Bayrak ve gül

Yaşar NURİ ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Dünyanın en güzel bayraklarından biri, herkes kabul ediyor ki bizim bayrağımız; Türk Bayrağı... Göklerle yerin kucaklaşması var o bayrakta... Yerden göklere, sonsuza yükselmek isteyen erler, göklerle konuşmak için kanını dil yapmış, o dille seslenmiş göklere... Bu yüzden, sonsuzluğu isteyenlerin kanlarını temsil eden kırmızıyla, sonsuzluğu ve ölümsüz huzuru temsil eden beyaz kucaklaşmıştır bizim bayrağımızda... Bu bir anlamda, ölümlü olan yani yaratılanla, ölümsüz olan, yani Yaratan'ın kucaklaşmasıdır. Bu yüzden, bizim bayrağımız din ve iman kaynaklı güzelliklerin de onurlu bir temsilcisidir. Tarihe sorarsanız, o da size aynı şeyi söyleyecektir.

Ölümsüz şiir ustası Mehmet Akif'in ölmez dizesiyle söylersek, o bayrak, ‘‘kanı, tevhidi kurtaranların’’ onur sembolüdür.

Ve bu yüzden ben, o bayraktan rahatsız ve o bayrağa saygısız olan bir benliğin din ve imanla samimi bir barış içinde olabileceğine inanmıyorum...

‘‘Tevhidi kurtaran kan’’dan renk almış bayrağın bu kozmik yapısı yanında, bir de estetik seçkinliği vardır. Bağrı yanık âşıkların sembolü olan kan rengi gül ile saf ve berrak sevdaların sembolü olan beyaz gülü de kucaklaştırıyor bizim bayrağımız. Bu espriyi çok güzel yakalayan Zeki Gürkan adlı gönüldaşımız, bana ve aileme ayrı ayrı gönderdiği kutlama kartlarında, bayrakla gülü birleştirmiş: Kırmızı-beyaz güller ve kırmızı-beyaz Türk Bayrağı.

Zeki Gürkan, uluslararası futbol hakemlerimizden. Emekli olmuş. Bir tarafı gül, bir tarafı bayrak olan kartına yazdığı sevgi kadar sıcak cümlelerden ikisi: ‘‘Yüce milletimizden binlerce teşekkürler. Yıllarca taşıdığımız Allah'a yaklaşma özlemimize yol gösterdiniz; bir büyük mutluluğu Türk milletine, tüm vatandaşlarımıza yaşattınız...’’

Ben de diyorum ki: Ey en güzel bayrağın çocukları! Allah'a şükürler olsun ki sizin tunç yüzleriniz, gök gönülleriniz var, o gönüllerde bizim yerimiz var.

Bir kartpostalda birkaç güzelliği birleştirebilen başka gönüldaşlarımız da var. Gazanfer Uğural bunlardan biri. Şu günlerde ülkemizde birçok yere tablo yapılıp asılacak değerde bir kartpostal bastırmış. Başarıyı değer üretmeye değil de, ikiyüzlülük, aldatmak ve sömürmek hünerine bağlayan ve bu yüzden ülkeyi ikibinli yıllara korkunç acılar içinde girmek zorunda bırakan gafil çapsızlara ders olacak bu kartta Atatürk'ün şu sözleri nakışlanmış:

‘‘Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin; hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için hakiki mefkûre neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, fakat sen buna mütehammil olacaksın.’’

‘‘Önüne nihayetsiz maniler yığacaklardır. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telakki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine kani olarak bu maniaları aşacaksın.’’

‘‘Bundan sonra da sana 'büyüksün' derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin!’’

Ben bu ‘‘büyüklük’’ reçetesinden şu sonuçları çıkarıyorum:

1. Başarını ve yücelmeni başkalarının başarısızlığına bağlama. Çünkü insan, sadece kendi ürettiği değerlerle aziz olur. Lütuf yalnız Allah'tan beklenir. Allah ise lütfunu, varlığa koyduğu kanunlara sadık kalarak iş görenlere gönderir. Allah'ın lütufkârlığı, çalışmadan bulmak anlamına asla alınamaz.

2. Başarıyı kendi emeğine ve alınterine bağlayanların, yani çaplı ve yaratıcı benliklerin başına gelmedik sıkıntı kalmaz. Büyük ruh bunlara hazır ve dayanıklı olacaktır. Pes etmeyecektir. İnsana ve hayata bir şeyler bırakma, yani ölümsüzleşme sevdası, yal fiyatına elbette alınamaz. Onur ve ölümsüzlük çok pahalıdır. Onların tacını başına koyabilmek için sabır, sebat, gayret ve iman gerekir. Asalak, sömürgen ve sürüngen takımın sahip olamadığı değerler işte bunlardır.

3. Türkiye, dinden siyasete, sanattan ticarete kadar tüm alanlarda, ‘‘asalak, sömürgen ve sürüngenlerle onları yollayarak uşak gibi kullanan cingözler’’in tasallutuna maruz bulunmaktadır. Bu tasallut tezgâhının ipliğini pazara çıkarmadıkça, değil bir, elli seçim yapıp kırk hükümet değiştirse yine de başı beladan kurtulamaz.

Ey millet! Kravatının parasını etmeyen ‘‘çağdaş’’ yaftalı çapsızlar ile ‘‘kelime-i şahadet’’i kirleten din tüccarı sahtekârlar bizi perişan etmiştir. Aklımızı başımıza alıp ayağa kalkalım da hiç değilse çocuklarımızın yarınlarını kurtaralım!..













Yazarın Tüm Yazıları