Bayram değil seyran değil

O halde eniştem beni neden öptü? Eniştem dediğim, arkadaşım Emre Aköz. Kendisi Milliyet’in Cumartesi ve Pazar eklerinin editörü ve aynı zamanda yazarıdır. Geçtiğimiz haftasonu yayınlanan yazısında isim vermeden bize sataşmış.Bazen, böyle isim vermeden yapılan sataşmalar karşısında cevap verince, sen neden üstüne alınıyorsun ki, savunmasıyla karşılaşıyorum. Emre’nin yazısı açık, ‘‘Gazetelerdeki İnternet sayfalarına bir göz atın. Milliyet Pazar’ınki hariç o bölümlerde geçen 100 cümleden 50’sini anlamayacaksınız. Neden? Çünkü o sayfaları hazırlayan arkadaşların derdi sıradan okurlara hizmet etmek değil. Onlar; bilgisayarı zaten bilen, belki yıllardır İnternet’ten faydalanan kişilere göre yayın yapıyorlar’’, diyor.Şimdi ‘‘Milliyet Pazarın’ki hariç’’ cümlesinden sonra, bu sayfanın sataşmayı üzerine alınmaması mümkün mü? Hani Emre Aköz değil de başkası yazmış olsa, olabilir belki basını iyi takip etmiyordur, sayfamızdan da haberi yoktur diyeceğim ama... Ama, Emre eski arkadaşım. Hürriyet Pazar’daki İnternet sayfasını bildiğini biliyorum. Üstelik Hürriyet Pazar’daki İnternet sayfasının, tüm gazetelerden en az bir yıl önce, daha Türkiye’de İnternet’in İ’si bile duyulmadan evvel düzenli olarak yayınlanmaya başladığını da biliyor. Aralarında Milliyet Pazar’ın da bulunduğu birçok gazetenin Hürriyet Pazar’ı takip ederek benzer sayfalar açtığının da bal gibi farkında.Peki, öyleyse bayram değil, seyran değilken Emre Bey bizi neden öptü? Aklıma bir sürü neden gelse de, bunların hiçbirini tanıdığım başarılı editör Emre’ye yakıştıramadığımdan, acaba dediklerinde haklı mı diye düşünmek zorunda kalıyorum. Hürriyet Pazar’da iki yıldır yayınlanan İnternet sayfasının, basında bir ilk olması, kuşkusuz bu sayfanın sıradan okur tarafından anlaşılır bir sayfa olduğunu göstermez. Ama sonra Türkiye’nin dört bir yanından, yüzlerce okurdan gelen, ‘‘Yayınlarınız sayesinde İnternet’le tanıştım ve sonunda İnternet’e bağlandım. Yaşadığım mutluluğu ilk mesajımı size geçerek paylaşmak istedim’’ yazılı e-posta adreslerine takılıyor kafam. Sayfamızda yayınlananların anlaşılmaz olduğuna kafam yatmıyor.‘‘Bilgisayarı zaten bilen, belki yıllardır İnternet’ten faydalanan kişilere göre yayın yapıyorlar’’, cümlesine takılıyorum. Emre’nin dediği iki yıl öncesine kadar doğruydu. Ama zaten o zamanlar yayınlananlar İnternet sayfaları değil bilgisayar sayfalarıydı. Şimdi Hürriyet Tatil’in İnternet sayfasının benzeri birçok sayfa yayınlanıyor. Bu sayfaları kesinlikle taklit olarak değerlendirmiyorum. Gerek Milliyet Pazar’da Ceyhun Cambazoğlu’nun, gerek Yeni Yüzyıl’da Timur Sırt’ın, gerek Radikal’de Serdar Kuzuoğlu’nun hazırladığı takipçi sayfaları çok başarılı buluyorum. Sonra, haber tekrarı yapma uğruna bu sayfada sık sık yer verdiğimiz ‘‘İnternet’e nasıl bağlanılır’’ konulu haberlerin sayısının çokluğuna dikkat ediyorum, yıllardır İnternet’ten faydalananlara yönelik yayın yaptığımızı bir türlü kabul edemiyorum.Çok alaka not: İnternet konusunda popülist olunamayacak konular da var. Can Ataklı, Sabah gazetesi yazarı. Geçen haftasonunda ‘‘İnternetçilere Güneş Taner’den müjde’’ başlıklı yazısında 822’li hatların tekrar ücretsiz olacağını yazdı. Ataklı belki iyi niyetli, 822’zedelere yardımcı olacağını sanıyor. Ama yanılıyor. Aman diyoruz, Güneş Taner de popülist olmak uğruna, başından beri yanlış bir uygulama olan 822’li hatların ücretsiz olması uygulamasına dönülmesini sağlamasın. Bu uygulamanın sakıncalı yanlarını defalarca yazdık, gerekirse tekrar yazarız. Ama eğer Güneş Taner, 822’li hatların çok ucuzlamasını sağlarsa, o zaman herkesten haklı bir alkış alır.yurtsan@ibm.net
Yazarın Tüm Yazıları