Ben ne diyorum beni nasıl okuyorlar

Hazırlarsanız, Türkiye’nin demokratik bir ülke sayılması için ilkin seçmenlerin demokratikleşmesi gerektiğini yazmıştım. Bunun için de HADEP’in Diyarbakır’da seçim kaybedip Tunceli ve Yozgat’ta kazanması gerektiğini söylemiştim.

Bu varsayımımın anlamı ne?
HADEP’in etnik parti kimliğinden kurtulup Türkiye’nin bütün demokratik seçmenleri tarafından kucaklanması değil mi? Böyle bir kucaklaşmayı kim istemez!
***
Ama bakın, PKK ağzıyla konuşup demokrasi havarisi kesilen Ali Kartal adlı okur yazımı nasıl anlamış:

“Bir Diyarbakır’ı da HADEP'e çok görüyorsunuz, aslında Kürtlerin oyunun nasıl çöplerde bulunduğunu yazacağınıza, bu yüzde 5'in Kürtlerin iradesine demokrasi adına el koyma olduğunu yazacağınıza, demokrasinin Kürtler yok edilmeden gelmesinin mümkün olmadığını belirtmek istiyorsunuz. Kürtler bu Cumhuriyetin asıl kurucuları değil midir, Kurtuluş Savaşı denen savaşta Kürtlerin tavrı ne olmuştu? Siz bugünkü Türkiye Cumhuriyetini yalnız üç beş Türk'ün ürünü olarak mı görüyorsunuz? Aslında bu devletin çağdaş bir demokrasi olabilmesi için kendi halkını, bizzat kendisinin bölmemesi gerekiyor. Sen diline engel koy, kültürünü yok say, oylarını çöpe at, köylerini bombala, ne kadar eziyet varsa bu halka yap, sizin gibi sözde aydınlar da demokrasiden bahis etsin. Buna muz cumhuriyetinin Türk demokrasisi derler, diyorlar da zaten.
Ben size devlet hizmetinizden dolayı ödül verilmesi gerektiğine inanıyorum.Bu devlet uyuyor!”

***
Tam anlamıyla “Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı!” durumu. Ben ne yazıyorum, Ali Kartal ne anlıyor. Ali Kartal sakın yanlış anlamasın, beline kazma vurulan saksağan Kürt saksağanı değil!..
***
Tekrar benim varsayımıma dönelim: Diyarbakır’da yaşayan Kürt kökenli seçmen herhangi bir partinin etnik tercihine bakmadan, kendi siyasal inancını öne çıkartarak oyunu kullanıyor. Buna karşın Yozgat ve Tarsus gibi “Milliyetçi” olarak tanınan il ve ilçelerde Kürt kökenli adaylar belediye başkanı olarak seçiliyorlar.
Bu ne anlama geliyor, Diyarbakır Kürtlerinin yok edilmesine mi yoksa bütün ülke yüzeyine yayılmış demokrasiye mi?
Elbette demokrasiye!
***
Din ve etnik köken faktörüne göre oy kullanan seçmenlere Cemaat Seçmeni diyorum ben. Tıpkı Diyarbakır, Konya, Kayseri seçmeni gibi...
Din ve etnik köken faktörüne göre değil, parti programına, adayın kafa yapısına ve demokrasinin gereklerine uygun olarak uy kullanan seçmenlere Siyasal (Politik) Seçmen adı veriyorum. Tıpkı CHP’nin Hıristiyan adayına oy veren Arsuz (İskenderun-Hatay) seçmeni gibi...
Ülke seçmeninin hepsi siyasal seçmene dönüşmeden ülkenin demokratikleşmesi olanaksız.
Bu son belediye seçimlerinde cemaat seçmeninin siyasal seçmene dönüşmekte olduğunun ipuçlarını gördük.
***
Ali Kartal biraderimizin mesajına gelince: Gözüne PKK’nın taktığı at gözlüğünü artık çıkartıp atması gerekiyor. Geçmişin tuzaklarına değil demokratik geleceğe bakmalı...
Yazarın Tüm Yazıları