BDP’nin başarısını nasıl okumalıyız?

GERİDE bıraktığımız seçimin en kritik sonuçlarından biri, Türkiye’nin Kürt nüfusun baskın olduğu coğrafyasında BDP’nin mutlak üstünlüğünü tartışmasız bir şekilde ortaya koymuş olmasıdır.

BDP, 2007 seçiminde AK Parti’nin gerisinde kaldığı Batman, Mardin, Van gibi illerde iktidar partisini ilk kez geçmiş, zaten önde olduğu Diyarbakır, Hakkâri ve Şırnak gibi illerde ise rakibiyle arasındaki mesafeyi daha da açmıştır.

Bu coğrafyadaki oyların hareketi bir tahterevallide olduğu gibi AK Parti’de aşağı doğru inerken, BDP’de yukarı doğru çıkan bir yöneliş gösteriyor. Örnek vermek gerekirse, BDP Van’da oy oranını yüzde 30.21’den 49.51’e çıkarırken, AK Parti’nin bu ildeki oyu yüzde 53.22’den 40.18’e inmiştir.

Keza Mardin’de BDP yüzde 38.77’den yüzde 61.02’ye çıkmış, iktidar partisi de bu ilde yüzde 44.06’dan 32.40’a düşmüştür. Bu gibi örnekler çoğaltılabilir.

BDP-PKK ORTAK HATTI

Türkiye’nin güneydoğusunda başat güç haline gelen BDP, PKK ile arasına mesafe koyma ihtiyacını duymayan bir partidir.

BDP’nin seçim kampanyası sırasında bütün mitinglerde bir coşku havası içinde PKK bayrakları, Öcalan posterleri ortalığı kaplamış, ayrıca Öcalan’ın mesajları kürsüden okunmuş, hoparlörden de PKK marşları yükselmiştir.

Bundan tam bir hafta önce Diyarbakır’daki Batıkent meydanında on binlerce insanın katılımıyla düzenlenen ve seçimi kazanan BDP milletvekillerinin kürsüye çıktığı kutlama töreninde de tablo pek farklı olmamıştır.

Karşımızdaki gerçek şudur: Oy kabinine girdiğinde mührü BDP’nin amblemi üzerine basan vatandaşlarımızın çoğu, PKK’nın mücadelesine sahip çıktığı, bu mücadelenin lideri olarak gördükleri Abdullah Öcalan’ı yücelttiği için de bu partiyi tercih etmektedir.

Dolayısıyla BDP’nin sandıkta elde ettiği sonucu, Öcalan’ın taleplerinin ve PKK ekseninde Kürt kimliği mücadelesinin TBMM’ye taşınması yolunda ifade edilmiş kuvvetli bir irade beyanı olarak okumak durumundayız.

ALGILAR ARASINDA UÇURUM


Bu mesajın ülkenin batısında yaşayanlar ve Ankara’da karar alma çarkının başında oturan aktörler açısından hazmedilmesi kolay bir içerik taşımadığı kabul edilmelidir.

Ülkenin batısının yasalardaki tanımına uygun biçimde “terör” olarak gördüğü fiil, ülkenin güneydoğusunda sokaktaki vatandaşların önemli bir bölümünün açıkça sahiplendiği, kalben kendisini özdeş tuttuğu bir davanın ifadesidir, bir hak arama yöntemidir.

Bu, dünyanın diğer demokrasilerine bakıldığında örneklerine çok az rastlanan bir zorluktur ve Türk demokrasisi bu sancılı sınavı bir şekilde göğüslemek, üstesinden gelmek durumundadır. Ülkenin batısı ile güneydoğusunda bazı fiillere atfedilen anlamlar ve bunlara ilişkin algılar arasındaki uçurumun nasıl kapatılacağı yeni dönemin en meşakkatli sorularından biridir.

Tabii, güneydoğuda sandıktan çıkan tablonun başka düşündürücü sonuçları da var. Bunlardan birincisi, PKK ve Öcalan sembolleriyle miting yapan adaylar seçilip Meclis’e girerken, PKK ile işbirliği tezi üzerine inşa edilen KCK davasının maddi dayanaklarının önemli ölçüde boşlukta kalmasıdır.
KCK iddianamesinin yanı sıra terör tanımını çok geniş bir şekilde yapan Terörle Mücadele Yasası’nın da ciddi bir şekilde delindiğini söylemek abartı olmaz.

İKİ TARAFA DÜŞEN GÖREV

Sonuçta bütün zorluklara rağmen, BDP milletvekillerinin daha kalabalık bir grupla Meclis’te temsil edilecek olması, Kürt siyasi hareketine çözüm adresi olarak siyaset zeminini, TBMM çatısını gösteriyor.

Önemli olan, bu durumu barışı kalıcı kılacak bir fırsata dönüştürmektir.

Bunun için hem Kürt hareketinin hem de Ankara’nın öncelikle yeni bir anlayış geliştirerek yola koyulması gerekiyor. Bu çerçevede BDP kadrolarının bütün zorluklarına rağmen, demokratik bir zihniyetle şiddet seçeneğini dışlayan yeni bir dile yönelmesi şart. Demokrasi ve şiddet yan yana var olabilecek kavramlar değil.

Buna karşılık hükümetin de BDP’nin bu özeni göstermesini teşvik edecek, kolaylaştıracak adımlar atması gerekiyor. İlk aşamada eylemsizliğin sürdürülmesi ve süratle PKK’nın kadrolarının dağdan inmesini mümkün kılacak yaratıcı formüllerin geliştirilmesi zorunluluğu var.

Bunu tamamlayacak ikinci bir adım, yeni bir anayasa hazırlığı için samimi bir iradenin sergilenmesi ve Kürt hareketinin taleplerinin de bu egzersizin içine kanalize edilmesi olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları