Bataklıkta bir gül

Bir çocuk düşünün ki, 12 yaşında babasını kaybetmiş. Bir çocuk düşünün ki, annesi hırsızlık suçundan sık sık cezaevine girip çıkıyor. Bir çocuk düşünün ki, ağabeyi uyuşturucu ve tecavüz suçlarıyla hapiste. Ve o çocuk bugün NBA'de Yılın Çaylağı...

NBA'de gözler, Minnesota Timberwolves ile Los Angeles Lakers arasındaki Play-off serisi üzerinde odaklandı. Ancak bu seri kadar çarpıcı diğer konu geçen hafta açıklanan ‘‘Yılın Çaylağı Ödülü’’ydü. Phoenix Suns'ın çaylağı Amare Stoudemire, 2002 Draftı'nda ilk sırada seçilen Houston Rockets'ın Çinli pivotu Yao Ming'i gölgede bıraktı. Geçen yıl 9. sırada draft edilen Stoudemire, yıllar sonra liseden doğrudan lige gelerek bu ödülü almayı başaran ilk çaylak oldu. Ancak onun bu başarısından çok, nasıl bir ortamdan bugüne geldiğinin öyküsü, ibret verici. Stoudemire, tam anlamıyla bir bataktan sıyrılıp, bugün 20 yaşında bir yıldız oldu.

Kimilerine göre onun Ming'i gölgede bırakmasının en önemli nedenlerinden biri (istatistiksel olarak hemen hemen aynı başarıyı gösterseler de) takımı Phoenix'in Play-off'a kalırken, Houston'ın bu başarıyı gösterememesi. Ama dedik ya, içinden çıktığı hayat ona bu ödülü zaten fazlasıyla hakettiriyor.

Suç batağında bir yaşam

Bir çocuk düşünün ki, 12 yaşında babasını kaybetmiş. Bir çocuk düşünün ki, annesi hırsızlık suçundan sık sık cezaevine girip çıkıyor. Bir çocuk düşünün ki, ağabeyi uyuşturucu ve tecavüz suçlarıyla hapiste. Bir çocuk düşünün ki, hayatının şekillendiği yıllar, tam bir kaos, belirsizlik ve suç batağında geçiyor.

Stoudemire, 14 yaşında basketbola başladığında yaşadıkları ise bu ortama benzer felaketler, olumsuzluklarla dolu. Florida Lise Aktiviteleri Birliği (FHSAA), 2 yılda 6 okul değiştirmek zorunda kalan Stoudemire'ın basketbol oynamasına izin vermiyor. Çünkü güvendiği insanlar başına bir sürü çorap örüyor.

100 dolarlık rüşvet

Stoudemire, kardeşinin arkadaşı Travis King'in koçluk yaptığı Adidas'ın kampına katılıyor. Ancak Orlando'da koçluk yapmak isteyen King, onu koz olarak kullanıyor. King ile ilişkisini kesip, bu işten sıyrılırken, Nike'ın temsilcisi George Raveling'in, Stoudemire'ın cezaevindeki annesine 100 dolar vermesi yeni bir skandalı gündeme getiriyor. Raveling, bu paranın Nike'ın olmadığını, kendisinin verdiğini belirtiyor, ama Stoudemire Adidas'tan Nike'ın yaz kampına geçiyor. Hele eski koçu John Atkins, annesi Carrie'nin 1.000 dolarlık kefaletini yatırınca, rüşvet iddiaları iyice alevleniyor. Hayatı, skandallarla gölgelenen Stoudemire, FHSAA'nın paraların genç basketbolcuya değil de, annesine verildiğine karar kılmasıyla, yeniden oynama imkanı buluyor. Aslında FHSAA, bu kararıyla bir yıldızın parlayış ve topluma kazandırılış örneğini veriyor.

Yetenekleriyle bir çok otorite tarafından ilk sırada draft edilmesi beklenirken, yaşadığı skandallar sonrası Stoudemire'a NBA yolunu Phoenix draftta ancak 9. sırada açıyor. Ancak o bu sene, Phoenix için bir çaylaktan beklenecekten fazlasını yaptı. Takımının en skorer 3. ismi ve Shawn Marion'dan sonra takımın en çok ribaund alan basketbolcusu oldu.

Büyük hedefler

İnsanın bir işe tam anlamıyla konsantre olması, yaşadığı tüm olumsuzlukları ortadan kaldırabiliyor. İşte bunun en çarpıcı örneklerinden birisi, Stoudemire'ın kariyer öyküsü. Duygu, içgüdü ve tüm benliğiyle basketbola sarılan Stoudemire, yaşadığı olumsuzlukları geride bırakıyor.

Stoudemire için bugün smaç yapmak, çemberin üzerinde topu kapmak en büyük arzu ve zevk. O yaşamın kendisine tattırdığı acımasızlığın benzerini pota çevresindeki agresifliğiyle gösteriyor. ‘‘Başka bir Michael Jordan, başka bir Julius Erving veya başka bir Bill Russell olacağım. Çok çalışıyorum. Kafama koyduğum herşeyi yaparım’’ diyor. Tıpkı bizim milli yıldızımız Mirsad Türkcan gibi.

Mirsad, geçen yıl CSKA Moskova'da bu yıl ise Siena'da Avrupa Ligi'nin ‘‘En değerli oyuncusu’’ unvanını aldı. O da kafasını koyduğu herşeyi yapan ve bunu da ispatlayan biri. Son iki yılda Avrupa'nın ribaund istatistiğinin kralı. Ancak onu bu noktaya getiren en büyük özelliği içindeki kazanma duygusu ve hırsı. O sahada, oyunu her evresiyle yaşıyor. Sadece bir görev adamı olarak üzerine düşeni yapmakla kalmıyor, içindeki coşkuyu anında gözler önüne sererek, hem kendini, hem takımını, hem de seyirciyi şarj edilen bir pil gibi yeniliyor. Onun yaptığı smaç veya aldığı ribaundla yaşadıklarının Stoudemire'ınkinden farkı yok.

NBA'in rengi

Önceki geceki Lakers-Minnesota maçına yeniden dönelim. Kobe, süratle geldiği Minnesota potası önünde havada 360 derece dönerek müthiş bir smaç yaptı. Basketbolu diğer sporlardan farklı kılan en büyük özelliklerden birisi de, sporcunun beklenene kendi içinden gelen duyguların zenginliğini katması. NBA de, yıldızları kendi içlerinden geleni fazlasıyla gözler önüne serdikleri için bu kadar renkli.

Mirsad, seyirciyi ve takımı ateşleyen davranışlarıyla bu özelliğe de sahip ve NBA'in şovuna ayak uydurabilecek bir basketbolcu. Bu yüzden kendine yeniden koyduğu NBA hedefine daha kolay ulaşıp, orada da kendini kanıtlayabilir. Ancak daha önceki New York Knicks ve Milwaukee Bucks deneyimlerinden dersini tam olarak almış olması gerekiyor. Mirsad, bu iki takımda da, o zamanki kadro zenginlikleri nedeniyle benchte oturmak zorunda kalmış ve basketboldan soğumuştu. Oysa bugün yılın çaylağı seçilen Stoudemire, sezonun ilk 11 maçına benchte başladı. Hidayet Türkoğlu, geçen sezon Sacramento'da Peja Stojakoviç'in, Mehmet Okur da bu sezon Detroit'te Zeljko Rebraca'nın sakatlıklarıyla kendini gösterme şansı buldu. NBA'de çok uç bir oyuncu değilsen, kapısından adım attığın anda yerin hazır değil.
Yazarın Tüm Yazıları