğu kanısı geçerliliğini yitirmiş oldu diyorlar. Bilim adamları 1940’lı yıllardan bu yana doğum tarihi, zeka veya karakter arasındaki ilişkiyi araştırıyorlar. Bugüne kadar net bir tablo çıkmamıştı ortaya.

Mesela ilkbahar ve yaz aylarında doğanların, sonbahar ve kış aylarında doğanlardan daha zeki olduklarına dair kanıtlar bulunmakta. Ama buna karşın soğuk aylarda doğanlar daha girişken, daha duygusal oluyor ve düşüncesizce hareket ediyorlar. Ayrıca dayanıklılık, egoistlik, dikkat ve meraklılık da belli başlı doğum tarihleriyle ilişkilendiriliyordu. Bu sonuçların bir bölümü Hartmann’a göre bugüne kadar araştırmalarda çok az insanın incelenmesine dayanmakta. Bu nedenle son araştırmada 15.000’den fazla kişinin bilgilerini içeren iki veri bankası seçilmiş. Verileri değerlendirilen 4321 kişi QI seviyeleri, doğum tarihleri ve karakter profilleri bilinen Vietnam savaşına katılan erkeklerden oluşuyordu. Diğer veri bankasında ise doğum tarihi ve zeka seviyeleri bilinen ve yaşları 15-24 arasında değişen 11.448 gencin bilgileri bulunuyordu. Sonuçlar bilim adamları için bile sürpriz olmuş. Doğum tarihi ve karakterler arasında istatistiksel açıdan dikkat çekici hiçbir bağlantı bulunmamış çünkü.

Doğum tarihinin zeka üzerindeki etkisi, pratikte hiçbir önemi olmayacak kadar düşük diyor bilim adamları. Son araştırma sonuçlarıyla astroloji geçerliliğini tümden yitirmese de burçlar ve karakterler arasında doğrudan ilişki büyük bir ihtimalle bulunmamakta.

Kolayca çıkabilen dövme mürekkebi

KKolay çıkarılamadığı için dövme yapmaktan çekinenlere iyi haber. Bir Amerikan firması önümüzdeki yıl kolayca çıkartılabilecek bir dövme mürekkebi satışa sunmaya hazırlanıyor.

New Scientist dergisindeki habere göre, yeni boyar maddeli dövme mürekkebi tek bir seansta lazerle çıkarılabilecek. Halihazırda kullanılan mürekkepler, kurum, madeni tuzlar ve daha çok otomobil cilalarında ve baskı boyalarında kullanılan diğer maddeleri içeriyorlar.

Freedom-2 firmasının piyasaya vereceği mürekkep, şu anda Amerika’da kozmetik ve gıda ürünleri ve ilaçlarda kullanılan boyalardan üretilmekte. Bu tür boyalar cilt tarafından emildiği için dövmelerde kullanılamıyordu.

Bu sorun Massachusetts Hastanesi’nde boyaların, milimetrenin binde biri ila üçü çapındaki küreciklere yerleştirilerek giderildi. Cilt hücreleri tarafından emilen bu maddeler dövmeyi oluşturuyorlar. Boyalar lazerle kolayca çıkarılabiliyor. Lazer polimer kürecikleri dağıtınca boyalar cilt hücreleri tarafından emiliyor ve yok oluyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!